Bayram geldi.
Hoş geldi…
Eski bayramlar çoktan gitmişti; yeniler son derece tatsız.
Ama siyasetimiz tatlı…
Siyaset bayramlar gibi değil, eskiden beri hep heyecan verici!
Ve atmosferi gergin.

-*-*-

Koronavirüs vaka sayımız dün hayırlısıyla 30’u geçti…
Yine hayırlısıyla, Sterlin 9 TL’yi aştı…
Ve hayırlısıyla Dolar 7, Euro 8 TL üzerine çıktı.
Rakamların dördü de moral bozucu.
Rakamların dördü de “kötü”…
Koronada “pozitif”, dövizde “negatif” görüntü; geleceğin belirsizliğini artırıyor.

-*-*-

Anket mi?
Gezici’nin anketine gazeteler pek fazla yer vermedi.
Hatta “hiç” yer vermedi.
Görüntü, Ersin Tatar’dan yana; peki diyelim ki, yarın aynı veya farklı bir şirket rakamlarını farklı açıkladığında, özellikle “taraf” gazeteler “yer” mi verecek?
Verirse halk “bilgilendirilmiş” mi yoksa “manipüle edilmiş” mi olacak?

-*-*-

Siyasi hayat gergin.
Hükümet bir gidiyor, bir geliyor…
Bir “düştü” deniyor, bir “ne münasebet” diye işitiliyor…
Haliyle bu söylentiler, güven vermiyor.

-*-*-

Aylar önce “Göreve devam etmenizde fayda var; koalisyonun şeklini değiştirmek, erken seçime gitmek, başbakanı, kabineyi değiştirmek, hiçbir şeyi değiştirmeyecek” diye yazmıştım; aynı görüşteyim.

-*-*-

Efendim, “ama ortakların ikisi de cumhurbaşkanı adayı”… 
Şu anda “aday olmayan mı kaldı?”.
Serdar Denktaş da kesin aday…
Bu sabah, belki de siz bu satırları okurken, Serdar Denktaş adaylığını resmen ilan edecek.
“Gezici anketinde, yüzde 3 kusur oy oranı görülüyor”… 
Ama bu orana, “adaylığı varsayılarak sorulan soruyla ulaşıldı”…
Şimdi kesin aday!
Oran yükselir mi?
Yükselirse, Serdar Denktaş, “Kıbrıs Türk milliyetçiliği” veya “Kıbrıslılık” üzerinden yola çıktığını var sayarsak, “kimden” veya “kimlerden” daha çok oy çalar?

-*-*-

Siyaset resmen renklendi.
Hareketlendi.
Ama koronavirüs vakaları da öyle.
Biri sokağa çıkmayı, sağa sola koşmayı, çoklu toplantıları gerektirecek; öteki sokağa çıkmamayı, sosyal mesafeyi, kalabalıklardan uzak durmayı…

-*-*-

Bugün arife, yarın bayram…
Ve ülke sıkıntılı…
Ve ülke bekleyişte…

-*-*-

5 yıldızlı kumarhanelerin ışıkları sönük.
Bülent Ersoy, artık reklam yıldızı, konser yok.
Tarkan’lı, Ajda Pekkan’lı on binlerce kumarcılı ve de ihtişamlı konserlerden eser yok şimdiiiii!
Izdırap içimde, yorgunum şimdi!
Tutun kollarımdan düşerim şimdi; huysuzum dostlarım, huysuzum şimdi!
Nasıl olmayalım!

-*-*-

Geçmişe mi dönsek?
Köyümüze!
“Hadi gel köyümüze geri dönelim” diyor “Fadime’nin düğününde halay çekelim”ciler!
Halay çekmek, bulaş sebebi!

-*-*-

Bulaş korkutuyor!
Dün “beş kişi daha…” dendi; bir arkadaşım, “hade gene, anamızın elini bu bayram da öpemeyeceyik” diye yorum yaptı.

-*-*-

Hadi gel köyümüze geri dönelim; Gaziveran harmanlığında düğüne gidelim!
Çocukluğum!
Bayramlar çok güzeldi…
Bu sene bayramlar resmen iptal!

-*-*-

Koronavirüs 30!
Artış var tüm Dünya’da!
5 kişinin bir günde pozitif çıkması normal mi?
Çok normal!
Ama korkutuyor!
Ürkütüyor!

-*-*-

Hijyeni elden bırakmıştı bir çok kişi…
Süpermarket çalışanı, “… Eskisi kadar dezenfektan satmıyorduk ama bugün çok sattık” dedi. Dünden itibaren, dezenfektan satışları yine arttı.
Gençler daha rahat.
Barlar full!
Ama yaşlılar, şişmanlar, diyabetikler?
Okuduklarımız korkutuyor!
“Bulaşırsak kesin…” diye düşündürtüyor!

-*-*-

Düşündürtmek ne demek?
Düşünürken dürtülmek!
Ne dürtülmesi?
Kalabalıklardan kaçma dürtülmesi!
Nasıl?
Meyhaneler de full!
Gitmeyelim mi?
İçmeyelim mi?
Bu düzende, bu sistemde, bu belirsizlikte, bu kargaşada, bu karmaşada, bu kaosta, içmeyip de ne yapmalı?

-*-*-

Eskiden de aslında kimse yarını göremiyordu!
Ama artık hiç göremiyor!
Bir saat sonrası “piyango!”…
Allah, sonumuzu hayır getirsin!

-*-*-

Bu arada Kanal T’de sabahları televizyon programlarımız bir hafta olmayacak ama yazmaya devam edeceğiz!
Bir hafta sabahları kalktığımda traş olmayıp; kahvemi içtikten sonra kanala gitmeyip; keyifle yürümeye ve yüzmeye konsantre olacağım!
Mümkün olduğunca ilkel!
Mümkün olduğunca sosyal mesafeli!
Ama dibine kadar hijyen, sonuna kadar maskeli!
Yeni normal!
Anormal ama n’apacan!