Hürriyet gazetesinde Prof. Dr. Osman Müftoğlu yazdı…

Bence bu işin şu anda “Kutsal Kitabı” bu on madde…

Birlikte okuyalım, sonra devam ederiz…

“… Hepimiz her şeyi öğrendik. Hepimiz yeterince bilgilendik. Ama tecrübeler ve gözlemlerim bana “Tekrarda fayda var Osman Hoca” diyor. İsterseniz gelin, “Sıkıldık artık hocam” filan demeyi bırakın ve şu on emri günde en az iki kez tekrar edin. İşte o mühim ayrıntılar, daha doğrusu emirler...

İLK BEŞ


1) Mümkünse zorunlu olmadıkça evden çıkma.
2) Evinde de hijyene uymaya devam et.
3) Misafir kabul etme. Misafirliğe gitme. Aile büyüklerini ziyareti ertele.

4) Alışverişe erken saatlerde, marketler tenha iken git. Sırada beklerken 2 metre mesafesine uy. Market ürünlerinin ambalajlı olanlarını tercih et. Sadece satın alacağın ürüne dokun. Seçmece ürünlerden uzak dur. Para değil, kredi kartı kullan.
5) Eve dönüşlerde ayakkabını kapıda bırak. Elini dikkatle yıka ya da dezenfekte et. Alışveriş paketlerini eve sokma veya süratle çöpe atmaya çalış. Elbiselerini çıkar ve balkonda havalandır. Mümkünse ev halkıyla temas etmeden evvel duş al.

İKİNCİ BEŞ


1) Evde hijyeni sürdür. Aileni koru. El ve beden temizliğini, evi sık sık havalandırma tedbirini sürdür.
2) Uykuna özenli ol. Dinlenmeyi unutma. Beslenmeyi sürdür ama abartma. Protein zengini bitkisel ve hayvansal besinlerle vitamin, mineral, antioksidan zengini sebzeler ve meyveleri tercih et.
3) Bilinçsiz takviye alma. İmkânın varsa D vitamini takviyesi almayı düşün.

4) Sakin, mutlu, huzurlu, eğlencesi eksik olmayan olumlu beklentilere yönel. Panik yapma, korkma, endişeli olma. Evde güzel vakit geçirebileceğin bahaneler oluştur. Hafif egzersiz çalışmaları yap ki bedenin güçlü kalsın.
5) Ateş, boğaz ağrısı, öksürük, nefes darlığı, kas eklem ağrıları beşlisinden ikiden fazlası varsa tıbbi yardım iste. İzolasyon ve sosyal mesafeyi anında uygulamaya geçir ve test için ilgili yerlere bilgi ver.”

-*-*-

İlk beş ve ikinci beş, Osman Müftoğlu’nun bu “toparlaması”, bu önerileri, şu anda “tek dinimiz” ve “tek imanımız” olmalı!

İslam’ın ve İman’ın şartları bir yana şimdilerde geçerli olan tek “şey” aha bunlardır:

Coronavirüs Şartları!

Lütfen bir yerlere not edin…

Ve aynen uygulayın…

-*-*-

Efendim hükümetin ekonomik tedbirleri…

Dün bir kaç yetkili, en üstten kişiyle falan konuştum (kesinlikle telefonda, kimseyle yüz yüze gelmemek lazım – sosyal mesafeye lütfen dikkat)…

Dediler ki, “n’apalım?”

-*-*-

Şu anda evet herkes çamura batmıştır, dört çekişli de olsa arabanız, traktör de olsa, bu çamurdan çıkacak gücü yoktur.

Önemli olan, çamura saplanmış aracın üzerine çıkıp, en azından sağlıkllı bir şekilde havayı solumak, son dakikada yanınıza aldığınız yiyecekle ve suyla idare etmeyi başarmak.

Aracı veya traktörü yeniden yürütmek, içine saplandığımız çamurun tamamen kurumasına bağlı!

Coronavirüs gitmeden, bu tractör, bu dört çekişli BMW veya Hammer, bu çamurdan çıkıp yürümez!

Önce ölmeyelim; sonra bakarız!

-*-*-

Eleştirmek mi?

Efendim, gerçekten “n’apsınlaaaaar?” noktasındayım!

Zaten bu felaket öncesinde de batmıştık!

Şimdi tam gömüldük!

Yapılabileceğin yapıldığı inancım olmakjla birlikte, eleştirilecek yanlar mı?

