“Kendine yapılmasını istemediğin şeyleri başkasına yapma” ya da “Kendini benim yerim koyarsan anlarsın!”…. Günlük hayatta çokça kullandığımız bu cümleler, en net hatlarıyla empatiyi anlatıyor…
Klasik tanımıyla empati; bir bireyin kendi duygu ve düşüncelerini bir kenara bırakarak, bir başka kişinin duygu ve düşüncelerini anlayabilme ve fark edebilme yetisidir. Hem bilişsel hem de duygusal bir süreçtir ve kendini karşısındakinin durumunda hayal etmesiyle, kendi benzer deneyimlerini hatırlamasıyla gerçekleşir. Biraz daha basit anlatmamız gerekirse, kişinin kendisini karşısındaki insanın yerine koyması, onun algılarını içselleştirerek daha sağlıklı bir iletişim kurmasının en hoş yollarındandır. Empati olan yer her daim daha yaşanılır hale gelir…
Empatinin tam olarak gerçekleşmesinin üç kuralı vardır;
Bir insanın kendisini karşısındaki kişinin yerine koyarak, olaylara onun bakış açısıyla bakmak,
Karşıdakinin duygu ve düşüncelerini doğru olarak anlamak ve hissetmek,
O kişiyi anladığını ona ifade etmek.
Gelelim asıl konumuza. Empatik yaklaşım birey için çok önemlidir çünkü empati kurmak insanların birbirleriyle uyum içinde yaşamalarını kolaylaştıran bir etkendir. Üstelik empatinin gelişimi bebeklikten başlar. Yapılan araştırmalar sonucunda birçok uzman çocukların çok küçük yaştan itibaren empati kurabildiğini söylüyor ve bu durumun çocuklarda içgüdüsel olarak ortaya çıktığını belirtiyorlar. Bir bebeğin diğer bir bebeği ağlarken duyması ve kendisinin de ağlamaya başlaması en erken görülen empati kurma örneği olarak adlandırılıyor. Aslında sadece ağlayan bebeği görmeleri değil ebeveynlerinden ya da yakın çevrelerinden biri ağlamaya başladığında onların da ağlaması bize insanların doğuştan gelen empati kurma yeteneğinin en saf şeklini sergiliyor diyebiliriz.  İki-üç yaşına gelen bir çocuğun ise üzgün ya da mutsuz birine kendi sevdiği bir eşyasını vererek onu mutlu etme çabası yine erken çocukluk döneminde görülen bir empati örneği olarak karşımıza çıkıyor.
Fakat bunun ne kadar yeterli olduğu sorgulanabilir. Doğuştan var olan bu yetenek, özellikle ebeveynler tarafından geliştirilmelidir. Çocuklara empatik olmayı öğretmenin karşılığı oldukça büyüktür. Empati kurabilen çocuklar saldırganlığa daha az eğilim gösterirler dahası  paylaşmak ve yardımlaşmak gibi sosyal davranışlara çok daha yatkın olurlar. Böylece erken yaşta edindiği bu ekilmiş tohumlar ileriki yaşlarında hem çevresinde çok sevilen hem de okulunda daha başarılı bir çocuk olarak meyvesini vermiş olur. Bu nedenle ona empati kurma yeteneğini pekiştirecek şekilde eğitim vermek ebeveynlerin en önemli görevlerindendir.
Peki neler yapmalısınız?
İlk olarak evin içerisindeki tutumlarınızda empatinin olduğunu ona hissettirmeye çalışın ve çocuğunuza örnek olun. Çocuklarınız gelişimlerinde sizleri model alacak, gözlemleyecek ve davranışlarının büyük bir bölümünü bu yönde belirleyeceklerdir.
Eğer ilk adımı attıysanız şimdi pratik fikirlere gelebiliriz. Olaylar karşısında başkalarının neler hissettiğini anlamasına yardımcı olun. Örneğin kardeşinin elinden oyuncağını alıp onu kızdırdığında sizin yapmanız gereken şey kardeşinin neden kızdığını ona anlatmak, kardeşi bu şekilde davransaydı onun neler hissedeceği ve ne tepki vereceğini konuşmak ve uzlaşı sağlamaktır.
Çocuğunuza duyguları öğretmeye çalışın. Üzgün, kızgın, mutlu gibi ifadeleri taklit edip bunlarla alakalı hikayeler okuyun. Bunun yanı sıra üzgün ya da kızgın bir çocuğu işaret edip, “sence o çocuk neden üzgün?” ya da “sence o çocuk neye kızmış olabilir?”  gibi sorular sorarak başka insanların hisleri hakkında bilgi sahibi olmasını sağlayın. Bir arkadaşına vurursa, o arkadaşının neler hissettiği ve onun yerinde olsa kendisinin neler hissedebileceği üzerine sorular sorup bu yönde empatik gelişimi destekleyebilirsiniz.
Sosyal çevresinde yaşadığı sorunları size anlatması yönünde teşvik edin. Sorunla alakalı olan olayı çocuğun anlayabileceği düzeyde tekrardan oynayarak ve rol değişerek  karşısındakinin ne hissettiğini anlamasına yardımcı olun. Bu pratik küçük fikirleri aynı doğrultuda genişletebilirsiniz. Unutmamalısınız ki bunları uygularken çocuğunuza karşı motive edici sözlerle katkıda bulunmalısınız. Duyguları onaylayın ve o duygular üzerinden konuşma yaparken yargılayıcı olmayın.
Tüm bunların dışında uzmanlar birkaç yardımcı öneride daha bulunuyorlar; çocuğunuz size bir şeyler anlatırken ya da kendi duygularını sizinle paylaşırken onu mutlaka dinleyin. Bu davranışınız ona sizin de karşıdaki kişilerin düşünce ve duygularına önem verdiğinizi anlatacaktır. Bunun yanı sıra kendi duygularınızı ve düşüncelerinizi ona anlatmaya çalışın ve sizi anlamasına yardımcı olun. Ona kendi duygularınızı anlatmak için çocuğunuzun sevdiği bir şey ile durum arasında ilişki kurun ve ona duygularınızı bu ilişki üzerinden anlatmaya çalışın. Somutlaştırılan örnekler size bu alanda yardımcı olacaktır. Bunun dışında masallar, hikayeler üzerinden empatiye dayalı sohbet etmek, oyunlaştırarak anlatmaya çalışmak, “sen de geçen gün buna benzer birşey yaşamıştın” diyerek somutlaştırıp anlatmaya çalışmak yararlı olacaktır.
Tüm bunları uygulamak çok kolay değildir. Çocukların da empatik olamayacağı anlarla karşı karşıya kalabilirsiniz. Çocuk kendi zor hislerinin üstesinden gelmeye çalışırken başkalarına empati duymasını beklememeliyiz. Örneğin, çocuk sinirli, kızgın ya da hayal kırıklığına uğradığında kendi duygularını işlemeye çalışır. Böyle bir anda başkasına karşı empatik olmasını beklememiz gerçekçi olmaz. Dolayısıyla çocuğunuzun kendi hislerini çözümlemesini beklemelisiniz. Aksi halde çocuğa zorla ya da baskıyla empati kurmaya çalıştırdığınızda ters tepecektir. Bu gibi durumlarda kendinizi onun yerine koyun; siz başkalarının size baskıcı bir tutumla yaklaşmasını ister misiniz?

Empati kurmayı unutmamanız dileklerimle…
Psk. Esra Dağlar Bozdoğan
[email protected]