Yeni Bakış gazetesinden Deniz Abidin'e konuşan  YDÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Murat Tüzünkan, son günlerde Kıbrıs üzerinden yürütülen politikaları değerlendirdi. Doç. Dr. Murat Tüzünkan, Kıbrıs konusunda son yapılan zirvede öngörülen kararların ortaya çıkmaması, Kıbrıslı Rumların geri adım atması ve kapsamlı bir çözüme hazır olmadıklarının ortaya çıkmasıyla birlikte Cumhurbaşkanı Akıncı’nın bir takım ön şartlar ortaya sunmaya başladığını belirtti.

Tüzünkan, Kıbrıs’ın görüşme süreci içinde ipotek altına alınmasının doğru bir yaklaşım olmadığını söyleyerek, 50 yıldır süren görüşmelerde görüşülmeyen bir noktanın kalmadığının bilinmekte olduğunu kaydetti. Tüzünkan, bu aşamadan sonra liderlerin gerçek anlamda çözüme yönelik bir cesaretleri varsa al ver sürecini hızlı bir şekilde yaparak çözüm için adım atmaları gerektiğinin altını çizdi. Tüzünkan, her değişen liderle sil baştan bütün konuların müzakere edilmesinin mümkün olmadığını belirterek, bunun zaman kaybı olduğunu kaydetti. 

Tüzünkan, garantiler konusunu Cumhurbaşkanı Akıncı’nın tek başına belli bir noktaya götürmesinin mümkün olmadığını belirterek, “müzakere yapılabilir, ancak son sözü garantörler söyler” dedi

Tüzünkan, Amerikan siyasetine yön veren düşünce kuruluşu CSIS’in yayımladığı raporla, Beyaz Saray’dan Türkiye’yi Kıbrıs’tan kuşatarak Doğu Akdeniz’deki enerji kaynaklarını gasp etmesini istemesini de değerlendirerek, Amerika’nın  Suriye’de ve Ortadoğu’da kaybettiği liderlik rolünü, Doğu Akdeniz’deki enerji kaynaklarına sahip olarak sürdürmeye çalışmakta olduğunu söyledi 

Amerika’nın Türkiye ile bozulan ilişkilerini enerji politikaları üzerinde söz sahibi olarak kendi eksenine çekmek istediğine dikkat çeken Tüzünkan, CSIS’in açıkladığı raporla bu şekilde Türkiye’yi cezalandırmak gibi bir düşüncesinin olma ihtimalinin de söz konusu olduğunu, ancak bu senaryonun gerçek olabilmesi için ciddi parametrelerin oluşması gerektiğini belirtti

“Rum tarafı zamana oynuyor”

Tüzünkan, Kıbrıs konusunda müzakere sürecinin hassas dengeler üzerinde oturmakta olduğunu belirterek, bir konuda ileri adım atıldığı zaman dengenin bozulmaması için taraflardan birine çözüme ulaşmak için muhakkak bir artı kazandırılması gerektiğini söyledi. Tüzünkan, Kıbrıs Rum tarafının kapsamlı bir çözüme hazır olmadığını ve  zamana oynanayarak, Kıbrıs Türk liderliğini suçlayıcı mantığıyla hareket edildiğini belirtti. Murat Tüzünkan, bu durumun Kıbrıs sorununu çözmeye değil tam aksine düğüm noktasına getirdiğini kaydetti. Kıbrıs’ta bir çözümün Kıbrıslı Türklerin siyasi eşitliğine dayalı olması gerektiğini dile getiren Tüzünkan, bunun dışında bir çözüm şeklinin kabul görmeyeceğini söyledi. Tüzünkan, müzakerelerin başladığı günden itibaren Kıbrıslı Türklerin tek bir amacı olduğunu, bunun da Ada’daki Kıbrıs Türk varlığının siyasi eşitliğe dayalı bir çözüme ulaşmak olduğunu kaydetti. 

“Stratejik politikalar bölgeyi şekillendirmeye başladı”

Tüzünkan, şöyle devam etti, “Konular ne olursa olsun hep bir dengeye dayalıdır. Burada siyasi eşitliği sulandıracak olan herhangi bir öneri Kıbrıslı Türkler tarafından kabul edilmez. Kıbrıs’ın içinde bulunduğu stratejik önemden dolayı ve son 10 yıldır artan enerji politikalarının Doğu Akdeniz’de şekillenmeye başlamasıyla enerjiye sahip olma noktasında gerek Kıbrıs Rum tarafının gerekse de bölgedeki diğer aktörlerin Mısır, İsrail, Türkiye, Yunanistan ve Kıbrıs Rum tarafı üzerinden dengeye girmeye çalışılmaktadır. Ciddi anlamda stratejik politikalar bölgeyi şekillendirmeye başladı. Bugün Doğu Akdeniz politikasına kim liderlik yaparsa Doğu Akdeniz’deki enerji kaynaklarını da yönlendirme noktasında önemli bir güce sahip olacaktır.”

