Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde Taşınmaz Mal Komisyonu’nun Güney Kıbrıs Rum Yönetimi vatandaşı Nikolas Skuridis'e, Kozanköy’deki 349 metre kare arsayı iade etmesi bölge halkını rahatsız etti.

Bunun üzerine konu ile ilgili Star Kıbrıs'tan Nihan Yücel'e konuşan, Kıbrıs sorunu müzakere heyetinin eski üyelerinden Ulusal Birlik Partisi Milletvekili Oğuzhan Hasipoğlu konuyu bilinmeyen, hukuksal ve uluslararası boyutuyla anlattı.

Star Kıbrıs'ta yer alan haberin tamamı şöyle:

"Komisyonun son almış olduğu iade kararını nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Taşınmaz Mal Komisyonu, 67/2005 sayılı Yasa hükümlerine uygun olarak, iade, tazminat ve takas ile ilgili yapılan talepleri inceler. Taşınmaz Mal Komisyonu, mülkiyet talepleri için adil, hızlı ve etkin bir çare bulabilmek için faaliyetlerine devam etmektedir 

Komisyonun kararlarına baktığımız zaman büyük çoğunluğu tazminat ile hükmedilmiştir. Zaten Kıbrıslı Rumların başvurularının büyük çoğunluğu da tazminat taleplidir. Komisyonun kurulduğu günden bu yana iade kararıyla sonuçlandırdığı sadece 8 dosya bulunmakta, bu oran %1”e bile tekabül etmemektedir. Aslında bu şekilde biz Kıbrıs konusunun önemli bir kısmını ihtiva eden Toprak ve Mülkiyet başlığını önemli bir oranda neticelendirebilirsek, siyasi anlamda önemli kazanımlar elde edebiliriz. Geriye en önemli başlık yönetim kalır ki, bu durumda Kıbrıs Türk tarafı önemli bir avantaj elde eder. 

KARŞILIKLILIK 

Ancak biz bir yandan Kıbrıslı Rumlar 3 seçenek sunarken, Kıbrıslı Rumlar Zorunluluk doktrinini kullanarak vasilik yasası altında Kıbrıslı Türklerin mallarına güneyde hiçbir işlem yaptırmamaktadır. Bu adil bir durum değildir. Ben bu konuyu Kapalı Maraş ile ilgili tespit yapmaya gelen Avrupa vekillerine bir mektup vererek dile getirdim. Burada uluslararası bir ilke olan karşılıklılık ilkesi hiçe sayılmaktadır. 

ESAS OLAN İKİ BÖLGELİLİKTİR 

1977-1979 Doruk Antlaşmaları ve Birleşmiş Milletlerin Kıbrıs Sorununun çözümüne ilişkin hazırlamış olduğu bütün planların ana unsurunu teşkil eden iki kesimlilik ve iki toplumluluk ilkeleri gözetilmektedir. Komisyon, Kıbrıs Türk Toplumunun haklarına halel getirmeyecek bir biçimde, mülk sahiplerinin taleplerini yerine getirmek için çalışmaktadır. Çözüm olsun olmasın tabi ki esas olan iki bölgeliliktir. Bu konuda BM”nin bir kararı vardır. Bu karara göre adanın kuzeyinde nüfus ve mülkiyet çoğunluğu Kıbrıslı Türklere ait olacaktır. Bu çoğunluk sarih bir çoğunluktur. 
AİHM nezdinde durumumuz nedir? 

Önemli olan kriterlerimizin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AIHM) tarafından kabul görmesidir. Nedir bu kriterler; Arazi herhangi bir kimseye tahsis veya koçan edilmemiş olacak, askeri yönden herhangi bir sakıncası olmayacak, kamu menfaati gereği devletin Okul, yol gibi sosyal amaçlı kullanılmamış olacak. AIHM su an için TMK’yı etkin ve fiili bir iç hukuk olarak Kabul etmektedir. 

MÜZAKERE MASASI POZİSYONU 

Su anki Cumhurbaşkanımız da dahil olmak üzere Kıbrıs Türk tarafın müzakere masasındaki pozisyonu, “Kapsamlı Çözümle birlikte kapalı Maraş’ın değerlendirileceği” yönünde olmuştur. Zaten farklı bir pozisyon olsa idi, Maraş şu an açılmıştı! 

Müzakerelerde 5 yıl bulunan bir kişi olarak, Kıbrıs Rum tarafının da kapsamlı çözümden önce kapalı Maraş’ı (hatta onlar biraz daha iler giderek açık Maraş’ı da dâhil ederek!) talep ettikleri önerileri olduğunu söyleyebilirim. Kıbrıs Türk tarafı ise, ancak kapalı Maraş’ı sair hususlar yanında yapılan bir paket öneriyle ve ancak karşılığında biz de Ercan’ın uluslararası uçuşlara açılmasını talep ettiğimiz zaman, Kıbrıslı Rumlar bu sefer geri adım atmıştı. Kıbrıslı Rumlara göre Ercan’ın açılmasının KKTC’nin statüsünü yükseltmek anlamına geleceği şeklinde politik ve anlamsız bir karşılık vererek aslında çözümden önce Kapalı Maraş konusunda çok da hevesli olmadıklarını gösterdiler. Kıbrıslı Rumlara göre çözümden önce atılacak her bir adım KKTC statüsünü yükselteceği yönünde anlamsız bir endişe içerisindedirler. 
Her ne kadar Kıbrıs Rum tarafı resmi pozisyonu yukarıdaki gibi ise de, 1974 önce oralarda evi veya işletmesi olan Kıbrıslı Rumlarla konuştuğunuz zaman hiç de yöneticileri gibi düşünmemektedirler. Geçmişte şimdi hayatta olmayan LORDOS`un bir Gazeteye yaptığı açıklamada; `Etiopya Cumhuriyeti dahi açsa Maraş’a gelirim ve onun yönetimi altında yaşarım` açıklamasında bulunmuştu. Diğer bir ifadeyle Kıbrıs Türk tarafı olarak Maraş’ı açsak, Kıbrıslı Rumlar yönetimlerinin politikasını dinlemeyip, bizim idaremiz altına gelme iradeleri oldukça yüksektir. 

