Malumunuz Hellim, Kuzey Güney farketmez tüm ada açısından çok önemli bir ihraç malıdır. Konuyu, denetim, teknik boyut veya süt kullanım oranı açısından değil politik açıdan da değerlendirmek gerekmektedir.

Hellim, özellikle KKTC için son 10 yılda ihracatta inanılmaz bir ivme yakalayarak neredeyse ülke ihracatının yarısını oluşturur hale geldi. Sektör, yan saktörlerle birlikte yaklaşık 50 bin kişiyi istihdam etmektedir.

Bu ivmede, Türkiye Cumhuriyetinin Hayvancı ve İmalatçılara verdiği tartışılmaz destek sayesinde yakalanmıştır. Ancak bunun paralelinde Orta Doğuda gelişen ve bizim sonradan sonraya fark ettiğimiz Rum kaynaklı bir etkide vardı.

Peki Neydi bu etki?

Rum, Hellim konusunda bizi yani KKTC üretimini safdışı bırakıp bu işi kendi himayesine almak için Coğrafi Tescile ihtiyaç olduğunu öngördü ve bu konuda çalışma başlattı. Uzmanları, PDO için esas teşkil edecek tarihi bir kayıt peşine düştü. Rumların elini attığı tüm tarihi kaynaklarda baktılar gördüler ki Osmanlı ve Türk izleri var, onlarda Türkleri bu hikayenin dışında tutmak için daha geriye gittiler ve 500 yıl önceki Sicilya kökenli bir İtalyan seyyah olan Florio Bustron'un "Calumi" olarak bahsettiği bir metni esas aldılar.

Bu metne göre Hellim yapımında %51 küçükbaş sütü kullanılıyordu. Rum, Küçükbaş üretici Birliklerinin örgütlü yapınısın çok güçlü olmasından mütevellit aynen metindeki oranla Tescil Başvurusu yapıldı. O dönemde Rum süt Fabrikaları ayaklandı olmaz dediler ve eyleme gittiler Ancak Rum Tarım Bakanlığı doğal olarak 15 bin üyeli politik güç olan küçükbaş birliğini dinledi, sadece 20 fabrikayı görmezden geldi ve süreç başladı. Bu arada Rum Tarım Bakanlığı, Rum Fabrikaları rahatlatmak amacıyla %51 küçükbaş sütü oranına ulaşabilmek için her yıl oran artacak şekilde 10 yıl mühlet verdi. Küçükbaş sektörüne de bu iş için 75 milyon Euro kaynak aktardılar.

Gelelim, KKTC'ye

Bu süreçte Rumlar süt oranını kademe kademe artırırken, maliyetleride doğal olarak kademe kademe yükseldi ve orta doğu pazarından kademe kademe çekilerek piyasayı bize yani KKTC üreticilerine terketmek zorunda kaldılar. Bu yazının başında bahsettiğim Rum kaynaklı etki budur. Bizde KKTC'li üreticiler, oluşan bu boşluğu fiyat avantajımızıda kullanarak hızlıca doldurduk.

Bakın size bir örnek vereyim. 2010 da tüm Adadan Orta Doğuya giden hellim miktarı 2500 tondu ve bunun 600 ü Kuzeyden, 1900 tonu Güneyden gidiyordu. 2020 ye geldiğimizde toplam Ada ihracatı 6000 tona çıktı bunun 5700 tonu Kuzeyden, 300 tonu Güneyden gider hale geldi. Rumların gözlerinin önünde Araplara mal satıyorduk ve tüm şikayetlere rağmen bize engel koyamıyorlardı. Suudi Arabistan, Kuwait veya BAE vs. yönetimine şikayet ediyorlar ancak Adadaki De-Facto durumdan ötürü Araplar Rumları kaale almıyordu.

Rum bu duruma darbe vurmak amacıyla Anastasiadisin kıvrak bir manevrasıyla 2015 te Akıncı ile ortak bir metin imzalayarak "Halloumi" tescilini kuzeyide içine alacak şekilde "Halloumi-Hellim" şekline dönüştürdü. Burda Rumun amacı bizi sevdikleri veya yardımcı olmak istedikleri için değil "Hellim" kelimesinide PDO ile zincirlemekti. Yani, Halihazırda kendinden bağımsız hareket eden Kıbrıs Türkleri bu Tescile taraf ediliyor ve Rumların eline orta doğuda kullanabilecekleri bir koz geçmiş oluyordu. Nitekim öyle de oldu, Rum artık elinde tescil gidip araplara, ben tescilin AB nezdinde sahibiyim benim onayım olmadan Kuzey Kıbrıstan hellim alamazsınız yoksa sizi dava ederim dediğinde Araplar artık durup düşünecek çünkü ellerinde bizim de taraf olduğumız bir belge var. Özetle, biz bu tescile taraf olmayıp Tescilin dışında kalabilse idik yolumuza rahat rahat devam edebilirdik. Ancak, şimdi Avrupada Birliği içinde değil Arap dünyasında da Rumun müdahalesine açık hale geldik. Tüm bu olup bitenler mevcut sağ ve millyetçi Hükümet ve Cumhurbaşkanının gözleri önünde gerçekleşti. Sn. Akıncının bilerek veya bilmeyerek, Rumlarla girdiği bu yoldan Sn Tatar ve ekibi AB nezdinde girişim başlatıp dönebilirdi ve Tescilin dışında kalmamız sağlanabilirdi.

Şu anda teknik olarak hiç birşey yapılamaz. Artık bizde Tescil şemsiyesi altındayız ve kırk yıl binbir emek ve milyonlarca lira yatırımla oluşturduğumuz pazar, bir hamlede Rumların insafına terkedildi. Rumların Yeşil Hat tüzüğü üzerinden beleş Kıbrıslı Türklerin tarımsal ürünlerini almasına birde Hellim eklenecek olması Federasyon için canını yiyen Sol kesim tarafından da zafer nidaları ile çoşkuyla kutlanması manidar.