Böylesi dönemler gerçekten insani değerleri yüksek olanlarla olmayanların ortaya çıktığı dönemlerdir. Halkın yanında olanlar da ortaya çıkar; olmayanlar da bir şekilde ortaya çıkar. Kendini devletin üstünde gören meydan okuyanlar da vardır. Bu dönemlerde insanın yanında olmayanlar aslında insanın kazandığı paradan değil, paranın kazandığı insandan korkun grubunda olanlardır. Bunlar sadece parayla mutlu olan gruplardır. Zor zamanlarında devletin yanında olmayan sadece kendi para hesaplarını yapanlardır. Bizler ise kendi kuruduğumuz Cumhuriyete yeterince sahip çıkamıyoruz. Kendimizle yüzleşme zamanını dibe vurarak yaşarken; alttan yukarı nasıl çıkılabileceğinin de hesabını iyi analiz etmek gerekmektedir. Kalıcı olan aslında devlet ve halktır. Gerisi teferruat. Böylesi dönemlerde yol gösterici çok olur. Bunlar sadece evde oturup sayfalar dolusu yazı yazanlardır. Üretimde ve icraatta yokturlar, bunlar toplumun yazı ve boş işlerden sorumlu mühendisleridir. Böylesi dönemlerde süreci iyi izleyip en sağlıklı tespitleri yapacak olan yine halk olacaktır. Kimin ne yaptığını ne yapmadığını da görecektir. UBP’de genel başkanlık seçimi yarışı sürüyor. En erken zamanda sonuçlanıp ülkeye hizmet etme hususlarında gerekli adımlar atılmalıdır. Hükümet boşluğu farklı sıkıntıların yaşanmasına sebebiyet verebilir. Meclis açıldı açılmadı derken, seçim startı ne zaman verilecek bekleyip göreceğiz.   Herkes bilirkişi   Ülkemizi iyi analiz etmek lazım; son yıllarda oluşan boş eleştiri kültürünü, üretmeyen ama eleştiren bir kültür yarattık. Memnuniyetsizlik hat safhada, kimse kimseyi beğenmiyor.

Herkes başbakan, bakan, milletvekili, bilirkişi… Yalnız siyasetçiler dolayısıyla da partiler birbirini içi dolu olmayan, itibarsızlaştıran söylemler hususunda burun kıvırmasınlar; ülkemizde var olan itibarsızlaştırma söylemlerin aktörleri onlar. Daha önce ne yapmışlarla şimdi aynısıyla karşı karşıya kalıyorlar. Bu kısır ve yıkıcı döngü artarak devam edecek… Nitelikli eleştiri kültürünün oluşması pek mümkün görünmüyor; İnsanoğlu zaman zaman çeşitli hatalara düşen bir varlıktır. Yanılgılar, hatalar, bilinmezlikler hepsi bir araya geldiğinde bir süre sonra işlerimizin çıkmaza girdiğini acı bir şekilde tanıklık ediyoruz. Hiçbir insan hata yapmaz, yanılgıya düşmez, diye bir şey söz konusu değildir. İnsanın yetki kabiliyetinin bir sınırı vardır. Hayaller arzu ve istekler bir yere kadar vardır; sonrası bazen imkânsızdır. Günümüzde insanî ilişkiler noktasında, konuşmanın önemi büyük; dolayısıyla muhatabımızla konuşabilmek için de belli bir kültür seviyesini yakalamış olmamız gerekir. Bu kültür, her konuda olabilir; edebiyat, tarih, spor, güncel olaylar vb. gibi… Her bir konuda fikir beyan etmek için de bilgimizin olması gerekir. Çünkü bilgisiz fikir beyan etmek demek, sadece boş boş konuşmaktır. Günümüz gençliğinin muhabbetlerine zaman zaman şahit olunca açıkçası üzülüyorum. Hepsi olmasa bile gençlerin bazılarının, konuşurken argo ve küfürlü sözlerle birbirine hitap etmesi ve eleştireyim derken bunu hakaret dolu sözlerle ifade etmesi bazı yanlışları beraberinde getiriyor. Kimsenin bir başkasına hakaret etme, onu küçük düşürme gibi bir hakkı ve haddi yoktur; aslında sözün de haddi vardır…

Bilginin saygıya hak eden bir değeri vardır; insan saygı duydukça saygı görür…