Meselenin diğer bir yoruma açık yönü; 1974 öncesinde malların tasarruf sahibi Kıbrıslı Rumlar ile mal sahibi olduğunu iddia eden Vakıflar arasındaki hukuksal tartışma da Taşınmaz Mal Komisyonu önünde halen devam ediyor. Taşınmaz mal komisyonu önünde Vakıflar Örgütü kapalı Maraş’taki taşınmazların gayri yasal bir şekilde (ki bu kapalı Maraş’ın yaklaşık 95%`dir) elinden alınıp Kıbrıslı Rumlara koçan edildiği iddiasındadır. 

Kapalı Maraş’ın tek yanlı olarak Kıbrıs Türk tarafı idaresinde açılması yasal ve siyaseten mümkün olur mu? 

İki taraflı anlaşarak açmak taraflarca mümkün olmuyor veya kapsamlı bir çözüm olmayacak ise, yabancıların hayalet şehir olarak nitelendikleri Maraş çürümeye devam edecek. Bunun diğer alternatifi Kıbrıs Türk tarafının tek yanlı alacağı bir kararla açmasıdır. 

Peki, bu açışımız yasal ve siyaseten mümkün olur mu? 

Hatırlayanlar olacaktır, 1980”li yılların başında gıdım gıdım teli kaydırarak, yavaş yavaş açmaya çalışmıştık! Ancak bu deneme yeterli hukuki ve siyasi argümana dayanmadan sırf askeri bir hamle olduğundan dış güçlerin özellikle BM’nin şiddetli tepkisini çekerek geri adım atmıştık. 

Peki şimdi uygun ortam var mı? 

Elimizdeki hukuki enstrümanları (BM Güvenlik Konseyi kararı, 77 – 79 Doruk anlaşması, Taşınmaz Mal Komisyonu) birleştirip okuyacak olursak; 
Şu aşamada BM”nin Maraş konusunda önceki Güvenlik Konseyi kararında ısrar etmesi ve Kıbrıs Türk tarafının egemenliği altında olası tek yanlı Maraş açılımımıza destek olmaması durumunda, ortaya atılabilecek hukuki ve siyasi argümanlar aşağıdaki şekilde özetlenebilir; 

* BM Güvenlik Konseyi kararında yer alan “Maraş”ın Yasal Sakinlerine İadesi” kavramının Mal Sahibi olma kavramından farklı bir kavram olduğu ve Maraşın Türk tarafı kontrolünde açılmasıyla mal sahibine veya sakinine iade meselesinin tamamen ayrı hususlar olduğunu, bunu belirleyecek olanın ise artık BM kararlarının olmadığını, yakın geçmişte etkin ve fiili bir iç hukuk olarak belirlenen Taşınmaz Mal Komisyonu (TMK) olduğu, 

* 19 Mayıs 1979 tarihli Denktaş – Kipriyanu 10 Maddelik Doruk anlaşmasının 5. Maddesine göre, “Maraş’ın, varılacak anlaşma ile Kıbrıs sorununun çözümünü beklemeden, yeniden yerleşimin BM desteği ile yapılacağından” söz etmektedir. Buradaki BM ye verilen yetkiyi ifade eden “auspıces” tanımından BM gözetiminde veya himayesinde anlamı çıkarılabilir. Keza, bu Anlaşmada yasal sakinlere iadenin “hangi koşulda” ve “kimin idaresinde “ olacağı belirtilmediğinden, Türk tarafı rahatlıkla “Kıbrıslı Türklerin yönetiminde ve BM”nin gözetiminde” ifadesini kullanabilir. 

* BM Genel Sekreterinin üye ülkelerine “Kıbrıs Türklerine uygulanan uluslararası ambargoların kaldırılması” çağrısında bulunduğu 28 Mayıs 2004 tarihli raporunun, BM tarihinde bir ilk olarak 12 senedir Güvenlik Konseyinden onay almayı beklediği, BM”nin izolasyonların kaldırılması konusundaki samimiyet ve güvenilirliği tartışmalı hale geldiği su götürmez bir gerçekliktir. 

Taşınmaz Mal Komisyonun kapalı Maraş ile ilgili yargı yetkisine sahip olduğu ve doruk anlaşmasının çözüm beklenmeden Maraş açılsın cümlesinden hareketle, Kapalı Maraş’ın açılması pek ala mümkündür. Burada önemli olan bu bölgelerde bizim belirlemiş olduğumuz kriterler çerçevesinde hangi mala iade, hangi malı takas ve hangi mala tazminat ödeneceğinin belirlenmesidir. Diğer bir ifadeyle kontrol bizdedir. İsteyenler buyursun gelsin Mağusa Belediyesine vergisini versin, alt yapı için katkısını koysun, yönetimimiz altında Maraş’ta yaşasın."