Dün ilk acı haber, Sevil Görgüner ile ilgili olarak geldi...
Bu meslekte uzun yıllar birlikte çalıştığımız ve bu mesleğin belki de en iyilerinden biri olan, çok acı bir cinayetle de aramızdan ayrılan Sertaç’ın ve ülkemizde iş insanlarının en başarılılarından, Sevcan’ın anneleriydi...
Allah rahmet eylesin, önce kızına, sonra da tüm ülkeye başsağlığı diliyorum...

-*-*-

İkinci acı haber, “Zehraba”dan geldi...
Göçmenköylü Zehra Kebapçıoğlu...
O bir efsaneydi...
Birlikte askerlik yaptığımız, tertibimiz, abimiz, doktorumuz Hüseyin Kebapçıoğlu’nun da annesi tabii ki...
Zehraba, Annan Planı döneminde “evet”çilerin lider isimlerindendi bence...
Allah rahmet eylesin...
Ailesine ve sevenlerine başsağlığı dilerim...

-*-*-

Ve akşam üzeri, üçüncü “acı dalga” geldi!
İsmail Kemal’i kaybettik.

-*-*-

İsmail Kemal, bir dönem özelde CTP’ye ve genelde sol harekete önderlik eden KÖGEF ekibinin en önemli isimlerinden, liderlerinden, başkanlarından biriydi.

-*-*-

Yine bir dönem, solculuğunun ama en çok da katıksız yurtseverliğinin en ciddi bir kaç kurbanından da biri olacak ve KKTC’ye sokulmayacaktı.

-*-*-

Bundan da acısı, görüş ayrılığı nedeniyle CTP yönetimi tarafından da “yine bir dönem”, sol hareketten ya da KÖGEF liderliği yönetimindeki CTP’den uzaklaştırılacaktı.

-*-*-

Ne ilginçtir; İsmail Kemal’in fikirleri, daha sonra, kendisini dışlayanların da fikirleri oluverecek ama O her zaman, bir şekilde kırgınlığını üzerinden atamayacaktı.

-*-*-

Hem Kıbrıs Gazetesi’nde, hem de İngiltere’deki Toplum Postası’nda birlikte “yazı yazdık”, televizyon programlarında sohbet ettik; çok özel muhabbetlerimiz de oldu...

-*-*-

Çok ciddi, çok bilgili, çok kültürlü, çok dilli ve bizim kapasitemizin çok ötesinde evrensel bir ilerici – devrimci liderdi İsmail Kemal...

-*-*-

Son derece dürüst, inanılmaz demokrat, muhteşem bir akademisyendi...

-*-*-

Ve bizim kişisel hesaplarımız; hamasi – sahte milliyetçi KKTC’miz, virra dönüşler yaşayan omurgalı siyasetten uzaklaşmış CTP’miz, ne  yazık ki bu büyük adamın tam anlamıyla kazanılmasını hiç bir zaman gerçekleştiremeyecekti.
Ve çok acıdır, O’nun bilgisine, O’nun kalitesine, O’nun Kıbrıs sevgisine, O’nun Kıbrıslılığına, “Güney Kıbrıs” sahip çıkacaktı.

-*-*-

Oysa, KKTC’nin belki de en bilgili, en dürüst, en sağlam, en örnek siyasetçisi olabilirdi; olmalıydı...

-*-*-

CTP’den uzaklaştırıldığı ve CTP’yi eleştirdiği 1990’lı yıllardaki dönemde Londra’da yaşıyordum...
İsmail Kemal ile hayatımda hiç karşılaşmamış ama yazılarını her zaman takip eden biriydim.
CTP’yle ilgili eleştirilerinden inanılmaz rahatsızlık duyanlar arasındaydım ve aynı gazetede yazı yazdığımız günlerde dahi kendisini şiddetle eleştirmiş, CTP Hareketi’ne ihanet etmekle suçlamıştım ki; ne ilginçtir, bir kaç yıl sonra, CTP’de hemen herkes, İsmail Kemal gibi düşünüyordu...

-*-*-

CTP tarihi; hep “adam yeme” örnekleri ile doludur.
Çok önemli isimler bu parti içerisinde; haklı veya haksızlığının tartışılmasına gerek duymadığım çeşitli gerekçelerle kelimenin tam anlamıyla “harcanmıştır”...
Sonra bir şekilde sahiplenilmiştir...
İsmail Kemal bu önemli değerlerin en başında geliyordu...
Özker Özgür de bu türden “harcanmaya” maruz kalmış, çok önemli değerler arasındaydı.
Sonradan “sahiplenilmiş” olabilirler ama partinin tarihi, gerçekten bazı grupların ciddi “kıyımı”nı da yaşamıştır.

-*-*-

Eleştirmek, kötülemek amacıyla yazmıyorum.
Tam tersine, bu partinin, içinde bulunduğumuz günlerde “silkelenmesi” gerektiğine olan inancımı da “bu vesileyle” belirtmek, vurgulamak için yazıyorum.

-*-*-

CTP’nin, yeni dönemde toparlanmasına, net siyasetler belirlemesine çok büyük ihtiyaç bulunmaktadır.
Aslında anlatmaya çalıştığım budur ki, başka bir yazıda, yine tartışabiliriz.

-*-*-

İsmail Kemal artık yok...
Ne zaman, nerede toprağa verileceği bu satırları yazarken belli olmamıştı...
Çok büyük olasılıkla kendi köyü Bodamya’da toprağa verilecek...
Ve biz cenaze törenine de gidemeyeceğiz...

-*-*-

Ailesine, tüm ülkemize başsağlığı diliyorum...

-*-*-

Ve bir kaç anımdan bahsedeyim...
Kıbrıs Gazetesi’nde köşe yazarıydı...
Londra’dan döndüğüm ilk günlerde, gazetede karşılaşmıştık...
Hep güler yüzlüydü...
O dönemde gazetenin müdürü olan Başaran Düzgün’ün odasında hayatımda ilk kez elini sıktığım adamı aslında çok iyi tanıyor gibiydim...
“Abi ben sana çok sövmüştüm” demiştim...
“Gülümsemişti...”
Başaran Düzgün eminim hatırlayacak; “... Seni sövdürtenler, şimdi İsmail Kemal ile aynı düşüncede” diyerek, kahkaha atmıştı...
Hep birlikte gülmüştük...

-*-*-

Yine Kıbrıs Medya Grubu bünyesindeki Kıbrıs Tv’de, bir sonraki hafta için program konuğu arıyorduk...
İsmail Kemal, zaman zaman konuğumuz olurdu...
Yayın Yönetmeni Aylin Özkök ile olası konukları tartışıyorduk; “... Abi, İsmail Kemal’i alalım” demişti...
Aylin’e hiç itiraz etmezdim; o gün de etmedim ama, “Be Aylin, neden İsmail Kemal?” diye sormuştum...
“... Hem çok bilgili, hem çok doğal, hem çok dürüst” demişti...

-*-*-

Her şeyi ciddi bir akademisyen bakışıyla içten anlatıyordu, anlaşılır şeyler söylüyordu, sahtekar değildi, yalancı değildi, propaganda yapmıyordu, pembe tablolar çizmeye de çalışmıyordu...

-*-*-

Çok erken kaybettik...
Ve gerçekten, sadece toplumumuz için değil, bu ülkenin, Ada’nın en büyük kayıplarından biridir.
Anısını selamlıyorum; adına sahip çıkılmasının “Kıbrıslıyım” diyen herkesin görevi olduğunu eklemek istiyorum...