Hırsızın hiç mi kabahati yok?

Mahkeme salonlarını hiç sevmem, muhabirliğe ilk başladığım yıllarda sevgili Akay Cemal bir kez beni mahkeme haberlerini izlemem için Lefkoşa Kaza Mahkemesine göndermişti, ondan sonra bir daha da gitmemek için elimden geleni yaptım.

Her gün gazetede yazı yazan ve televizyonda program yapan birisi olarak henüz mahkemelere düşmemiş olmak benim için mesleki bir gurur meselesi.

Neyse gelelim biz esas meselemize. İşadamı Halil Falyalı’nın kamuoyuna da yansıyan mahkeme sürecini başından sonuna kadar takip ettim. Benim için değişik bir deneyim oldu. Özellikle “yargıcın” salona girmeden önce kapıların tekmelenmesini çok demode olarak buldum. Kadı döneminden kalma bir uygulama olsa gerek. Bu arada adalet dağıtılan mahkemelerimizin “yapısal” durumu son derece üzüntü verici.

Gelelim dünkü mahkemede işittiklerimize. Hukuk camiasının ağabeylerinden Avukat Mustafa Asena soruyor duruşmayı hazırlayan polise “Halil Falyalı’nın gazinosundan çalınan İKİBUÇUK MİLYON TÜRK LİRASI nerede? Tahkikat memuru “araştırıyoruz” diyor. Gazino yetkilisinden öğreniyoruz ki daha bir tahkikat yapılmamış bu konuda.

Avukat Asena soruyor “aranan bir hırsız daha var. Nerede olduğunu biliyor musunuz? Tahkikat memuru “araştırıyoruz” diyor gene. Polis hırsızları ve çalınan parayı aramayı bırakmış Halil Falyalı’nın peşine düşmüş sanki de.

Yine mahkemede öğreniyoruz ki Falyalı aleyhine sadece hırsızlık yapan kişinin verdiği ifade var. Başka da hiçbir şey yok! Kendisinden şikayetçi olan hırsızı polise yine kendisi teslim etmiş. Ortada şikayetçi yok, şahitler çok ama gene de suçlu polise göre Falyalı.

Bu ülkede yıllık 30-40 milyon lira devlete vergi ödeyen, yanında 4 bine yakın insan çalıştıran Halil Falyalı, bir hırsızın lafı ile cezaevine gönderilebiliyor sonuç olarak. Elbette yasalar ve kanunlar karşısında herkes eşittir. Ama insan sormadan edemiyor “hırsızın hiç mi kabahati yok” diye.