Ne acıdır!
İngiliz gazetelerini okuduğunu zaman, örneğin KKTC’deki “bilinmeyen” işsizlikle ilgili rakamları merak ediyorsunuz!
Gerçekten, pandemi sürecinde kaç kişi işini kaybetti?
Kaçı KKTC yurttaşıydı?
Kaçı, kaçtı!
Kaçı kaçmadı?
Kalanların kaçı kaçak?

-*-*-

Siz merak etmiyor musunuz?
Bu rakamların hiç mi önemi yok?
Kaç mağaza kapandı?

-*-*-

Geçen gün bir örgütümüzün yetkilisi dedi ki, “en az 20 bin – 30 bin esnaf şu anda işsiz...”
20 bin mi 30 bin mi?
Kardeşim aradaki fark çok büyük!

-*-*-

Kim esnaftır?
Memurluktan, öğretmenlikten, hatta askerlikten emekli biri esnaf mıdır?
Müdürlükten emekli biri gazeteci – yazar mıdır?
Kim işçidir?
Kaç sosyal sigorta emeklisi işçi vardır?
Kaç hem devlet hem sosyal sigorta emeklisi bulunmaktadır?

-*-*-

Tamam, devletin kasasından veya kasalarından çıkan maaş adedi bellidir.
Şu kadar memur, öğretmen, asker, devlet işçisi, polis ve emeklileri...
Şu kadar da sosyal sigorta emeklisi...
Şu kadar engelli, yoksul, dul ödeneği...

-*-*-

Tamam da, kaç otobüs şoförü aynı zamanda emekli maaşlıdır?
Kaç otobüs şoförü, sosyal sigorta emeklisidir?
Kaç minibüs şoförü emekli assubay bulunmaktadır?

-*-*-

Kaç çiftçi; aynı zamanda memurdur?
Kaç polis memuru; aynı zamanda hayvan üreticisi vardır?

-*-*-

Kaç devlet çalışanı, ikinci bir iş yapıyor?
Kaç devlet doktoru, özelde ameliyat gerçekleştiriyor?
Veya benim gibi kaç kişi, ne zaman, nasıl, neden, niye emekli olamıyor?
İngiltere’de kaybettiğim 15 yıl, neden bir şekilde sayılmıyor?

-*-*-

Hiç bir şey belli değil!
Rakamları bilmiyoruz; hesap yapamıyoruz!

-*-*-

Dereboyu’nda haftada bir mağaza kapanıyor.
Yenileri açılır gibi ki bu hareket iyi!
Ama tam rakam bilmiyoruz!

-*-*-

Oysa İngiliz neyi biliyor; “biliyor musunuz?”
Sokağa çıkma yasağı ilan edilen dönemde, 649 bin kişinin şirketlere ait “payroll”lardan çıkarıldığını!
Yani 649 bin İngiliz eve kapandığı dönemde, işini kaybetti, maaş alamadı.
Net rakam!
Sadece Haziran’da 74 bin İngiliz işini kaybetti.

-*-*-

Bizde işini kaybeden devlet çalışanı yok!
Maaş alamayan devlet çalışanı da yok!
Ama özel sektör hesapsız, kitapsız!

-*-*-

Ülkedeki tek gerçek; devlet çalışanının aldığı maaşla, market ve eczane bir de meyhanelerin hiç de fena gitmediği.

-*-*-

Yani, “devlet hiç bir şey yapmadı” veya “hükümet bir şey yapamıyor” demek de doğru değil!
Çünkü en azından öyle ya da böyle, az ya da çok, en az 90 bin kişiye devletten ödeme çıkıyor!
Bu ödemelerle, az da olsa bazı çarklar dönüyor!
Bu arada esnafa, ufak tefek yatırımcıya kredi olanakları sunulmaya da çalışılıyor!

-*-*-

Peki hükümet başarısız mı başarılı mı?
Bir gazeteci için, her hangi bir hükümete “bravo” demek, mesleki etik açısından doğru değildir.
Ama, gerçekleri de görmek ve kabullenmek lazım; mevcut koşullarda, özellikle son haftalarda Türkiye’den gelen para da olmamış olsaydı; tsunami yemiş deniz sahilindeki kamıştan kulübeydik!
Parçamızı bulamayacaklardı!
Yani hükümet, dibelik da zibil değildir!
Kaldı ki, başka hükümet de olsaydı, yapabilecekleri, bundan fazla olamazdı!
Çok iyi laf yapmak başka şeydir, çok iyi iş yapmak ise KKTC’de “özel sınırlarla” çevrilidir!

