Liderlerin Eylül 2016’da New York’ta, BM Genel Sekreteri Ban ki Moon ile bir araya geldiği toplantı, tam bir krize döndü.

Rum liderin, bir manifesto okuması ve bunun Akıncı tarafından, “müzakerelerin ruhunu öldürmeye yönelik” algılanması, BM nezdinde yaşanan en büyük krizlerden biri oldu. Akıncı, genel sekreterin basın önünde liderlerle hatıra fotoğrafı çektirdiği seremoniye, bu nedenle çıkmak istemedi.

New York’ta BM Genel Sekreteri’nin karşısında Lefkoşa’da kendisi ile vardığı mutabakatı bir yana bırakan ve dönemin BM Genel Sekreteri Ban ki Moon’a hazırladığı manifestoyu okuyan Rum Lider Nikos Anastasiadis’i görünce şaşıran sadece Mustafa Akıncı değildi. BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide de şaşkın bir şekilde Anastasiadis’i izliyordu. Akıncı Eide’den müdahale etmesini ve Lefkoşa’da varılan mutabakatı hatırlatmasını bekledi.

Ama Eide sessiz kalmayı tercih etti. Mustafa Akıncı orada Anastasiadis’in bu yaptığı karşısında sessiz kalamazdı. Çok sert tepki gösterdi. Bu resmen iki yüzlü bir politika idi ve samimiyetle bağdaşması mümkün değildi. Liderler arasındaki güvende ilk çatlak Eylül ayı sonunda New York’ta işte bu zirvede Anastasiadis manifestoyu okurken oluşmaya başladı.

Akıncı basın önüne çıkmak istemedi

Anastasiadis fikrini değiştirmiş olabilirdi. Ama bunu BM Genel Sekreteri ile görüşmeye girmeden Akıncı ile paylaşmalıydı. Akıncı’ya göre bu dürüst bir davranış olmadı.

Bu duruma sert tepki gösteren Cumhurbaşkanı Akıncı o anda BM Genel Sekreteri’nin liderlerle birlikte basın önünde yapacağı açıklamaya çıkmak istemedi. Çıkmayacağını da söyledi. Olup biten kabul edilebilecek gibi değildi.

Eide sadece sustu

BM Genel Sekreteri Ban ki Moon durumu toparlamaya çalıştı. Eide ise sessiz kalmayı tercih etti. Akıncı buna da öfkelendi.

Yaşananlar kabul edilebilecek gibi değildi. En azından Espen Barth Eide bu durumda bir şey söylemeliydi.

Zor ikna oldu

Sonuçta Akıncı Kıbrıs konusunda o güne kadar BM’nin ortaya koyduğu çabaların hatırına ve BM Genel Sekreteri’nin ricalarını kırmamak adına üçlü açıklama için basının karşısına çıkmayı kabul etti.

Ama BM Genel Sekreteri Ban ki Moon konuşurken Akıncı’nın yüzünden kırgınlık ve tepkisi okunuyordu. Olacak iş değildi. Akıncı Anastasiadis’in samimiyetini o günden sonra sorgulamaya başlayacaktı.

Süreç yeniden hızlandı 

New York’ta yaşanan bu gerginlik sonrasında Kıbrıs’a döndüklerinde liderler yoğunlaştırılmış görüşmelerde bir araya gelme kararı aldılar. Bu çerçevede altı liderler görüşmesi oldu.

Ve Mont Pelerin

Rum tarafı Akıncı’nın zorlaması ile Mont Pelerin’e gitmeyi kabul etti.  Mont Pelerin gibi bir toplantıda Türkiye ve Yunanistan da yan taraftaki otel ya da kasabada bulunabilir ve sürece destek verebilecek şekilde bir çalışma yapabilirlerdi.

Anastasiadis bunu reddetti. Bu ancak Cenevre’de yapılabildi. Böylece çok büyük bir zaman kaybedildi. Her zaman Türkiye ile görüşmek isteyen Anastasiadis Türkiye’nin de olacağı böylesi bir ortam yaratılmasını Cenevre’deki Kıbrıs Konferansı’na kadar istemedi.

Yunanistan’a Anastasiadis freni

Mont Pelerin için hazırlıklar yapılırken, iki liderin bir masada 5 temel başlığı, bir diğer masada da Türkiye ve Yunanistan’ın güvenlik-garanti başlığını görüşmeye başlaması önerisi Kıbrıs Türk tarafınca yapıldı.

Cumhurbaşkanı Akıncı, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşerek onunla Mont Pelerin’e yetkili birinin gönderilmesi ve güvenlik-garanti başlığında Yunanistan ile ön müzakerelerin başlatılması yönünde uzlaşı sağladı.

Bu adım beşli konferans için iyi bir hazırlık oluşturacaktı. Ancak Kıbrıs Rum tarafı ile Yunanistan bu öneriyi reddetti. Yunanistan Başbakanı ile görüşen Anastasiadis, Çipras’ın olumsuz cevabını Akıncı’ya iletti. İşin özünde, Anastasiadis de bu gelişmeyi istemiyordu. Çünkü diğer başlıklarla güvenlik-garanti konusunda ilişki kurmak işine gelmiyordu.

Çapraz ziyaretler yapılamadı

Söz Erdoğan ve Çipras’tan açılmışken, son iki yıllık sürede söz konusu olan bir başka hususu daha belirtmekte yarar var. Rum tarafı hep Türkiye ile doğrudan temas etmek ister diye bilinir.

Bu çerçevede Anastasiadis’in Erdoğan ile görüşmek istediği söylenir. Aslında Türkiye ve Kıbrıs Türk tarafı bu konuda da mütekabiliyete saygı gösterilmesi kaydı ile olumlu davrandı. Anastasiadis’e Ankara’ya gidebileceği ve bu görüşmenin yapılabileceği Akıncı tarafından duyuruldu. Bunun karşılığında Akıncı’nın da Atina’ya giderek Çipras ile görüşmesi söz konusu olacaktı. Çipras’ın bu buluşmaya sıcak baktığı da biliniyor. Kuşkusuz bu ziyaretleri taraflar “toplum lideri” sıfatları ile yapacaklardı. Bunun gerçekleşmesini engelleyen kişi de Anastasiadis’ten başka biri olmadı. Ankara’ya ancak “Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı” sıfatı tanınırsa gidebileceğini duyurdu. Böylece bu iyi niyet girişimi de başlamadan bitti.