Kıbrıs Postası'ndan Ertuğrul Şenova'nın haberine göre, Halkın artık iktidarı dinlemek istemediğini ve verilen vaatlerin, ileriye yönelik ‘uygulanmamak’ üzere söylenen sözler olarak algıladığını belirten Siyaset Bilimci ve Sosyolog Hakan Gündüz, “Hükümet değişse de yepyeni ve çok farklı bir hükümet modeli şu anda iktidarda olsa da bu durum değişmiyor” yorumunda bulundu.

Gündüz, yaşanan sürecin her zaman aynı şekilde sonladığına dikkat çekiyor; hayal kırıklığı.

“İŞLER, KİTABİ KONUŞMAKTAN FARKLI”

İktidar tarafından verilen vaatlerin, ülke şartlarında gerçekçiliğine bakılmaksızın, ‘kitabi’ ve idealize edilmiş projeler şeklinde ortaya konduğunu belirten Gündüz, “Vaatler veriliyor. Ancak uygulama alanına gelince işler kitabi konuşmaktan farklı olduğu anlaşılıyor. Bu ülkede yaratılan düzenin birçok yeniliğe imkan tanımadığı anlaşılıyor. Verilen vaatlerin aslında yüksekten uçan çoğu zaman da gereksiz vaatler olduğu anlaşılıyor. Bunlar yeni hayal kırıklıklarını beraberinde getiriyor” ifadelerinde bulunuyor.

“TOPLUMSAL HAYAL KIRIKLIĞININ TELAFİSİ YOK”

Hükümetleri pek çok kez “Yüksekten uçmama” konusunda uyardıklarını belirten Gündüz, “Bekleyin görün. Ne yapabileceksiniz onu tasarlayın, kestirin sonra vaatlerde bulunun. Yarattığınız ve yaratacağınız toplumsal hayal kırıklığının siyasal ve sosyolojik olarak telafisi yok” şeklinde konuştu.

“DEĞİŞTİRİLEMEZ DENİLEN İKTİDARLAR DEĞİŞTİ, SONU HÜSRAN OLDU”

2003-2006 periyotundaKıbrıs Türk toplumununderin bir hayal kırıklığı içerisine girdiğini belirten Gündüz, “Onbinler sokağa döküldü. Değiştirilemez denilen iktidarlar değişti. Gelmez denen partiler hükümet, kişiler cumhurbaşkanı oldu. %65 ile çözüme “Evet” dendi sonu da hüsran oldu. Çözümü bırakın içteki düzeni bile değiştiremedi” dedi.

“BU TOPLUM, YAPILAMAZ DENİLENLERİ YAPTI”

Halkın aynı refleksi son olarak Cumhurbaşkanı Akıncı’yı seçerken gösterdiğini belirten Siyaset Bilimci, “Partisiz bir bağımsız cumhurbaşkanı seçilemez dendi. Bu toplum bir şeylerin değişmesi uğruna yine ‘yapılamaz’ denileni yaptı.  Sayın Akıncı’yı cumhurbaşkanı yaptı. Ama ne yazık ki şansız bir dönemde ve bildiğimiz nedenlerle yine çözüm olmadı” şeklinde konuştu.

“MESAJIN DOĞRU ALGILANMASI ÇOK ÖNEMLİ”

İktidarın, iletişim teknolojilerinin ilerlemesiyle adeta cebimize girmiş durumda olmasına ve resmi açıklamaların dahi sosyal platformlar üzerinden yapılmasına ilişkin konuşan Gündüz, buradaki sorunun, verilen mesajın doğru algılanıp algılanmadığı noktasında başladığına dikkat çekiyor. Gündüz şöyle konuşuyor;

“Sosyal medya açıklamaları, sonuçta kaçınılmaz bir zorunluluk olarak, bir yol olarak benimsense de benimsenmese de mesajlar sosyal medyadan veriliyor. Ancak buradaki sıkıntı verdiğiniz mesajın doğru algılanıp algılanmadığı noktasıdır. Mesajı sadece iletmek yeterli değildir. Mesajın doğru algılanması çok önemlidir.”

