“SİYASETİ BİR KENARA BIRAKMALIYIZ”… Sağlıkla ilgili yönetimin işin uzmanlarına bırakılması gerektiğini savunan Özlem Gürkut, “Siyaseti ve siyasi gaileleri bir kenara bırakıp, doğru adımlar atmalı ve bilimsel verilerle hareket etmemiz lazım. Bilimselliğe dayanmayan hiçbir açıklamanın yapılmaması lazım. Birçok komite, konsey ve kurullar kuruldu ama bunların da siyasi amaçlarla kurulduğu ortaya çıktı” dedi.

“HAZIRLIĞIMIZI YAPMAZSAK ÖNLEMLERİ GEVŞETEMEYİZ”… Toplumda sağlıkla ilgili kaygıların ikinci plana atılarak ekonomik kaygıların yeniden artmasında siyasilerin açıklamasının büyük etkisi olduğunu savunan Dr. Özlem Gürkut, “Bu hastalığın yayılımı yatay seyirde ilerliyor ama bu hastalığa karşı bağışıklık da yok henüz aşısı olmadığı için aşılanmış da değiliz. Virüsle karşılaştığımız zaman hepimiz hasta olacağız. Eğer önlemleri kaldırırsak 10 Mart gününe geri döneceğiz. Hastanedeki altyapımızı, yoğun bakım sayımızı solunum cihazlarını artırmalıyız ki vaka artış durumunda herkesi tedavi edebilelim. Bunu bilmeliyiz ki bu ülkede, dünyada hiçbir zaman normale dönmeyecek. Artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacak.

Başbakanlık Covid-19 Koordinasyon Konseyi Başkanı Dr. Sibel Siber’in ‘5 günde 15 bin kişiye hızlı test yapalım, 5 günün sonunda sokağa çıkmayı değerlendirelim’ açıklamasının hiçbir bilimsel dayanağı olmadığını savunan Kıbrıs Türk Tabipler Birliği Başkanı Dr. Özlem Gürkut, “İnsanları eve kapatarak temasa yönelik sıkı tedbirler aldığımız için yayılmayı önledik. 15 bin kişiyi tarayarak bir sonuç elde edemeyiz. Hızlı test kitleri bize virüse bulaşıp bulaşmadığımız konusunda, bazen yanılsa da bize bir sonuç verebilir fakat bizi koruyacak düzeyde vücudumuzda antikor olup olmadığını göstermez. Hızlı test kitleriyle yeterli sonuç elde edemeyiz Bize tek doğru sonuç verebilecek olan Dünya Sağlı Örgütü tarafından da onaylı tek test olan PCR testidir. ‘5 gün sonra sokağa çıkmayı değerlendirebiliriz demek hiçbir bilimselliğe’ dayanmaz. Dünya sağlık Örgütü’nün yaptığı yeni önerileri de bu açıklamanın bilimsel bir dayanağı olmadığını göstergesidir. Dünya Sağlık Örgütü’nün sokağa çıkma yasağını kaldıran ya da gevşeten ülkelere çağrısı; ‘Toplumunuzun belirli bir kesimi virüse bağışıklık kazanana kadar, salgın tehlikesi geçene kadar hatta aşı bulunana kadar önlemleri kaldırmayınız’ şeklinde oldu” dedi.

“COVID-19’LA MÜCADELENİN SİYASALLAŞMASI BİZİ KORKUTUYOR”

Dünya Sağlık Örgütü tarafından yapılan son açıklamalarda, Covid-19’la ilgili mücadelenin siyasallaşmaması önerisinde bulunulduğunu belirten Kıbrıs Türk Tabipler Birliği Başkanı Dr. Özlem Gürkut, “Dünya genelinde insanlık bu virüs salgınıyla boğuşurken demek ki halen daha sadece ülkemizde değil dünyanın birçok ülkesinde de böyle bir sıkıntı var. Dünya Sağlık Örgütü böyle bir açılama yapma ihtiyacı hissettiğine göre maalesef halen daha siyasi kaygılar ön plana çıkıyor” dedi. “Ülkemizde de iş yaşamından eğitime, turizmden ekonomiyi hatta günlük yaşantımıza kadar her şey normalin yaşamın dışına çıkmışken, hala daha siyasi kaygı güdülmesine anlam veremiyorum” diyen Gürkut, “Bu yaşanan gelişmeler sağlık çalışanları ve sağlık örgütü olarak bizi ciddi şekilde endişelendiriyor” şeklinde konuştu.

