Yeni Bakış'tan Deniz Abidin'in haberine göre, Akademisyen Prof. Dr. Erol Kaymak, Crans-Montana sürecinin ardından, BM Genel Sekreteri’nin atadığı temsilci Jane Holl Lute’un Kıbrıs’a ziyaretini Yeni Bakış’a değerlendirdi. Kaymak, BM Genel Sekreteri’nin atadığı temsilci Lute’un Kıbrıs’a gelmesiyle başlayan sürecin Eylül ayına kadar devam edeceğinin görüldüğünü belirterek, tarafların uzlaştıkları ve uzlaşmadıkları noktalar yanında Türk tarafının Guterres çerçevesinde hemfikir olduğunun tekrardan gündeme geleceğini kaydetti. Kaymak, her iki tarafın da kırmızı çizgilerinin önemli olduğunu belirterek, Rum tarafının garantörlüğün kaldırılması konusundaki ısrarının değişmediğini söyledi. Kaymak, diplomatik yöntemin bir ara yol bulmak olduğunu ifade ederek, ara yol bulma konusunda tarafların herhangi bir niyetinin olup olmadığının yoklanacağını söyledi. 

“Sözlü bir uzlaşı var”

Kaymak, diğer konuların bir çoğunda, dönüşümlü başkanlık dahil olmak üzere bir yakınlığın tespit edildiğini belirterek, tam anlamında bir örtüşme olmasa bile sözlü bir uzlaşının olduğunu söyledi. Kaymak, hidrokarbon konusunun bu güne kadar müzakerelerin bir parçası olmadığını belirterek, Rum tarafının tutumu yanında Akdeniz’in içinde bu konuda eylemlerin devam etmekte olduğunu kaydetti. 

Kaymak, diplomatik girişimlerin hidrokarbon konusu paralelinde yapılmasının tesadüf olmadığına dikkat çekerek, bu konunun da diplomatik bir çerçevede bu süreçte gündeme geleceğini belirtti. Prof. Dr. Erol Kaymak, bu ayın sonunda Kıbrıs müzakerelerinde bağımsız olarak BM Güvenlik Konseyinin 6 aylık raporu onaylayıp onaylamayacağının söz konusu olduğunu belirtti. BM’nin bugünkü askeri varlığının devamı noktasında önemli bir döneme girildiğinin altını çizen Kaymak, bu metinde de tarafların henüz uzlaşamadıklarının görülmekte olduğunu söyledi. 

“Bazı dinamikler Rum tarafını tetikleyebilir”

Kaymak, şöyle devam etti, “Bu açıdan bazı dinamikler Rum tarafını tetikleyebilir gibi görünüyor. Rum tarafı bu statükonun arkasına saklanıyor. Ancak bu değişebilir diye bir düşüncem var. ABD parayı kesebilir, ara bölgedeki faaliyetler ise her anlamda azalmaya başlayabilir. Bu da Rum tarafı açısından bir tehdit olarak algılanabilir. Bu nedenle ileriye dönük bazı şartlar değişebilir.”

“Hidrokarbon daha da gerginliğe neden olabilir”

Kaymak, söz konusu rapor çerçevesinde Güvenlik Konseyi’nin toplanacağını ifade ederek, iyi niyet misyonu hakkında bir taslağın hazırlanacağını kaydetti. O zamana kadar müzakerelerin devam edip etmeyeceğinin belli olacağını belirten Prof. Dr. Kaymak, müzakerelerin başlamaması durumunda hidrokarbon konusunun daha da gerginliğe neden olacağını söyledi. 

“Rum tarafının bir acelesi yok”

“Bu faktör dahi belki de Rum tarafını müzakerelere itecektir” diyen Kaymak, Anastasiadis’in açıklamalarına bakıldığında “ben masaya şartsız koşulsuz otururum” dediğini, sırf Türkiye’yi hidrokarbon konusunda oyalayabilmek için masaya oturabileceğini kaydetti.

Kaymak, ancak şu an itibarıyla Rum tarafının bir acelesinin olmadığını söyledi. 

“Kıbrıs Türk tarafının etkisiz”

Erol Kaymak, TC Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun Ada’da olmasının tesadüf olmadığını, Lute’nin temaslarının ardından garantör devletlerle yapacağı görüşmelerin de gündemde olduğunu belirtti. Kaymak, halkın beklentisinin başka, bürokratik realitelerin başka olduğunu söyleyerek, şöyle konuştu: “Ya garantör ülkelerin de uzlaştığı bir belge olacak ya da müzakere olmayacak” diyen Kaymak, bir noktadan sonra uluslararası konularda anlaşmazlıkların olduğunu, Rumların Türkiye’yi, Türkiye’nin de Rum tarafını suçladığını, Kıbrıs Türk tarafının etkisiz olduğunu kaydetti. Kaymak, bu noktada Akıncı’dan fazla bir şey beklenmediğini belirterek, Türkiye ile Akıncı’nın aynı noktada olup olmadıklarının ise zaman içinde belli olacağını söyledi. 

“Söylem ve tutumlarda değişiklik olup olmayacağını göreceğiz”

Kaymak, “Merkez Bankasını denetim altına alma ya da siyasi iradenin altına alma noktasında TC Başkanı Erdoğan’ın bu yönde söylemi var ve fiiliyatta bunu gerçekleştiriyor. Kıbrıs konusunda da söylem ve tutumlarda değişiklik olup olmayacağını göreceğiz. Garantörlük noktasında Türk tarafı herhangi bir esneklik göstermeyecekse veya alternatif modeller üzerinde bir müzakereye açık değilse zaten bu müzakerelerin tekrar başlaması mümkün olmaz diye düşünüyorum. Rum tarafında zıt bir tavır var. Bu onlar için olmazsa olmazdır. Guterres Belgesinde garantörlük yerine başka bir sisteme geçilmesinden bahsedilmektedir. Bu açıdan Sayın Akıncı’nın da tutumu buydu. Bu konuda Türkiye’den ayrışıp ayrışmayacağı bu süreçte anlaşılacaktır” diye konuştu. Kaymak, Akıncı’nın görüşmelerin Guterres Belgesi çerçevesinde olması gerektiğini ifade etti.