-*-*-

Vaaaay Serhat Türkiye’ye şükran mı çekiyor?
Şu anda evet!
Ama arkasından da yalvarıyor; bu iş böyle gitmez!
Kıbrıs Adası pandemi krizini çözümle atlatmalı.
Başka çaremiz yoktur.

-*-*-

Türkiye, her altı ayda, her üç ayda 500 milyon, 730 milyon, şu kadar milyon veremez!
Vermemeli!

-*-*-

Ve gelelim sonuca; “Balık vermeyin, bırakın balık tutalım” demek, sadece Kıbrıs sorununun çözümüyle mümkündür.
Ve eğer çözüm olmazsa, gidişat felakettir.
Girne Çarşısı, Arasta Çarşısı, Mağusa Salamis Yolu mağazaları perişandır.
Siftahsızdır.
Dereboyu, resmen şarkı gibi “dereboyu kavaklar, açtı yeşil yapraklar”dır!
Ve açan yapraklar, kımıldamıyor!

-*-*-

Olağanüstü bir dönemdeyiz!
Hem sağlık, hem ekonomik açıdan çok sıkıntılı günler yaşamaktayız.
Daha kötülerini yaşama olasılığımız var.
Üniversitelerin geleceği belirsiz.
Turizm, 2021’e kısmet!

-*-*-

3 ay daha dayanamayabiliriz!
Borçlar ödenmez!
Alacak – verecek davaları çoğalır!
Kiracı – ev sahibi davaları beşe katlanır!
Çok restoran kapanır.
Çok mağaza kapıya kilit vurur.

-*-*-

Gün gelir, o doksan bin çek de devletten çıkmaz!
Çarkların dişlileri bir bir kırılır!
Bir küçük çark çalışmamaya başladığı anda, ötekiler de dönmez!
Kalakalırız!

-*-*-

Nasıl bir çözüm mü?
Bu soru da çok hoş doğrusu!
Çünkü mevcut ortamda, yetkili kişilerin pek umurunda değilmiş gibi duruyor!
Yani açık söyleyeyim, zorlamazsak, birileri dürtmezse Türkiye’nin pek de umurunda olmayacak!
Evet, gerçekten şükran, son para gelmeseydi, “dilbandi makamında türküler okuyacaktık”; bu bir gerçek!
Ama bu şekilde nereye kadar?
Bu şekilde kaç ay daha dayanabiliriz?

-*-*-

Evet, para geldi, memur ödendi ve bir kaç ay daha ödenecek de peki sonrası?
Efendim, 5 ayda 4 bin otomobil satıldı!
Nedir senin dediğin Serhat?
“Onlar da borca yazılmıştır!” diyorum ve ekliyorum: Mevcut gidişle, tam bir kaos yaşanacaktır!

-*-*-

Az önceki soruya dönelim; “Peki, çözüm nasıl olacak? Ortada fol da kalmadı, yumurta da, kümes de, tavuk da!”...
Nasıl toparlayacağız?
Birilerinin, bu sıkıntılı durumu, hem Türkiye’ye hem de Rum tarafına anlatması lazım!
Kim mi?
Hepiniz!

-*-*-

Ya da seyreyleyin felaketi!
Ekim’de yeni bir cumhurbaşkanı seçeriz.
Aralık sonu da perdeyi kapatırız, ışıkları birinin söndürmesine de gerek yok, zaten kendiliğinden kapanacak!

-*-*-

Sizden bir ricam var; dün gördüm ve çok üzüldüm...
Liman Casino kapalı...
Liman Casino’nun otelinin pencereleri üzerinde bordo renkli muşambadan çerçevemsi şeyler var; üzerleri ve altları ve her taraf güvercin pislikleri ile dolu!
Girne’de, Lefkoşa’da bu ve benzeri yerler, 1974 Temmuz’undan beri kapalı olan Maraş’tan hiç farklı değil!
Bilmem anlatabildim mi?
Her yan güvercin pisliği!
Maraş’ı mı açacaktınız?
Bence önce Liman Casino ve diğerlerini bir açıverseniz!

-*-*-

Bu güvercin pislikleri meselesi ne midir?
Güvercinler, insan yaşayan, bakımlı, korunan, temiz evlere veya binalara girmez!
Bir veya iki girer, tedbiri alınır!
Ama onlarca güvercin, bir binaya pislemeye başladı mı, etrafını pisliğiyle sıvadı mı, o binada yaşam yoktur demektir!
Cin gibisiniz, ne demek istediğimi anladınız!
Lütfen çözümü zorlayalım!
Bu pandemi, bu salgın ya da her neyse; bu sıkıntıyı, mutluluğa çevirmenin tek yolu budur.