“Kaybettikleri liderlik rolünü kazanmaya çalışıyorlar”

Tüzünkan, ABD’li düşünce kuruluşu CSIS’in açıkladığı son rapora bakıldığında, Amerikalıların Suriye’de ve Ortadoğu’da kaybettikleri liderlik rolünü, Doğu Akdeniz’deki enerji kaynaklarına sahip olarak sürdürmeye çalıştıklarının görülmekte olduğunu kaydetti. Murat Tüzünkan, raporun, Amerika’nın Doğu Akdeniz’deki enerji politikalarına yön vererek liderliği sürdürmeye çalışmak istediğini, Türkiye ile bozulan ilişkileri ise enerji politikaları üzerinde söz sahibi olarak kendi eksenine çekebilmek istediğini gösterdiğini belirtti. 

“Türkiye’yi cezalandırmak gibi bir düşünceleri olabilir”

Tüzünkan, CSIS’in açıkladığı raporla bu şekilde Türkiye’yi cezalandırmak gibi bir düşüncelerinin olma ihtimalinin olduğunu dile getirerek, “ancak bu bir senaryodur. Bu senaryonun gerçek olabilmesi çok ciddi parametrelerin oluşması ile doğru orantılıdır. Türkiye’yi bu şekilde cezalandırdım demekle cezalandırmak mümkün olamaz” diye konuştu. Bir takım uluslararası hukuk kurallarının var olduğuna dikkat çeken Tüzünkan, “buraya egemen oldum şeklinde bir yaklaşımla bunu gerçekleştirmeleri mümkün değildir” dedi. Tüzünkan, ancak Mısır, İsrail, Türkiye, Yunanistan ve Kıbrıs Rum tarafının üzerindeki Amerika baskısının da göz ardı edilmemesi gerektiğine vurgu yaptı. 

“Bu tarz raporlar artacak”

Tüzünkan, Kıbrıs Rum tarafı, İsrail ve Mısır üçgeni içinde enerji politikalarının koordinasyonunun ve oluşturulacak boru hattı ile birlikte burada üretilecek olan gazın Avrupa’ya transferi noktasında geçmiş dönemlerde yapılan bir takım anlaşmaların olduğunun bilindiğini söyledi. Tüzünkan, Türkiye’deki dengenin içine girebilmek için gerekli çalışmaların geçmiş yıllardan başlayarak yapmakta olduğuna dikkat çekerek, Türkiye’nin bölgeye zaman zaman sondaj gemilerinin gönderildiğini anımsattı. Şekillenen sürecin henüz tamamlanmadığını ifade eden Tüzünkan, zamana yayılan bir süreç olacağını kaydetti. Doç. Dr. Murat Tüzünkan, Kıbrıs Rum tarafının münhasır ekonomik bölgesinde ne kadar doğal gaz kaynağı olduğunun net bir şekilde ortaya çıkmadığını belirterek, daha fazla Mısır ve Lübnan yakınlarında bu kaynakların çıkarılmaya yakın olduğunun söylenebileceğini dile getirdi. Tüzünkan, bölgede enerji politikalarının şekillenmesinin ve buna benzer rapor ve de açıklamaların da artacağının öngörülmekte olduğunu söyledi. Tüzünkan, “Bu noktada her şey bitmiş değildir” dedi. 

“Müzakere yapılabilir, ancak son sözü garantiler söyler”

Tüzünkan, TC Eski Kurmay Başkanı İlker Başbuğ’un “Akıncı garantileri konuşamaz” şeklindeki açıklamasının uluslararası hukuk açısından bakıldığında doğru bir bakış açısı olduğunu belirterek, müzakere süreci boyunca garantiler ve toprak konusunun beşli konferansa bırakıldığını, her iki konuda da Türkiye, Yunanistan ve İngiltere olan üç garantör ülkenin rızasının gerekmekte olduğunu kaydetti. Tüzünkan, üç garantörün kabul etmediği hiçbir konu kabul görmez” diyerek, müzakerelerdeki dengenin garantiler ve toprak konusunu da çekmekte olduğunu söyledi. Tüzünkan, garantiler konusunu Cumhurbaşkanı Akıncı’nın tek başına belli bir noktaya götürmesinin mümkün olmadığını belirterek, “müzakere yapılabilir, ancak son sözü garantörler söyler” dedi.