YDÜ Siyaset Bilimi Öğretim Üyesi, Siyaset Bilimci Yrd. Doç. Dr. Şevki Kıralp, Cumhurbaşkanı Akıncı’nın Guterres açılımına, KKTC, Türkiye ve Güney Kıbrıs’tan gelen tepki ve desteği Yeni Bakış gazetesinden Özlem Çimendal'a değerlendirdi.

Kıralp, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın Guterres çerçevesi çıkışı karşısında hükümet kanadından “bizim haberimiz yoktu” şeklinde bazı rahatsızlıkların dile getirilmesinden, Akıncı’nın inisiyatif aldığının anlaşıldığını kaydetti.

Kıralp "Anlıyoruz ki, Sn. Akıncı bu noktada liderlik inisiyatifi almıştır. Şahsen bunu çok da yadırgamıyorum çünkü Sn. Cumhurbaşkanı uluslararası arena nezdinde Kıbrıs Türk toplum lideridir. Kendisi toplumun ‘Federal çözümü deneyelim’ yönündeki iradesinin neticesinde göreve gelmiştir ve meclis ya da hükümetten önce bu iradeye karşı sorumludur. Dolayısıyla kendisinin bu noktada inisiyatif almasını doğal karşılıyorum" dedi.

Akıncı’nın açılımı karşısında Türkiye’den gelen açıklamaları da değerlendiren Kıralp, “Kıbrıs Sorunu Türkiye kamuoyunun hassas olduğu dış politika konularından biridir. Dolayısıyla Ankara Sn. Akıncı’nın Türkiye’deki seçimler arifesinde Kıbrıs Sorununda böylesi bir adım atmasını muhtemelen tercih etmiyordu” şeklinde konuştu

Ankara ‘Rumların zihniyetiyle federal çözüme ulaşılamaz, biz aynı oyunda yokuz, artık yeni bir yol deneyelim’ şeklinde bir çağrı da yaptığını belirten Kıralp,  "Bu ‘yeni yol’ ifadesiyle federasyon dışı bir çözüm arayışından mı yoksa yeni bir müzakere yönteminden mi bahsediliyor, bence burası biraz muğlak" dedi.

Kısa süre sonra Guterres çağrısı yapıldı 

Kıralp, “Bundan kısa bir süre sonra Cumhurbaşkanımız Sn. Mustafa Akıncı Guterres çerçevesini stratejik anlaşma çerçevesi olarak kabul etme çağrısında bulundu. Sn. Cumhurbaşkanı federal çözümü benimseyen bir liderdir. Toplum kendisini bu duruşunu bilerek göreve getirmiştir. 
Müzakereleri yürüttüğü dönemde federal çözüm konusunda istekli ve ılımlı olan kesimlerin bazıları kendisini yeterince uzlaşıcı olmamakla eleştirirken, görüşmelerde kırmızı çizgilere bağlı kalınmasını savunan kesimlerin bazıları da Sn. Cumhurbaşkanı’nı aşırı esnek olmakla itham etmişti” ifadelerini kullandı. 

“Bizim haberimiz yoktu” şeklinde bazı rahatsızlıklar yersiz

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın Guterres çerçevesi çıkışı karşısında hükümet kanadından “bizim haberimiz yoktu” şeklinde bazı rahatsızlıkların dile getirilmesinin Akıncı’nın inisiyatif aldığının anlaşıldığını söyleyen Kıralp şöyle konuştu: “Anlıyoruz ki, Sn. Akıncı bu noktada liderlik inisiyatifi almıştır. Şahsen bunu çok da yadırgamıyorum çünkü Sn. Cumhurbaşkanı uluslararası arena nezdinde Kıbrıs Türk toplum lideridir. Kendisi toplumun ‘federal çözümü deneyelim’ yönündeki iradesinin neticesinde göreve gelmiştir ve meclis ya da hükümetten önce bu iradeye karşı sorumludur. Dolayısıyla kendisinin bu noktada inisiyatif almasını doğal karşılıyorum.” 

Kıbrıs sorununda 4 parti kendilerini ortak eylem-söylem zorunluluğuna bağlamadı 

Mevcut KKTC hükümetinin dört siyasi partisinin liderliklerinin, kendilerini Kıbrıs Sorununda ortaklaşa söylem ve eylem içerisinde olmak gibi bir yükümlülüğe bağlamadığını dile getiren Kıralp, “Dolayısıyla, Guterres çerçevesi odağında yaşanan ve bundan sonra yaşanabilecek olan gelişmelerin hükümetin birlikteliğine zarar vereceği kanaatinde değilim” ifadelerini kullandı. 
 
