Afrika’nın “Çok gevşedik” şeklindeki dünkü başlığı bence muhteşemdi!
Bin 500 asker gelecek!
Ve “KKTC Devleti” bunları kendi karantinasında tutmayacak!
Neden?
Çünkü askerin kendi karantina yöntemleri var!
Tamam!
Kabul ettik!
Askeri disipline güveniyorum!
(Veya en azından güvenmek beni rahatlatıyor olabilir!)

-*-*-

Londra’dan 2 bin 500 KKTC vatandaşı gelecek!
Neden?
Aslında bizim açımızdan değil ama İngiliz Devleti açısından en büyük skandal, bu insanların, Dünya’nın en güvenli sağlık sistemlerinden biri olan NHS’e artık hiç güvenmiyor olması!
Peki bizim açımızdan?
Çok büyük bir “gevşeme” ve “risk!”
Gelmesinler mi?
Estağfurullah!
Gelsinler!
En azından bunları karantinaya alacak olan biziz!
Gözümüzün önünde olacaklar!
Yani bin 500 askerin gelip de “nerede, nasıl karantinada tutulduklarını hiç bilmememizden” daha iyi!

-*-*-

Sahi, bu bin 500 asker illa ki gelmeli mi?
Gelmezse, Rumlar bizi keser mi?
Bu da ayrı bir konu!
Ve de çok hassas!

-*-*-

Bir hassas konu daha; KKTC’nin, 2 bin 500 kişinin karantinası için ödemesi gereken 12 milyon 500 bin TL’si var mı?
Çünkü, 14 günlük karantina için kelle başı 5 bin TL bu kadar ediyor!
Yoksa, daha önce torpille babasının oteline karantinaya sokulan arkadaşla yapılan anlaşma gereği, bundan sonra gelecek bu 2 bin 500 kişi, bedava mı olacak?

-*-*-

Bu arada geleneksel konumuzu da atlamış olmayalım, “bin 500 askerin gelmesi şart mı?” sorusuna yanıt mı istiyorsunuz?
Hazırdır o yanıt!
“Bazı çevreler, geçtiğimiz gün bir Rum tv kanalında, bıçak bileyen dört Rum kasap görmüş! Kesin bizi kesecekler!”
Yaaaaa!
İşte böyle sevgili KKTC’li yurttaşlarım!
Sevgili dostlarım... 
Gerek bin 500 asker gerekse 2 bin 500 British KKTC’li ile alakalı karar “gevşeme” hatta bayağı “yavşama” durumu içermektedir!

-*-*-

Başbakanın özel konuşmasının kaydedilip paylaşılması mı?
Bir de bu mesele var gündemde!
Bizim bir televizyon kanalımızı kapatan; ülkemizde dilediği gibi “operasyon yapan” ve bunu çıkıp televizyonda itiraf eden Türkiye Devleti’nin yetkili makamları; bu konuşmayı kaydeden ve “Orada yaşadığı belirtilen” bu kadını tutuklayacak mı?

-*-*-

İçişleri Bakanı’na sanal alemde dümdüz hakaret yağdırılıyor... 
Bakan dava açmış!
Her gün sanal medyadan ağza alınmayacak küfürlerle mesaj yayınlayanlar var! 
Başbakan ve İçişleri Bakanı, “... bu yılan şu anda kendilerini de soktuğu temelinden hareket edersek”, bu konuda çok acil adım atılması konusunda bir şeyler yapacak mı?
Yasa tasarısı çalışması anlamında soruyorum!

-*-*-

Ve hani 2 bin 500 British vatandaşımız; bin 500 de Turkish askerimiz geliyor ya; bu arada, İngiltere’den gelecek uçaklarla, şu anda neredeyse tüm Dünya’da nakliyesi yasak “8 adet” olmak üzere cenaze de gelecekmiş!

-*-*-

Elbette kaybettiklerimize Allah gani gani rahmet eylesin!
Elbette her vatandaş, “öldüğümde köyümün yağmurlarında yıkanmak istiyorum” deme hakkına sahiptir.
Tıpkı Nazım Hikmet gibi, “uyarına gelirse, tepemde bir de çınar olursa” da diyebilmelidir herkes...
Ama şu anda zaten korkudan delirdik; zaten bunalımdayız; zaten manyaklaştık; bir de Covid 19’dan ölen 8 kişiyi getirmek neyin nesi?

