Kanal T’de dün sabah canlı yayın konuğum Kıbrıs Türk Sanayi Odası Başkanı Candan Avunduk’tu...
Avunduk ile sohbet ederken aklıma geldi...
Ürettiklerimizi bundan böyle İngiltere’ye satma şansımız daha yüksek olabilir!
Neden?
Daha önce de yazmıştık aslında bu konuyu!
Brexit’ten dolayı!

-*-*-

İngiltere, artık Avrupa birliği’nin tüm kurallarına uymak zorunda olmayabilir!
Adalet Divanı’nın kararlarını uygulamak zorunda kalmayabilir!

-*-*-

Aslında geç bile kaldık bu konuda!
Kimse, gidip de bu konuyu araştırmadı, görüşmedi!
Araştırıp görüştüyse de, kamuoyu ile paylaşmadı!

-*-*-

İngiltere’deki toplumumuz mu?
Lobicilik mi?
Aslında oradaki toplum bir zamanlar sadece milliyetçilik şovu yapmakla ilgileniyordu!
Oysa asıl konuşulması gereken konu budur!

-*-*-

Bu konuda, “toplum liderliği” ne yaptı?
Özellikle son beş yılda, Cumhurbaşkanı veya “uluslararası resmi unvanı ile Toplum Lideri”; tek bir temas gerçekleştirdi mi?
O’nun görevi değil miydi?
Elbette, “tamam” bir devlette, ticari işler tabii ki cumhurbaşkanının görevi değildir de bizimkisi “tamam” bir devlet değildi.

-*-*-

Geç mi?
Değil!
Hala şansımız var!
Yeni seçilecek olan “Toplum Lideri” mutlaka bu işe el atmalı; narenciye ve patatesimiz başta olmak üzere; ürettiğimizi İngiltere’ye satabilmenin kapıları zorlanmalı!

-*-*-

Hatta o kapılar öyle tık tık çalınmamalı; omuzla kırılmalı ve açılmalı!

-*-*-

Patates ve narenciye dışında da, İngiltere’deki taze meyve – sebze pazarlarına ulaşabilmenin yolu – yordamı belirlenebilmeli!

-*-*-

Çok ciddi girişim, önemli siyasi gelişme kaydetmemiz mi gerekiyor?
Olabilir!
Çok zor bir iş!
Kabul ederim!
Ama kesinlikle denenmeli!

-*-*-

Daha kolay başka bir yol mu?
Türkiye’deki en büyük market zincirlerine ulaşılmalı!
“Hamasi, Mavi Vatani, cart curt ediyi” de; biraz da “iş” görelim!
Hep hamaset, hep gaz değil!

-*-*-

Türkiyeli yöneticiler gerekirse aracılık etmeli; bizim üretici de en kaliteliyi üretmek için konuya asılmalı ve yine patates, narenciye, enginar, hatta çilek ve bilimum ürünler; örneğin Migros’a girebilmeli!
Migros’un sadece İstanbul’daki 15 marketi ile anlaşsak; iddia ediyorum ki bu 15 market, üç yılda üretemeyeceğimiz kadar meyve ve sebzeyi, üç ayda satıyordur!
Bilmem anlatabildim mi?


-*-*-

Zor mu?
İngiltere Pazarı’na ulaşmak gibi siyasi zorlukları olmasa da, yine de tabii ki zordur!

-*-*-

Yerli meyve ve sebze üretimi mutlaka organize olmalı ve desteklenmeli.
Bu noktada ne acıdır ki, en büyük sıkıntı “su”...
Umarım, özellikle içme maksatlı kullandığımız Geçitköy Barajı’na kısa sürede Türkiye’den gelen borulardaki akış yeniden başlar.
Değilse, son bir kaç yılda “çoğaldığı” veya “yükseldiği” açıklanan özellikle Güzelyurt aküferindeki suyu, yeniden kaybedecek ve özellikle narenciyede kalitesiz ürüne sebep olabileceğiz.

-*-*-

Kısacası, gerek Türkiye gerekse KKTC’de, hamasi nutuklar sallamaktan çok daha önemli şeyler vardır. 
Nedir bu?
Ülkenin gelirini artırmaktır.

-*-*-

Şunu bir düşünün:
Korona karmaşası yıllarca sürmeyecek; sürse de birlikte yaşamayı bir şekilde zorlanarak da olsa öğreneceğiz... 
Yakın bir gelecekte, Kıbrıs sorunu çözüldü; Türkiye ile Güney Kıbrıs arasındaki buz da kırıldı, doğal gaz çıkmaya başladı...
Kıbrıs sorunu çözüldü ya; ülkeye turist de yağmaya başladı...
Yerinde ihracat elbette çok avantajlı ama ürettiğimizi İngiltere’ye, Avrupa’ya hatta tek başına Migros’lara satmaya başladık...
Maraş kazasız belasız açıldı; yasal sahipleri mülklerine döndü, yeniden inşaatta yüzde 51 hak bizim müteahhitlere kaldı...
Üstüne bir de hem sanayi hem tıp hem de keyif amaçlı gannavuri ektik...

-*-*-

Evet hayal edebiliyor musunuz?
Hayali bile güzel!
Nasıl dediniz?
Çok mu zor?
E niye seçiyoruz ki sizleri?
Panayır açılışı yapıp, cenaze törenlerine katılmak için mi?