Çok ilginç bir seçim yaşıyoruz…

Önce şu saptamayı yapalım: Toplum kesinlikle ikiye bölünmüştür…

Daha önce de yazmıştım, “Ankara’sız olmaz” veya “Türkiye olmazsa olmaz”cılar ile “Ankara ile olmaz” ya da “Türkiye’nin müdahalesine karşıyız”cılar…

-*-*-

İyi bir şey mi bu bölünme?

Değil!

Peki demokrasi mi zorladı bu bölünmeyi?

Bilemem!

Ne yazık ki, Afrika – Avrupa gazetesine taşlarla saldıran güruh ve tüm Türkiye’ye “sanal alemde saldırmayı maharet sayan” karşı gurüh söz konusudur ki ikisi de yanlıştır!

Arada kalanlar mı?

Onlar, “arada ganyamıştır” dersem, yanılmış olmam!

Şiddetin, bullying yapmanın, zorbalığın, saldırganlığın “taşla” olanı elbette daha “ağır” görünse de, “sözle” olanı da pek hafif değildir!

-*-*-

Ve seçime girmek üzere olduğumuz an, içinde yaşadığımız bölge de, geçmişe göre, “uluslararası çıkarlar” açısından çok daha “açgözlü” bir noktadadır…

Geçmişte, “Kıbrıs Adasının stratejik önemi” falan deniyordu.

Hatta Lord Hannay bir konuşmasında, Alaska ve Kıbrıs’ın, Dünya’daki bir çok diplomat, stratejist ve asker tarafından en değerli iki coğrafi nokta” olduklarından falan söz etmişti.

-*-*-

Hani Kıbrıs Adası, Batı ile Doğu’nun, Güney ile Kuzey’in de tam ortasında, Afrika – Asya – Avrupa kıtalarının göbeğindeydi falan…

Ve ayrıca, Süveyş Kanalı ile Cebelitarık “kestirme yolu” tarafından bir birine bağlanan Hint Okyanusu ile Kuzey Atlas Okyanusu’nun da tam merkezindeydi bu Ada…

-*-*-

Zaten, taaaa 1570’lerde, bu Ada’ya kümelenmiş korsanlar, Türk donanmasına da saldırmıyor muydu?

Tüm bölgeden geçen gemileri taciz edip soymuyorlar mıydı?

Ve Sultan II. Selim, güzel şarapları için değil, aslında bu korsanlıklar yüzünden “”fethetmemiş miydi” Ada’yı?

1571’de!

-*-*-

1878’de İngiliz, bir yolunu bulup da Osmanlı’nın elinden aynı sebeple almamış mıydı?

1960’ta aynı İngiliz defolup giderken, ama gitmeden önce Ada’yı bir daha tamir edilemeyecek seviyede parçalarken, bu nedenle koskocaman üsleri kendisine mal etmemiş miydi?

-*-*-

Hatta bazı kitaplardaki iddialara ve şahsi “yargıma” başvurursam, 1974’te Türkiye bu Ada’ya, elbette hem kendi bölgesel prestiji ve çıkarları ama aynı zamanda, Nato’nun da güvenliğinin sağlanması amacıyla gelmemiş miydi?

Haaaaa, Kıbrıslı Türklerin kurtarılması ve ayrı bölgeye taşınması mı?

Bence o da planın bir parçasıydı…

Çünkü, planın parçası olmamış olsaydı, kimse Türkiye’ye, yarım asır Dünya’nın en önemli stratejik noktasına yerleşmeyi bu kadar kolay “yedirmezdi”…

-*-*-

Şimdi şartlar, koşullar, pozisyonlar, taraflar çok değişmiş durumdadır.

Çünkü tarihte ilk defa, bölgede “doğal gaz” hatta “petrol” olduğu bilgisinin çok ötesinde, “daha kolay bulunur ve daha kolay çıkarılır” teknolojisi de gelişmiştir.

-*-*-

Bölgede her zaman en önemli aktörlerden biri olan Türkiye; asla figüran olmayı kabul etmeyecektir. Başrol verilmezse, tüm filmi yakmayı göze alabilecek noktadadır.

Bundan dolayı da suçlanması, mantıklı değildir.

“Efendim, bizi kullanıyor”…

Bu saptama şimdi mi aklınıza gelmiştir?

-*-*-

En yukarıdaki saptamaya geri dönecek olursak, evet ne yazık ki, yarınki seçime girerken, ülkedeki seçmen yapısının yıllar önce şekillenmeye başlamış olan “tabanı”, ikiye bölünmüş durumdadır…

“Türkiye’siz olmaz”cılar ve “Türkiye ile olmaz”cılar!

-*-*-

“Bu ikiye bölünmenin sebebi, şudur, budur, odu” diye sayfalar dolusu komplo teorisi yazılabilir.

Konu, bölünmüşlüğün sebebi değil, her açıdan tehlikesidir…

Saflar özellikle birkaç haftadan beri çok daha netleşmiş durumdadır.

UBP’de Ersin Tatar’a selam bile vermeyen küçük gruplar ya da kişiler, “Anavatan’sız olmaz” noktasında sosyal paylaşımlar yapmaktadır.

Buna karşılık da, “sandığa gitmem” diyen önemli oranda “sol görüşlü” seçmen, “bizi zorla sandığa götürecekler” paylaşımlarını dağıtmaktadır.

-*-*-

Yarın, heyecanlı bir gün olacak…

Bu kesin!

Sonuç değişecek mi?

“Zemin çok değişti”…

On yıllardır yapılamayan hastane, bir ayda bitirildi…

Suyumuz kesilmişti; neredeyse milyar TL harcanıp yeniden bağlandı…

Maraş’la ilgili çok iddialı gelişmelerden söz ediliyor…

Bilemem!

İleride sonucun değişip değişmeyeceğini kestirmek zor!