Cumhurbaşkanı Tatar, Doğu Akdeniz’de doğal gaz kaynaklarıyla birlikte bölgenin stratejik önem kazandığına işaret ederek, “herkes burada hak, hukuk ve pozisyon alma gayretleri içerisinde… Kimse Türkiye Cumhuriyeti’nden buradan ‘eyvallah’ deyip çekilmesini bekleyemez” diye konuştu.

Toplantının açılışında yaptığı konuşmasında Cumhurbaşkanı Tatar, Kıbrıs Türk tarafının egemen eşitlik temelinde eşit uluslararası statüsüne dayalı uzlaşı ve iş birliği vizyonunu değerlendirerek, üniversite rektör ve rektör vekillerinin bu süreçle ilgili görüşleri ve nasıl katkılarda bulunabilecekleri konuları ele alındı.

TATAR: “KIBRIS MESELESİNİN ÖZÜ BİR EGEMENLİK KAVGASIDIR”

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Kıbrıs sorununun uzun yıllardır gündemde yerini koruduğunu ifade ederek, nisan ayı sonunda Cenevre’de yapılacak 5+BM gayriresmi toplantısı ile Türk tarafının tutumunu tüm dünya devletlerinin yakından takip ettiğini söyledi.

Tatar şöyle konuştu:

“Öyle bir toplantıya gidiyoruz ki bütün dünya devletleri bizi yakından takip ediyorlar. Toplantıya nasıl yeni fikirlerle gideceğiz ve bu yeni fikirler bizi nereye taşıyacak… Çünkü mesele sadece Kıbrıs’la kalmıyor, Kıbrıs meselesi, Kıbrıs’ın ötesinde bir bölge meselesi, bir ulusal mesele ve aynı zamanda dünyanın en güçlü ülkelerini ilgilendiren bir konudur.”

Farklı ülke ve AB temsilcilerinin 5+BM gayriresmi toplantısı öncesi Kıbrıs Türk tarafının tutumu ile ilgili bilgi almak için temaslarda bulunduklarına işaret eden Cumhurbaşkanı Tatar, şunları kaydetti:

“Avrupa Birliği temsilcileri her gün gelip gidiyor. Her ülkenin temsilcisi bizi ziyaret ediyor. Bizim ne düşündüğümüzü öğrenmek için yakın temaslarda bulunuyorlar ve Kıbrıs’ın AB üyesi olması nedeniyle bir bakıma kendilerini dolaylı olarak buranın sahibi olarak görüyorlar. Ben ve ekip arkadaşlarım, Kıbrıs Türk halkının Annan Planı’na ‘evet’ demesine rağmen, Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası’nın Türkiye ve Yunanistan’ın birlikte üye olmadığı bir bloğa Kıbrıs’ın üye olmasının hukuken mümkün olmadığını açık açık ifade ettiğini hatırlatıyoruz. Kaldı ki Kıbrıs’ta ihtilaf devam ediyor. Kıbrıs’ta bir çözüm olsaydı dahi eğer Türkiye o blokta değilse idi ki değildir, Türkiye’nin de olması gerekirdi. Bunlar hep es geçildi. Ama sıkıştırıldıklarında bu hukuki bir mesele değildir, bir politika meselesidir.”

Avrupa Birliği’nin siyasi nedenlerle Kıbrıs’ı kendi bloklarına aldıklarını söyleyen Cumhurbaşkanı, AB’nin Kıbrıs Türk tarafına, “siz de dâhil olmazsanız izolasyona ve dışta kalmaya devam edeceksiniz” yönünde bir tutumu sergilediğini ifade etti.

Kıbrıs meselesinin özünün “bir egemenlik kavgası” olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Tatar, 1955-60 ve 1974 yıllarında “Kıbrıs Türk halkının adadaki varlığının yok edilmesine yönelik dünyanın gözü önünde yapılan bir takım girişimleri” hatırlatarak, “Kıbrıs Türkü soykırıma, zulme maruz kalmıştır ancak Kıbrıs Türkü, anavatan Türkiye’nin desteği ile direnmesini bilmiştir” diye konuştu.

Tatar, Kıbrıs Türk tarafına ve Türkiye’ye karşı bir takım hukuksuzluk ithamlarında bulunulduğuna işaret ederek, 1974’te Kıbrıs’taki darbe sonrasında Türkiye’nin 1960 anlaşmalarına dayanarak garantörlük hakkını kullanarak adaya müdahalede bulunduğunu yinelendi.

“Viyana’daki nüfus mübadelesi ile iki taraf kendi bölgesine taşınmıştır, Rumlar güneye, biz de kuzeye ve o günden bugüne biz kendi devletimizi yönetmek, yaşatmaktayız ve bir bakıma self determinasyon hakkımızı bir kez daha pekiştirmiş durumdayız” diyen Cumhurbaşkanı, uluslararası sözleşmeler altında her halkın kendi geleceğini tayin etme hakkı bulunduğunu ve Kıbrıs Türk halkının bu hakkının da Annan Planı referandumu ve ondan sonra yaşanan süreçlerde güçlendiğini söyledi.

Cumhurbaşkanı Tatar, Doğu Akdeniz’de doğal gaz kaynaklarıyla birlikte bölgenin stratejik önem kazandığına işaret ederek, “herkes burada hak, hukuk ve pozisyon alma gayretleri içerisinde… Kimse Türkiye Cumhuriyeti’nden buradan ‘eyvallah’ deyip çekilmesini bekleyemez” diye konuştu.

Kıbrıs sorununun, Kıbrıs Türk halkının ve Türkiye’nin müşterek davası olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Tatar, şu şeklinde konuştu:

“Bu müşterek davayı eskiden beri Türkiye Cumhuriyeti ile birlikte yönetiyoruz ve şu anda da egemen eşitliğe dayalı, yan yana yaşayan iki devletli politikamızı yeni fikirler olarak müzakereye ya da toplantı masasına götürme konusunda da Türkiye ile tam bir mutabakat içindeyiz. Bu da bize güç vermektedir. Türkiye Cumhuriyeti hem anavatanımızdır, hem garantör ülkedir hem de buraya sadece 40 mil uzaklıkta bölgenin en güçlü, lider ülkesidir. İngiltere nerede? İngiltere bir kıta uzakta ve burada iki üssü var. Yunanistan buradan 600 mil ötede, Türkiye hemen burada. Dolayısıyla bütün bunlar bölgesel dengelerin oluşmasında fevkalade önemli kriterlerdir. Tüm bu argümanların masa üzerinde altını doldura doldurarak ortaya koymak, davamızı güçlendirmek görevimizdir.”

Tatar, üniversite rektör ve rektör vekillerine hitap ederek, “Böylesi bir ulusal davada sizlerin de akademisyenlerinizle birlikte görüşleriniz ve değerlendirmelerinizle mutlaka katkı koymasını istiyoruz. Bizim politikamız, Kıbrıs Türk halkının bağımsız, özgür bir şekilde varoluşunu sürdürebilmesidir” dedi.