UBP Milletvekili ve Eski Müzakere Heyeti üyesi Oğuzhan Hasipoğlu, dün New York”ta gerçekleşen Akıncı – Guterres görüşmesini değerlendirdi.

Cumhurbaşkanı Akıncı’nın, BM Genel Sekreteri ile görüşmesini tamamladıktan sonra “Guterres”in, görüşmelerin devam etmesi konusunda inisiyatif alacabileceğini gözlemlediğini, ancak bu görüşmelerin ne zaman yapılabileceği konusunda bir tarihin olmadığını” ifade ettiğini söyleyen Hasipoğlu, “Bu sonuca şaşırdığımı söyleyemem” ifadesini kullandı.

Hasipoğlu sözlerini şöyle sürdürdü:

“Zira müzakereler ucu açık devam etmesin, artık sonuç odaklı bir görüşme süreci olsun tezimizi ne BM`ye, ne de Güney Kıbrıs yönetimine anlatıp ikna edebildiğimizi düşünüyorum. Anladığımız kadarıyla Cumhurbaşkanlığı tarafından gözetilen en önemli unsur; Cumhurbaşkanlığı seçimlerine kadar masanın bir şekilde bozulmadan ayakta kalması ve müzakerelerin devam etmesidir. Böylelikle halkımıza umut vaad etmeye ve Kıbrıs Rum tarafının keyfini beklemeye devam edeceğiz demektir. Bizler, takvim ve sonuç odaklı bir müzakere yönteminde ısrar ederken,  BM, Son iki raporunda ‘takvim’ yerine ‘Görünebilir Gelecekte’ diye bir kavramı kullandı. Bu ifade aslında Kıbrıs Türk tarafının ısrarı sonucu girdi. Lakin bizim isteğimiz tam da bu ifade değildi. Çünkü görünebilir gelecek kavramı göreceli bir kavramdır. Bir taraf dürbüne bir taraftan, öbür tarafta dürbünün ters ucundan bakarsa, bu gelecek hiçbir zaman görünebilir olmayacaktır. Aslında Çözümsüzlük, her iki halkın Federasyon modeline bakış açısı da farklı noktalardan bakıyor olmasından kaynaklanıyor.”

Kıbrıs Türk tarafının,  hep sonuç odaklı müzakere stratejisi arzuladığını kaydeden Hasipoğlu, ilk takvim önerisinin 2014 yılında müzakere heyeti üyesi olduğu dönemlerde yapıldığını hatırlattı.   Hasipoğlu, “2014 yılında anlaşılan Ortak Açıklama belgesi içerisinde bile ‘müzakerelerin bundan sonra sonuç odaklı ve yapılandırılmış!’ bir şekilde devam etmesi konusunda taraflar anlaşmış olmasına rağmen, Sayın Akıncı döneminde devam eden müzakerelerde bırakın sonuca ulaşmayı, ortak tek bir metin dahi üretilemedi. Eleştirdiğimiz Guterres belgesiyle ilgili olarak bile, her iki tarafın farklı tarihteki ve içerikteki belgeye atıfta bulunuyor olmasının mantıki bir izahının olması mümkün değildir.” dedi.  

“Şimdilerde herkesin dilinde bir takvim lafı var” ifadesini kullanan Hasipoğlu “Lakin samimi bir şekilde sonuç almak için mi müzakere ediyoruz, yoksa dostlar alışverişte görsün diye mi? Sorusunu yöneltti.

Hasipoğlu, “Sayın Cumhurbaşkanı İsviçre görüşmelerinde haritayı sunmasına rağmen, sonuç alıcı bir müzakere stratejisi geliştiremedi” diyen Hasipoğlu, Rum tarafının, daha esnek, yapıcı bir tutum sergilemek yerine, şimdi önerilen haritadan daha fazla toprak talebi, doğalgaz aramalarının durdurulması  ve garantilerin kalkması şartları öne sürdüğünü belirtti. UBP milletvekili Oğuzhan Hasipoğlu, “En önemlisi haritayı cebe atan Rum tarafının siyasal eşitliği sulandırdığı ve ‘her kararda Kıbrıslı Türklerin olumlu oyu olmamalıymış’ şeklindeki yeni pozisyonu var. Ülkemizin köyleri kentleri pazarlık konusu yapılmadan önce keşke; garantiler, siyasal eşitlik, dönüşümlü başkanlık, AB birincil hukuku konularında uzlaşıya varılabilseydi” ifadesini kullandı.

Hasipoğlu’nun açıklaması şöyle devam etti:

“Sayın Cumhurbaşkanının çözüm konusundaki samimiyetinden kuşkumuz yok, lakin hala daha Rum tarafının suiniyetini kavrayamadığını veya kavramak istemediği sonucu ortaya çıkıyor.  Biz verdikçe aldılar, Rum tarafı bizlerden Türkiye”nin müdahele hakkı ve daha fazla toprak tavizini koparabilmek adına masaya oturalım, 3”lü – 5”li toplantılara devam edelim diyebiliyorlar.

2017 yılında İsviçre’nin Crans Montana kasabasında gerçekleşen görüşmeler  ve sonrasında takvim ve nihai ilanı yaptıramadık! Nihai ilandan kastım, anlaşılacak süre sonunda eğer federasyon temelinde bir anlaşma olmuyorsa, anlaşmanın olamayacağı ve başka bir modelde görüşmelerin başlaması yönünde bir uzlaşıydı. Tek alternatifimiz Federasyondur, başka alternatifimiz yoktur diyerek müzakere masasında Rum tarafını rahat bir pozisyon almasına ve daha da uzlaşmaz olmasına sebebiyet verdik. Halbuki Kapalı Maraş’ı açıyoruz dediğimizde tam bir panik havası içerisine girdiler. Zira kapalı ve açık Maraş’ı, devam eden Federasyon müzakerelerinde ceplerinde görüyorlardı.”

BM gözetimindeki Kosova – Sırbıstan federasyon görüşmelerinin yaklaşık 2 yıl sürdüğünü hatırlatan Hasipoğlu, görüşmelere bir süre sınırı konulduğunu ve o süre sonunda iki taraf anlaşamayınca BM’nin sürecin çöktüğünü ilan ettiğini kaydetti. Hasipoğlu, bunun ilan edilmesinin ardından Kosova’nın önünün açıldığını, kendini tanıtma politikasını ilerlettiğini ve sonunda BM üyesi olmasa da Kosova’yı yüzün üzerinde ülkenin tanıdığını bildirdi.   

 “2014 yılında ilk kez müzakere masasına koymuş olduğumuz takvim önerisinin üzerinden, 5 yıl geçti” diyen Hasipoğlu, “bu süre zarfında 6 başlıkta görüşülmedik hiçbir konu kalmadı. Hatta referendum tarihi belirlenememiş olmasına rağmen, masada ülkemin köylerini, kasabasını pazarlık konusu yapıp, Türkiye”nin etkin ve müdahele hakkının devam edip etmemesini tartıştıktan sonra hala daha aynı zeminde Müzakere sürecine devam diyorsak, Görünebilir ‘Gelecekte Çözüm Yoktur, Ucu Açık Müzakere Vardır’ ” ifadesini kullandı.