Toplum liderleri, siyasi önderler, başkanlar, başbakanlar hep erkek mi olur?

Hayır!

Siyasette, ülke yönetiminde erkek egemenliği, geri kalmışlığın en belirgin göstergelerinden biridir!

-*-*-

Ne yazık ki tüm Dünya’da, kadınların devlet işlerinde, siyasette, demokrasilerde, seçme ve seçilme hakkında “varlıkları”; erkeklere göre çok yenidir.

-*-*-

Dünya genelinde “kadın lider” oranı, erkeklere göre çok azdır…

Cinsiyet, dil, din, ırk ayrımı olmaksızın, herkesin, her alanda eşitliği kaçınılmaz bir güzelliktir…

Geri kalmış toplumların ilerleyişinin belirgin göstergesi, kadınların devlet yönetimindeki ağırlıklarının artması ile yükselecektir.

-*-*-

Konuyu Süheyla Küçük hanımefendiye getirmek istiyorum…

Elbette toplumumuz O’nu, “Varoluş mücadelemizin lideri, sevgili doktorumuzun eşi” olarak tanımıştır.

-*-*-

Kıbrıs Cumhuriyeti “bence” gerçek anlamını Aralık 1963’teki çatışma günlerinde yitirmiştir.

Kıbrıs Cumhuriyeti’nin gerçek anlamıyla varlığını sürdürdüğü 1960 – 1963 yıllarını kapsayan dönemdeki tek ve gerçek “First Lady” olan Süheyla Küçük,  dün sabah yaşamını yitirdi.

-*-*-

Hayatımda üç – beş kez karşılaştığım; küçük de olsa sohbet edebildiğim biriydi…

-*-*-

Bir de çocukluğumda babamın köyü Limnidi’de hep adını duyardım.

Çünkü eşi Dr. Küçük ile çok sık O köye gelirdi.

Vasfiye halam terziliğini yapmıştı. Halam, Süheyla hanımefendiye elbise diktiğini anlatırdı ve bundan büyük gurur ve mutluluk duyardı.

-*-*-

Amacım, toplumumuza liderlik edenleri veya onların eşlerini yermek, eleştirmek değildir…

Ama Süheyla Küçük’ün gerçekten çok ciddi farkı olduğunu söylemek gerekir diye düşünüyorum.

Elbette toplumumuza hizmeti geçen ve hayatta olmayan liderlerimizin tümünü rahmetle anarım; kesinlikle eşleri için de aynı dileklerim geçerlidir.

Ama, bir dönemin “eşleri”, kendi çağlarının gereği olan duruşu çok iyi sergilemişlerdir diye düşünmekteyim ve Süheyla Küçük de bunların en başında geliyordu; bundan eminim…

-*-*-

Yüzlerce fotoğraf, onlarca haber filminde; 1960’larda sadece üç yıl hayatta kalan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin “kalitesi” her açıdan fark edilebilirdir.

Süheyla Küçük, fotoğraflara yansıyan o farkın önemli objeleri arasındadır.

-*-*-

Keşke o Cumhuriyet hiç yıkılmamış olsaydı…

Keşke o Cumhuriyet’i yaşatmayı başarabilseydik.

-*-*-

O cumhuriyetin sonrasındaki fotoğraflar veya kısa siyah beyaz filmlerde; ne Süheyla Küçük vardır ne de o cumhuriyetin asil ve de “gerçek” görüntüsü…

Dr. Küçük ve Süheyla Küçük’lü “Kıbrıs Cumhuriyeti” fotoğraflarından sonraki her fotoğrafta, hırs, kıskançlık, çekememezlik, ganimet, sahte yaşam ve sahte görüntüler ciddi çoğunluktadır.

-*-*-

Kısacası, Dr. Küçük siyasi ömrünü 1970’lerin başlarına kadar sürdürmüş olabilir ama merhum Dr. Küçük ve eşi Süheyla Küçük’ün, “Cumhurbaşkanı Muavini ve First Lady” içeren görüntüleri kadar “gerçek” görüntümüz, bir daha hiç olmamıştır…

-*-*-

Aydın Denktaş, Oya Talat, Meral Eroğlu ve Meral Akıncı da bir birinden değerli “First Lady”lerimiz olmuştur…

Meral Eroğlu’nu çok ayrı sevdiğimi; bunun siyasetle veya siyasi tavırla alakası olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim…

-*-*-

Ama anlatmaya çalıştığım bu değildir.

Anlatmaya çalıştığım, aslında, dün yitirdiğimiz Süheyla Küçük’ün, KıbrısTürk tarihindeki “tek resmi First Lady” olduğudur.

“Gerçek Kıbrıs Cumhuriyeti”, 1964’ten itibaren, “şu veya bu sebeple, şunun veya bunun suçuyla”, “gerçek” sıfatını bence yitirmiştir…

Ve hiç bir “First Lady”, Süheyla Küçük kadar “gerçek” olamamıştır.

-*-*-

Bu arada ekleyelim… Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanı Makarios evli değildi… Başpiskopos’tu zaten ve “Ortodoks Piskoposlar” evlenemezdi… Haliyle, o üç yıllık kısa ömürlü “gerçek” devlette, “ilk ve tek First Lady”, hep Süheyla Küçük hanımefendiydi.

-*-*-

Sakın kimse üstüne almasın ama resmi sıfatının ötesinde; siyasete bulaşmayan, seçilmiş kocasının önüne geçmek için çabalamayan, hem eşine hem toplumuna yardımcı olabilmek adına, yıllarca dernek işlerinde de başkanlık yapan, örnek olan, son derece mütevazı bir kadındı.

-*-*-

Tekrar ediyorum; erkek egemen bir toplumda, biçilmiş rolleri iyi yapan biriydi demiyorum…

Günümüz feminist ideolojisiyle de olayı değerlendirmemek lazım.

Ama Süheyla Küçük, duruşunu, adımlarını, tavırlarını çok iyi hesaplayan ve muhteşem bir görüntü ortaya koyan, “üç yıl da olsa yaşamayı başarmış” Kıbrıs Cumhuriyeti’nde, en önemli kadın figürdü. Ve bizim için çok değerliydi.

Çok sayıda çağdaşının anlattığına göre de “Çok güzel, çağına yakışan, bakımlı, şık, giyinmesini bilen bir kadın” olduğunu belirtmeden de geçmemek lazım…

-*-*-

O dönem adına söyleyecek olursak, “Kocasının en büyük destekçisiydi”…

Bu gün için örnekleyeceksek; “eşinin yanında durmayı başarmış, O’na zorluk çıkarmak yerine, yürüdüğü imkansız yolda hep yanında durmayı başarmış biriydi” diyebiliriz.

-*-*-

Süheyla Küçük, yaşam öyküsünü anlatan “Dr. Küçük’le bir ömür” adlı kitabı bizlere bıraktığı için ayrıca mutluyum… Bunu da belirtmekte fayda görüyorum…

Keşke Aydın Denktaş da anılarını yazsaydı ve bizlere bıraksaydı…

Umarım, Oya Talat, Meral Eroğlu ve Meral Akıncı yazarlar…

Süheyla Küçük, bu açıdan da “bir ilk” olmuştur; inşallah O’nun bu tavrı, örnek alınır…

-*-*-

En basit anlatımıyla; “… Çok büyük, çok ulu, çok değerli bir çınarımız daha devrildi”… allah rahmet eylesin. Ailesinin, toplumumuzun başı sağolsun.