“Türkiye seçim arifesinde Kıbrıs sorunda radikal gelişmeleri arzulamaz”

Bugün Türkiye Cumhuriyeti’nin seçimlere hazırlandığının da altını çizen Kıralp, “Türkiye siyasetinde hükümetler seçim arifesinde Kıbrıs Sorununda radikal gelişmelerin gündeme gelmesini arzulamazlar çünkü bu hükümeti eleştirmek isteyen muhalefetin işini kolaylaştırır. Kıbrıs Sorunu Türkiye kamuoyunun hassas olduğu dış politika konularından biridir. Dolayısıyla Ankara Sn. Akıncı’nın Türkiye’deki seçimler arifesinde Kıbrıs Sorununda böylesi bir adım atmasını muhtemelen tercih etmiyordu. 
Bunun yanında, Ankara ‘Rumların zihniyetiyle federal çözüme ulaşılamaz, biz aynı oyunda yokuz, artık yeni bir yol deneyelim’ şeklinde bir çağrı da yaptı. Bu ‘yeni yol’ ifadesiyle federasyon dışı bir çözüm arayışından mı yoksa yeni bir müzakere yönteminden mi bahsediliyor, bence burası biraz muğlak” diye konuştu. 

“Kıbrıs birleşemiyor, o zaman kalıcı olarak bölünsün” anlayışı olamaz 

Şevki Kıralp, Orta Doğu’da taşların yerinden oynamakta olduğu böylesi bir dönemde, Irak’ın, Suriye’nin ve doğal olarak da Türkiye’nin toprak bütünlüğü lehine resmi siyaset üreten Ankara’nın “Kıbrıs birleşemiyor, o zaman kalıcı olarak bölünsün” şeklinde bir siyaset değişikliğine gitmeyi seçmesini fazla yüksek bir ihtimal olarak görünmediğini de sözlerine ekledi. 
Kıralp, “Uluslararası şartlar buna çok da elverişli değil. Federasyon arayışlarını bir süreliğine dondurmak ya da arayış yöntemlerini değiştirmekle federasyon tezini tamamen terk etmek birbirlerinden çok farklıdır” dedi. 
 
“Taraflar arasında yorum farkı var”

Kıbrıs Rum siyasetinin son gelişmelere nasıl yaklaştığına bakıldığında ise, ilk olarak Anastasiadis’in BM Genel Sekreteri’nin müzakerelerin tekrar başlayıp başlayamayacağı konusunda “zemin araştırma” maksadıyla özel temsilci görevlendirmesine olumlu yanıt verdiğinin altını çizen Kıralp, “Ancak, ‘Türk tarafı Genel Sekreter’in parametrelerini kabul edip etmediğini açıklasın’ şeklinde bir ifadesi de oldu. Güney’de bazı çevreler şu an ‘hangi çerçeve? 30 Haziran’daki mi, 4 Temmuz’daki mi?’ diye tartışıyorlar. 
Yani, iki ayrı ‘Guterres çerçevesinden’ bahsediliyor. Ayrıca her zamanki gibi yine ‘taraflar arasında yorum farkı var’ iddialarından da söz ediliyor” ifadelerini kullandı. 
 
AKEL, Anastasiadis’i tavrından dolayı iğneliyor 

“AKEL, Sn. Anastasiadis’i müzakerelere yeniden başlamaya ve Guterres çerçevesinin içeriğinin sadece güvenlik-garantiler başlığıyla sınırlı olmadığı gerçeğine uygun davranmaya çağırıyor” diyen Kıralp, buradan da AKEL’in Sn. Anastasiadis’i dönüşümlü başkanlık ve siyasi eşitlik konularındaki katı tavrından ötürü iğnelediğinin anlaşıldığına işaret etti. 

“DİSİ 4 Temmuz tarihli çerçevenin kabul edilmesi halinde görüşmelerin başlayacağı görüşünde” 

Anastasiadis’in partisi olan DİSİ’nin ise, “Türk tarafı 4 Temmuz tarihli çerçeveyi kabul ederse müzakerelerin yolu yeniden açılır” dediğini de hatırlatan Kıralp, “DİKO ve federal çözüme sıcak bakmayan diğer partiler de, Guterres çerçevesini kötülemeye devam ediyor. Dolayısıyla Kıbrıs Rum tarafının nasıl bir tavır alacağı şu an için muğlak. Rum tarafı ‘ama iki farklı çerçeve vardı, ama taraflar arasında yorum farkı vardı’ gibi argümanların etrafında dolaşarak zaman kazanmış görünüyorlar. Sn. Anastasiadis ve kurmayları eğer müzakerelere hızlıca tekrar başlama kararına ulaşmazlarsa, bunu bir tür ‘ayak sürüme’ olarak düşünebileceğimiz gibi ‘gerçekten de iki farklı Guterres çerçevesi mi var?’ sorusunu da kendimize sorabiliriz. Ancak, güneydeki başkanlık seçiminden çıkan mesajı tamamen göz ardı etmemekte yarar var. Örneğin Kıbrıs Rum toplumu federal çözümü hazzetmediği gayet net olan Sn. Papadopulus’u başkanlığa da getirmedi, ikinci tura da bırakmadı. AKEL’in adayı Sn. Malas ise partisinin ortalama oy yüzdeliğinin oldukça üzerinde oy aldı.
 Buna ilaveten, Sn. Anastasiadis 2004 Annan Planı referandumunda ‘evet’ çağrısı yapmış olan bir liderdi. Sonuç olarak, çözüm arayışlarında önemli zorluklar ve görüş ayrılıkları var, bunları hepimiz biliyoruz, ancak Güney’deki başkanlık seçimlerinin genel nabzının federasyon aleyhine atmadığı da ortada” dedi.