Yeni Bakış'tan Eniz Orakcıoğlu'nun haberine göre, Küçükbaş Hayvan Üreticileri ve Yetiştiricileri Birliği Başkanı Alpay Orhan Güvenlier, Yeni Bakış’a 2017’nin küçükbaş hayvancı için nasıl geçtiğini ve 2018’de gelecek olan yeni hükümetten beklentilerini anlattı. Yeni hükümetin bala ihtiyacının nasıl karşılanacağı yönünde çalışmalar yapması gerektiğine işaret eden Güvenlier, “Fide arpa programı yeniden uygulanmalı, sütler değerinden alınmalı ve üretici ciddi programlarla desteklenmelidir. Bunun yanında daha önceden hazırlanan Tarım master planı uygulamaya konulmalı, Kaçakçılık ve hammaddede tekelciliğin önüne geçilmelidir” dedi.

“Bala ihtiyacının giderilmesi için çalışılmalı”

 Güvenlier, kurak geçen bir yılın geride bırakıldığını anımsatarak, “2018’in de kurak geçeceği ortadadır. Devlet öncelikle 2018 için üreticinin bala ihtiyacını karşılayabilmek için çalışmalarını yapmalı. Biz üreticiler hayvanlara ne yedirip içireceğimiz yönünde şimdiden sıkıntı çekmekteyiz, kuraklıktan dolayı ambarlarımız neredeyse boşalmış durumda. 2016’nın sonunda ve 2017’nin ilk aylarında küçükbaş üreticiye fide arpa programı uygulanmıştı, 2018’de de yeni kurulacak hükümetin aynı uygulamayı gündeme getirerek, yürütmesi temennimizdir” diye konuştu.

“Yeni hükümet küçükbaş üreticisini desteklemelidir”

Şubat ayının sonunda küçükbaş üreticinin süt kurumuna sütünü vermeye başladığını hatırlatan Güvenlier, “Geçen yıl bu konuda yaşanan sıkıntıların bu yıl yeni kurulacak hükümetle birlikte yaşanmamasını ve sütün değer fiyat üzerinden alınmasını, üreticinin de sütten dolayı maddi sıkıntı yaşamaması isteklerimiz arasında yer almaktadır. Bunun haricinde küçükbaş 2017’de kan taraması ve sağlık kontrolünden geçti, bu konuda hükümet başarılı bir program izledi ve böylece mandıralar temizlenmiş duruma geldi. Bunun akıbetinde yeni hükümet yine tedbirlerini alarak küçükbaş üreticisini özellikle damızlık kuzu ve oğlak üretimi için ciddi programlarla desteklemelidir” dedi.

“Hükümet üretime el atmak zorundadır”

Güvenlier, ülkede yaşanan ve kasapların yarattığı bir et kaosu olduğunu vurgulayarak, “Bizim araştırmalarımıza göre et kombinasında gecede 200-300 oğlak ve kuzu kesilip tüketiciye sunulmaktadır. Ama biz küçükbaş üreticisinin girdileri yükseldiği için yem, mazot, saman gibi girdilerde hesaba katıldığında bu zamlar altında ezilmekteyiz ve buna bağlı olarak mecburen et fiyatları yükselmektedir. Bugün bizim aldığımız bir torba yemin fiyatı 56 TL’dir. Devlet bu konuda gerekeni yapmak zorundadır ve yeni kurulacak hükümet kim olursa olsun üretim sektörüne el atıp üreticinin sıkıntılarını gidermek zorundadır” şeklinde konuştu.

“Master plan uygulamaya konulmalıdır”

Üretimin devlet politikası haline gelmesi gerektiğinin altını çizen Güvenlier, “Şu anki mevcut bakanımız tarım master planı konusunda sivil toplum örgütleri ile istişareli bir plan hazırlamıştır, ama bu plan yürürlüğe henüz girmemiştir. Biz master planın defterde yazılı olarak bir kenarda kalmasını istemiyoruz, çünkü bir planprogram uygulamaya geçmedikten sonra eksiklerin ne olduğu ortaya çıkmaz. Bu eksikleri görmemiz açısından özellikle üretim ve hayvancılık sektöründe tarım master planı çerçevesinde hareket edilmelidir. Diğer bir konu ise Türkiye’den gelen suyun hayvancıya verilmesidir. Üreticinin girdilerini düşürmesi ve yemlik bitkilerini daha rahat üretebilmesi adına su çok önemlidir. Bu şekilde tüketici de eti daha ucuza yiyebilecektir” diye konuştu.

“Kaçakçılık ve hammaddede tekelciliğin önüne geçilmeli”

Güvenlier, sözlerine şu şekilde son verdi; “Gelecek olan hükümet her kim olursa olsun şu andaki aktif sivil toplum örgütleri ile istişare içerisinde çalışmalıdır. Hakkımızı aramak ve sıkıntılarımızı aktarabilmek adına bu çok önemlidir. 

Gelecek olan hükümetin üreticinin hakkını savunarak çalışmasını ve bizi tekrar geçmişte olduğu gibi yollara sokaklara dökmemelerini temenni ediyoruz. Kaldı ki gelecek olan hükümet bizim sorunlarımıza duyarsız kalırsa biz sesimizi nasıl duyuracağımızı çok iyi bilmekteyiz. 

Öte yandan gelecek olan Tarım ve Maliye Bakanları her kimse yıllardır üretim sektörüne çöken sıkıntılarımız olan kaçakçılık ve hammaddede tekelciliğin önüne geçilip üreticinin hakkını korumak zorundadır.”