-*-*-

“Cahil herif sen de; cenazeden bulaşmaz” mı diyorsunuz?
Diyebilirsiniz de gelin bunu stresten gebermek olan ruhlarımıza anlatın!
“Don giymeyen birinin osuruğundan bile bulaşır”ı tartışırken, tabutu kim indirecek?
Kim bindirecek?
Yeniden kim indirecek?
Kim gömecek?
Kim omuzunda taşıyacak?
İndirenler ve bindirenlerle omuzda taşıyanlar, hatta mezara toprak atacak olanlara test yapılacak mı?
Sahi kaç testiniz var?

-*-*-

Dibelik delirdik!
Ve daha da delirmemek için, bizi daha da delirtmemek için, eğer açılacaksak ya da gevşeyeceksek; ne olur Dünya Sağlık Örgütü’nün ve ülkemizdeki doktorların, sağlık uzmanlarının, her ne komitesiyse, o komitedeki kardeşlerin tavsiyeleriyle “gevşeyelim!”...
Bilmem anlatabildim mi?
(Burada araya girmek istiyorum... “Ülkemizdeki doktorlar” derken; karantina sürecinde hastaneye dahi uğramayan, şu anda hasta bakmak istemeyen, günde 8 hasta bakmayı çok gören, üstüne de kesinlikle ek mesai talep eden doktorlardan bahsetmemiştim... Bazıları, hiç çıkmadıkları evlerinden günde en az 10 paylaşım yapıyor; bazıları ise gerçekten değil balkonlardan alkışı, saygının, sevginin, ödülün en büyüğünü hak ediyor tabii ki... “Ülkemizdeki doktorlar” derken, en önde savaşanları kastettiğimi de eklemek istiyorum. Klavyecileri değil!)...

-*-*-

Eğer sağlık çevreleri, mesela sağlıkla ilgili bakanlığın müsteşarı, örneğin cenaze gelişlerine, tüm Dünya’daki benzer uygulamalar da göz önünde bulundurularak karşı çıkıyorsa, kimse “ölüye bile torpil” veya “ölü sırtından para kazanma” gibi hesaplar yapmasın!
Ne olur daha fazla delirtmeyin bizi!

-*-*-

Bir baba aradı dün, “... Okulları açmasınlar, çocuğu göndermem” dedi!
Ve çok ciddiyim ağlıyordu!
15 Mayıs’ta okulları açacak, 15 Haziran’da kapayacak mısınız?
Tek derdimiz kolej sınavı mı bizim?

-*-*-

Bir banka memuru arkadaşım aradı; “... Biz küçük bir odada dört kişiyiz, odanın penceresi de yok” dedi ve ekledi: “... Sekiz saat maske mi takılı oturacağız?”...

-*-*-

Havasız, ıkış – tıkış devlet dairelerinde “evden çalışma yöntemi” düşünülüyor mu?
Bazı memurlar evden çalışabilmeli!
Bankalar, özel iş yerleri için de geçerlidir bu!

-*-*-

Kısacası, evet çok zor bir ekonomik döneme giriyoruz bunu defalarca yazdık ama ondan çok daha kötüsü; rehavete kapılmayıp gevşememek ve tabii ki hepsinin en kötüsü, daha fazla delirmemek olmalıdır!

-*-*-

Ve tüm bunlar için kararlar üretmesi gereken de hükümettir!
İşlerin iyi gitmediği, ilişkilerin bozulduğu, kimisinin hala UBP’de genel başkanlık, kimisinin cumhurbaşkanlığı, kimisinin özel ve kişisel hesaplar yapıldığı dedikoduları da cabası!

-*-*-

Karantina günleri bugün çok büyük oranda bitiyor.
Hayırlı ve de uğurlu olsun! 
Hade bakalım!
İnşallah çok gevşemedik!
Çünkü eğer vidalarımız çok gevşerse; mevcut bassoları bir daha sıkamayabiliriz!
Ve tekerlek kopup gider, kimse de durduramaz!
Sahi, lastikçiler de bugün açılacak mı?
Açılacak!
Zeki Müren de bizi görecek mi?
İnşallah görmez!