“BİRÇOK KOMİTE VE KONSEY SİYASİ AMAÇLARLA KURULDU”

Sağlıkla ilgili yönetimin işin uzmanlarına bırakılması gerektiğini savunan Özlem Gürkut, “Siyaseti ve siyasi gaileleri bir kenara bırakıp, doğru adımlar atmalı ve bilimsel verilerle hareket etmemiz lazım. Bilimselliğe dayanmayan hiçbir açıklamanın yapılmaması lazım. Birçok komite, konsey ve kurullar kuruldu ama bunların da siyasi amaçlarla kurulduğu ortaya çıktı. Günün sonunda görüyoruz ki almamız gereken önlemler anlamında başladığımız noktadayız. Tek bir konuda başarılı olduk o da salgının yayılma hızını kırmayı başardık. Fakat biz bu süreyi doğru şekilde değerlendirmedik. Bizim bu sakin geçirdiğimiz dönemi sağlık sistemimizi güçlendirmek için kullanmamız gerekiyordu” dedi.

“BİZ EN BAŞINDAN BU KARARIN YANLIŞ OLDUĞUNU SÖYLEMİŞTİK”

Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi’nin pandemi hastanesine dönüştürülme kararının yanlış olduğunu henüz bu konu gündeme geldiği günden söylediklerini savunan Dr. Özlem Gürkut, “Lefkoşa Devlet Hastanesi’nin pandemi hastanesine dönüştürülmesi kararının yanlış olduğunu kötü tecrübeler edindikten ve farklı rahatsızlıklar nedeniyle ani ölümler yaşandıktan sonra anladık. Lefkoşa Devlet Hastanesi’ni pandemi hastanesine dönüştürerek, covid-19 sorunu dışında bir de normal sağlık hizmetleri sorununu ekledik ve sorunumuz ikiye katlandı” şeklinde konuştu.

“ÖNLEMLER GEVŞETİLİRSE 10 MART GÜNÜNE GERİ DÖNERİZ”

Ülkemizde covid-19 vakalarının yurtdışından gelen vakalar nedeniyle bulaş yaşadıklarını ve ülkede homojen bir bulaş yayılması olmadığını, farklı bölgelerde farklı kaynaklardan bulaş yaşandığını dile getiren Özlem Gürkut, “Bu virüse bulaşan kişilerin yüzde 70’nin asemptomatik şekilde bu hastalığı atlattığını göz önünde bulundurursak, biz henüz bu hastalığı semptomlarıyla geçiren yüzde 30’luk bölümü bile tespit edemedik” diyerek, coronavirüs salgınına karşı alınan tedbirlerin gevşetilmesinin bizi 10 Mart gününe geri götüreceğini vurguladı.

“BU KAFAYLA GİDERSEK 8-10 YIL DAHA SOKAĞA ÇIKAMAYIZ”

Toplumda sağlıkla ilgili kaygıların ikinci plana atılarak ekonomik kaygıların yeniden artmasında siyasilerin açıklamasının büyük etkisi olduğunu savunan Dr. Özlem Gürkut, “Bu hastalığın yayılımı yatay seyirde ilerliyor ama bu hastalığa karşı bağışıklık da yok henüz aşısı olmadığı için aşılanmış da değiliz. Virüsle karşılaştığımız zaman hepimiz hasta olacağız. Eğer önlemleri kaldırırsak 10 Mart gününe geri döneceğiz. Hastanedeki altyapımızı, yoğun bakım sayımızı solunum cihazlarını artırmalıyız ki vaka artış durumunda herkesi tedavi edebilelim. Bunu bilmeliyiz ki bu ülkede, dünyada hiçbir zaman normale dönmeyecek. Artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacak. Sokağa çıkma yasağını kaldırsak bile eskisi gibi olmayacak hiçbir şey. Hijyen kurallarına uymamız, risk grubundaki kişileri koruma altında tutmamız ve risk grubunda olmayan kişileri sosyal yaşama yeniden katarak, planlı ve yavaş yavaş şekilde, ayrıca gerekli tüm önlemleri alarak iş yerlerini kademeli bir şekilde açmalıyız. Sağlık sistemini güçlendirmezsek bunu yapamayız. Ancak ülkemizdeki hastane kapasitesini artırırsak bunu yapabiliriz ve İtalya’daki gibi bir manzara yaşamayız. Bağışıklık kazanmış, hastalığı geçirmiş kişi sayısı arttıkça salgın riski ortadan kalkar. Ya aşı bulunacak ve herkes aşılanacak. Ya da planlı bir şekilde toplumun en az yüzde 65’i bu virüse karşı bağışıklık kazanacak. Tabi biz bu hızda gidersek ancak 8-10 yılda toplumun yüzde 65’i hastalığı geçirip bağışıklık kazanır ve biz 8-10 yıl daha kapalı şekilde yaşamak zorunda kalırız” açıklamasında bulundu.