“AÇIKLAMALAR GÜDÜK KALIYOR”

‘Medyada insan’ faktörünün bu noktada devreye girdiğini belirten Gündüz, sosyal medyadan yapılan açıklamaların medya süzgecinden geçtikten sonra ‘güdük’ kaldığı, algılanamadığı yönünde görüş belirtiyor. Gündüz şöyle devam ediyor:

“Gazeteciler, muhabirler bu mesajları alıp halkın en iyi şekilde algılayabilmesininyolunu açmalıdır. Ancak insanı aradan çıkararak bir mesaj veriyorsunuz. Evet, belki spekülasyonu önlüyorsunuz, çarpıtmayı veya kasıtlı yorumları önlüyorsunuz. Ama bu yolla da verilen mesaj güdük kalıyor. Algılanmıyor. Heyecanını kaybediyor. Toplum siyasete ilgisini kaybediyor.”

Miting dönemlerinin kapandığını söyleyen Gündüz, sosyal medyadan servis edilen açıklamaların, siyasi heyecan ve motivasyondan uzak olduğuna işaret ediyor.

SOSYAL MEDYANIN ‘GÜVENİLİRLİĞİ’

Sosyal medyanın bu denli ‘güvensiz’ olduğu şu günlerde iktidarın sosyal paylaşım platformlarından açıklama gerçekleştirmesinin, kötü sonuçlar doğurabilme olasılığına ilişkin de konuşan Gündüz, “Sonuçta ne sosyal medyada ne de sosyal hayatta zaten güvenli bir ortamda var değiliz” diyor ve ekliyor;

“Bunun tartışıldığı ortam medeniyetin en üst seviyeleri. Kişilik haklarının, özel hayat hakkının en üst seviyelerde korunduğu ülkeler. Bizde bunları konuşmak abesle iştigal. Bizde tutan tuttuğu ile kalıyor. Bir müddet daha bu tartışma bizim için gereksiz.”

ANNAN PLANI İLE GUTERRES ÇERÇEVESİ ARASINDAKİ FARKLAR…

Son olarakAnnan Planı ile Guterres Çerçevesi sürecine ilişkin toplumun ve iktidarın iki olay arasındaki davranış farklılıklarını değerlendiren Gündüz, şöyle konuşuyor;

“Her iki süreçte de toplum önemli bir hayal kırıklığı yaşadı. Ancak hayal kırıklığının ölçüsü farklı. Annan planı döneminde tam anlamı ile bir “Toplumsal ayaklanma”söz konusu idi. Sosyal ve siyasal alanda devrimsel dönüşümleroldu. Çok önemli bir tansiyon artışı ve değişim yönünde bir toplumsal beklenti oluştu. Bu büyük beklenti doğrultusunda da gerçekleşmeyen beklenti büyük bir hayal kırıklığı yaşattı. Halk inancını kaybetti. Ne yaparsak yapalım biz süreci belirleyemiyoruz, değiştiremiyoruz inancı yer etti. Bir toplumun başına gelebilecek en önemli manevi yıkımlardan biri oldu. Neredeyse savaştan kötü. Savaş bittiğinde toplum dirilmek için mutlaka refleks gösterir. Oysaki Annan planı süreci toplumda kalan enerjiyi derefleks bile veremeyecek şeklide tam anlamı ile tüketti”

“CİDDİ BİR EKSEN KAYMASI TARTIŞILIYOR”

Guterres çerçevesi sürecinin, Annan Planı sürecine göre “Devede kulak” kaldığını söyleyen Gündüz, Guterres Çerçevesi sürecine ilişkin şöyle konuşuyor;

“Ne o denli bir enerji birikti ne de öyle bir beklenti vardı. Yurtdışı gezisi yapan gazetecilerimiz dışındapek heyecan duyan da olmadı. Yine de başarısızlıkla sonuçlanması çözüm umutları açısından sıkıntı yarattı diyebiliriz. Bazı siyasilerin varlık nedenleri ve oturdukları siyasal zemin tartışılır oldu. Bugünlerde ise ciddi bir eksen kayması tartışılıyor. Bu eksen kayması aslında Guetteres süreci kadar önemli. Dikkatle izlemek lazım.”