BAHAR SANCAR 

Kıbrıs Türk Girişimci Kadınlar Derneği (GİKAD) tarafından düzenlenen Girişimcilik Kampı’nı ziyaret eden Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın eşi Sibel Tatar, girişimcilik, sosyal adalet ve toplumsal sorumluluk olgularının öneminin vurgulandığı bir konuşma gerçekleştirdi.
Kampta yer alan girişimci kadınlara hitaben gerçekleştirdiği konuşmada dernek üyeleri ve üniversite eğitimlerini tamamlayarak profesyonel iş hayatına atılmaya hazırlanan birbirinden parlak gençlerle bir arada olmaktan duyduğu mutluluğu ifade eden Tatar, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün “Bu kadar kuvvetli ve zinde bir gençlik içinde kendimi gördüğümden dolayı mutluyum” sözüne atıfta bulunarak böylesine anlamlı ve faydalı projeye imza koyan GİKAD Başkan ve Yönetim Kurulu’nu can-ı gönülden kutladı.
Gençlere, yaş ve zamanın kıymetini bilmelerini tavsiye eden Tatar, “Beni, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olduğum günlere götürdünüz… Birçok insanın da dediği gibi bu aklımla veya olgunluğum ile o yaşta olmak isterdim. Yaşınızın, zamanınızın lütfen kıymetini biliniz elinizdeki en kıymetli değeriniz olan zamanı iyi değerlendiriniz ve anı yaşayınız” dedi.
Bir iş insanı olarak tecrübe ve önerilerini genç girişimci kadınlarla paylaşan Sibel Tatar, gençlere çok çalışmalarını, fırsatları fark edip değerlendirmelerini, değişime açık olup yaratıcılıklarını kullanmalarını tavsiye ederek, “Vizyon oluşturmanızı, rekabete hazır olmanızı, inovasyonu önemsemenizi ve hayal gücünüzü ticari ustalıkla birleştirmenizi, etrafınızdaki tecrübeli meslektaşlarınızdan öğrenmenizi ve öğrenmeyi hayat boyu durdurmamanızı, hayal kurmaktan, hedef belirlemekten ve kendinize inanmaktan vazgeçmemenizi öneririm” şeklinde konuştu.
Küresel bir güç olan sivil toplum kavramını ve sivil toplumun gücünü anlamanın önemine vurgu yapıp, Dünya’da en büyük değişimleri yaratanların, ortak amaçları için bir araya gelen örgütler olduğunu ifade eden Tatar, “Kadını haklı mücadelesinde başarıya götüren de örgütlenme değil midir? Kadın farklı farklı alanlarda; mesela yönetici pozisyonlarında eşit imkân sağlanmasında kısaca cam tavanın kalkması için çabalamada, kadına karşı şiddetle mücadelede örgütlenmeye devam edeceğiz ki başarılı olabilelim. Sivil örgütleri, günümüzde, sosyal adaletten, ırkçılık karşıtlığına, ekolojiden, şiddete karşı durmaya, kültürün korunmasından, eşitlik ve feminizm mücadelesine kadar birçok amaçla örgütlenmektedir” ifadelerini kullandı. 
“Günümüzde giderek önemi artan sosyal sorumluluk olgusu hem bireylere hem de kurumlara önemli sorumluluklar yükler, günümüz toplumlarının, kurum ve kuruluşlardan beklentileri içerisinde yer alan sosyal sorumluluk ve topluma hizmet anlayışı gerek özel kurumların gerekse kamu kurumlarının üzerinde durdukları önemli bir işlevdir” diyen Sibel Tatar, “Sosyal sorumluluk ve topluma hizmet anlayışı kurumlar için artık bir felsefe haline gelmiştir. Küreselleşen ve gelişen bilgi teknolojileri ile artan rekabet, müşteri istek ve beklentilerini de değiştirmiştir. Müşteriler artık sadece aldıkları ürün ve hizmetlerin kalitesi ve fiyatı ile değil, bunları üreten kurumların etik değerlere sahip olup olmadığı ve topluma hizmet ederek sosyal sorumluluğunu yerine getirip getirmediği ile de ilgilenmektedir” dedi. 
Sosyal sorumluluk farkındalığının ve bilincinin gelişmesi ile hem bireyler hem de kurumlar var oldukları topluma hizmet ederek bu sorumluluklarını yerine getirmeye çalışmakta olduğunu kaydeden Tatar, “Sosyal sorumluluk yaklaşımının hedefi toplumsal fayda sağlamak, toplumda bir fark yaratmaktır. Bir bireyin veya kurumun bu hedef doğrultusunda çalışma yapmasının temelinde ise gönüllülük ve hayırseverlik anlayışı vardır. ‘Gönüllü’ olmak bir iş yapmayı hiçbir yükümlülüğü yokken isteyerek üstlenmek, ‘hayırsever’ ise yoksullara, düşkünlere, yardıma muhtaç olanlara iyilik ve yardım etmesini seven kişi olarak tanımlanmaktadır. İnsanların herhangi bir karşılık beklemeden ve çıkar gözetmeden toplum ve dünya yararına birtakım çalışmalar da bulunması gönüllü girişimlerdir” şeklinde konuştu. 
“Kurumsal Sosyal Sorumluluk kavramı ilk kez Amerikalı İktisatçı Howard Bowen’ın 1953 tarihli ‘Social Responsibilities of the Businessmen’ adlı kitabında yer almıştır” bilgisini veren Tatar, “Ki şimdi buna iş adamı değil iş insanı dememiz gerek. Bu kitapta Bowen işletmelerin, toplumun değerleri ile örtüşen politikaları izlemeleri gerektiğini vurgulamaktadır. Eğitimde toplumsal hizmete de değinmek gerekirse, dünyadaki bazı üniversitelerde eğitim gören gençler bir meslek edinmenin yanı sıra bir öğrenme yöntemi olan toplumsal hizmet öğrenimi aracılığı ile eğitim süresince ve mezun olduktan sonra bireysel olarak topluma hizmet etme becerilerini de geliştirme olanağı bulmaktadırlar. Bu nedenle bugün üniversiteler öğrencilerini yaşamsal anlam anlayışına yönelik eğitmeyi de hedef edinmişlerdir” dedi.
Üniversite öğrencilerinin toplumsal sorumluluk, katılımcılı yurttaşlık konularında hassasiyet sahibi olmasının gerekliliğini işaret eden Tatar, öğrencilerin uzmanlık alanının, toplum yararına çalışmalara katılımla desteklenmesinin hem eğitimin uygulama boyutunun öğrenciler tarafından daha iyi anlaşılmasını sağlamadığını hem de toplum yararına çalışmalarda aktif rol almak suretiyle topluma karşı bireysel sorumluluk konusunda öğrencileri bilinçlendirdiğinin altını çizdi.
Sibel Tatar, “Bu tür eğitimlerin sadece üniversiteler düzeyinde değil diğer tüm ilk ve orta öğretimde de yaygınlaştırılarak verilmesinin; demokrasi, toplumsal gelişim ve sosyal adalet için kaçınılmaz olan sivil toplumun yaratılmasına öncülük edecektir” diyerek, Ulu Önder Atatürk’ün ‘Gençliği yetiştiriniz. Onlara ilim ve irfanın müspet fikirlerini veriniz. Geleceğin aydınlığına onlarla kavuşacaksınız’ cümlesine atıfta bulundu ve Girişimcilik Kampı’nda yer alan herkese mutluluk ve başarılar diledi.