“SALGIN HASTANESİNİN ÇOKTAN HAZIR OLMASI LAZIMDI”

Sokağa yeniden ne zaman çıkabileceğimizle ilgili durumun hazırlıklarımızı tamamlanmamızla ilgili bir süreç olduğunu vurgulayan Gürkut, sokağa çıkmaya başladığımız zaman yeni vakalar ortaya çıkmaya devam edecek. Bir anda yüz vaka birden ortaya çıkarsa ve biz bunları tedavi edebilecek durumda olmazsak sağlık sistemimiz tamamen çöker, bu kez gerçek anlamda ülkede bir salgın yaşanır. Bizim sağlık sistemimiz bu yaşanacaklara hazır olmazsa herşey başa döner ve yeniden evlere kapanmak zorunda kalırız. Ülkede covid-19 vakaları görülmeye başlandıktan bu yana tam 30 gün geçti. Bizim hastanelerimizin çoktan hazır olması lazımdı. Tüm ilaç ve tıbbi ekipmanlarımızı hazırlamamız lazımdı. Biz halen daha bugün salgın hastanesi yapmayı tartışıyoruz. Diğer yandan da sokağa çıkmayı tartışıyoruz. Salgın hastanesinden konuşmak için geç kaldık ve sokağa çıkmayı konuşmak içinse henüz erken. Ancak, hastane kapasitemiz, sağlık sistemimiz hazır olduğu zaman sokağa çıkabileceğiz” dedi.

“BU VİRÜS ARTIK HAYATIMIZDA HEP VAROLACAK”

“Bu virüs artık hayatımızda hep varolacak, hiçbir zaman yok olmayacak ama biz bu virüse bulaşıp geçirdiğimiz yani bağışıklık kazandığımız zaman ya da aşılandığımız zaman salgın riski ortadan kalkacak. Bu virüse bulaşan herkes hastanelik olmaz. Yüzde 80’lik bir oranda virüse bulaşanlar ya asemptomatik şekilde ya da ayakta bu hastalığı atlatıyor. Yüzde 20’lik oranda,  risk faktöründe olanlar hastanelik olur.  Bu virüsü ileride grip virüsü gibi geçireceğiz. Toplumun yüzde 65’i bu virüse karşı bağışıklık kazandığı zaman salgın riski olmadan günlük yaşantımıza dönebileceğiz” diyen Gürkut, fakat günlük yaşantımızda da birçok şey değişecek. Mesela, iş yerlerinde artık 10 kişi aynı odada çalışamayacak. Hijyen ortamları, olacak maskeli çalışacağız. Marketlerin sanal hizmetlerini artırmamız, online işlemleri artırmamız lazım ki kalabalık ortamlara girmeyelim. Bakıma ihtiyacı olan yaşlılar içinse korunaklı merkezler oluşturmamız gerekebilir” diyerek sokağa yeniden çıkma konusu gündeme geldiği zaman bile risk grubundaki kişilerin kendini izole etmeye devam etmesi gerektiğinin altını çizdi.

“YENİDEN DÜZENLENMİŞ BİR YAŞAMA HAZIR OLMALIYIZ”

“Günlük yaşama döndüğümüz zaman da bunun yeniden düzenlenmiş bir yaşam olacağı ve sosyal mesafe kurallarıyla hijyen kurallarına uymamız gerektiğini unutmamız gerekiyor. Toplu olarak yer aldığımız eğlence mekânları ve sinema gibi yerlerde uzunca bir süre bulunamayacağız ama ekonomi, üretim ve eğitimin aksamamı için gerekli önlemleri de almalıyız. Belki de uzaktan eğitim sistemini geliştirebiliriz, risk grubundaki kişilerin uzaktan erişimle işlerini yapmasını sağlayabiliriz” diyen Gürkut, “Ömür boyu evde kalacağız diye bir şey yok ama dışarıya çıktığımızda mesafe ve temas kurallarına uyacağız” şeklinde konuştu.

GÜNDEM KIBRIS / ÖZEL HABER