-*-*-

İlk sırada “ırkçılık” var!

Sadece kendi toplumunu düşünmek!

Veya, sadece kendi ırkını düşünmek!

Türk olmayanlar mı?

Yazık, onlar aç kalsın!

-*-*-

Irkçı yanı dışında, yapılabileceklerin bu kadarla sınırlı olduğu inancımı yinelemek isterim.

“Şöyle olmalıydı, böyle olmalıydı, bankalara şu yapılmalıydı” demek, acil durumlarda tecrübesiz olmamızın ta kendisidir.

Herkes, kendi öğrendiğini kendi bildiğini doğru kabul eder.

Ve o herkesi yönetebilmek zaten “muhteşem yöneticilik” kabiliyeti gerektiren bir olaydır.

Bizim ülkemizde “muhteşem yönetici” olabilmek mümkün değildir.

Çünkü yıllardır, Türkiye’ye göbekten bağımlı bir sahte yapı ve yürümeyeceği gayet iyi bilinen bir sistem oluşturulmadı mı?

-*-*-

Coronavirüs, aslında önce o sistemi öldürdü.

KKTC’de inşallah bu virüsten hiç ölüm olmaz.

Dünya’da inşallah durur ölümler.

Ama KKTC’de 1974 sonrası kurulan laşka, salya, ısgarta, sahte system ölmüştür.

Dünya’nın dışında kalmanın kaç bucak bir cehennem olduğunu şu anda anlamış durumdayız.

Hiç bir istatitsikte bile yer almıyoruz.

Çünkü bunca yıldır, o istatistiklerin içine girmek için çaba harcamadık.

-*-*-

AB, AB’nin çeşitli finans olanaklarından asla yararlanamayacağız.

Bir de bazıları çıkıyor, “… İstemeyiz o 5 milyon Euro’luk yardım da kendilerine kalsın” demiyor mu?

Kardeşim, ne pahasına olursa olsun, uluslararası hukuk ve system içerisinde olmak zorundaydık!

Kimse bize ambargo uygualmadı!

Kimse bizi izole etmedi!

Biz, ambargo ve izolasyonlar altında ezilip, mağduru oynamaktan hoşlandık!

-*-*-

Allah Türkiye’ye sağlık, coronavirus mücadelesinde muafferiyet eylesin ama Türkiye’nin stratejik çıkarları uğruna, şu anda kimsesiz, çaresiz, parasız, düzensiz, hesapsız, debelleniyoruz!

Debellenebileceğimiz de bu kadar!

Ve hala, hiç çekinmeden, bazı büyüklerimiz, “Anavatan yanımızdadır” diyor.

Bazı gazeteler, “Aha gördük, bir tek anavatan var” diye yazıyor.

Haniiiiiii!

Nerede?

100 maske ve 50 cellabiya mı?

-*-*-

Evet, türkiye çok büyük ve çok güçlü bir ülke olabilir.

Öyledir de.

Ama orası Türkiye’dir ve şu anda kendi başını kaşıması için tarağa ihtiyacı vardır!

KKTC’ye yardım edebilecek ne parası, ne de memuru bulunmaktadır!

-*-*-

Kapıları kapattık.

Kimse çeri girmeyecek.

Umarım, bulaş yalaş durumuna düşüp, takır takır dökülmeye başlamayız.

Nisan ayının ortalarına kadar; coronavirus bulaşmış Covid 19 vaka sayısı artmaz, ülkeye kimse girmezse, en azından bir miktar çamurdan kuru bölgeye atlar, evimize gideriz.

Ama traktör ve Hammer daha bir süre o gömülü olduğu çamurda kalacak. Kurusa da çamur, kurusa da bataklık, o traktörü ve o Hammer’ı yeniden kullanabilmek, asfalta çıkarmak, yıkayıp temizlemek zaman alacak.

-*-*-

Yoksul, tokluğa şükretmesini aza kanaat etmesini bilen, acil değilse harcamamayı öğrenen, bir birini kıskanmayan, özel ders, gösteriş manyağına dönüşmemiş çocuklarını yarış atı gibi görmekten uzaklaşmış, paylaşan, ırkçı olmayan ve Kıbrıs’ta çözümü bir takım hamasi şevhetlere heba etmemeyi öğrenen bir toplum olmayı yeniden başarırsak; inanın her şey daha da güzel olacak!