Covid 19 un etkisiyle dibe vuran turizm sektörü şu anki alınan açılım kararlarıyla asla düze çıkamaz.  Üzülerek belirtmek isterim ki Amerika keşfedilmiş bir kıta tekrar keşfe gerek yok.  Turizmden geçimini sağlayan ülkelere bir bakın onlar ne kararlar almış biz halen neleri konuşuyoruz gerçekten anlaması güç. Ülkeler öncelikli turizm diyerek Nisan 2021 itibarı ile öyle veya böyle turist kabulüne başladı ancak bizler halen günlük dört uçak, PCR, karantina, bileklik, ev mi otel karantinasını tartışıyoruz. Biz tartışırken, sektör çalışanlarını ve yan sektör çalışanları açlığa terk edilsin.

Pandemi sonrası her sektörde olduğu gibi turizm de yeniden şekillenecek.  Yeni destinasyonlar, yeni turizm modelleri ortaya çıkacak bilinmesi gereken bir gerçek var İLKÇİLER HER ZAMAN KAZANIR TAKİPÇİLER KARIN BİLE DOYURAMAZ. Onun için Turizm masaya yatırılıp yeni bir strateji belirlenip tanıtım programları hazırlamamız gerekiyor. Elimizdeki olanakları tam potansiyeline göre nasıl kullanıp ve yeni ürünler katarak ülke turizmini sürdürülebilir bir seviyeye getirmenin yollarını bulmak zorundayız.

Casino turizmi bizim başta en büyük gelir kaynağımız. Bu sektörü destekleyici ve yeni pazarlara açılımını sağlayacak Devletin ve sektörün birlikte açılımlar gerçekleştirmesi gerekir. Güney’de bu potansiyeli gören yönetim, casinolar açarak bizim pazarımıza göz diktiğini görmemek mümkün değil.  Pandemiye rağmen direkt uçuşlar sayesinde avantajlı olan Güney Kıbrıs’ı yarım saat uçuş mesafesinde olan İsrail ile anlaşıp bizim pazarımızdan pay almak için tüm olanaklarını seferber etmiş durumda. Bizler de halen Türkiye’den yolcu gelsin mi, gelecekse hangi şartlar ve buna benzer kararsızlıklar içindeyiz. Merak edip Güney Kıbrıs nasıl açılıyor diye bakılsa bence doğruyu bulmakta zorlanmayız.

Diğer güçlü sektörümüz Sağlık Turizmi.  Bence bu sektörü turizmin gerçek bir parçası olarak görüp sağlık turizmi sektöründe ciddi tanıtımlar yapılmalı.

Özel ilgi turizmi küçük işletmelerimizin can damarı keza bu işletmelerimize yönelik teşvik ve yönlendirme yöntemleri geliştirmeli.

Fast-Food ile yaşayan dünyamızda son 10 yılda gelişen turizmde Slow-Food konsepti bazı ülkelerin ana turizm pazarlama yöntemi olurken, Kıbrıs mutfağının buna çok müsait olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu konsept ciddi bir şekilde ele alınıp yeni bir turizm çeşidi haline getirilmelidir.

Plajlarımıza belirli kriterleri yerine getirip dünyada birçok turistin destinasyon belirlemesinde etken olan Mavi Bayrak uygulamasına gidilmeli.

Yıllar önce ülkemize İtalya, Fransa pazarlarından gelen turistleri tekrar KKTC turizmine kazandırmak gerekir. Tarihi bağı olan İtalyan turistlerinin ülkemize ne kadar ilgi duyduğunu ve harcama potansiyellerinin ne kadar yüksek olduğunu hatırlamamak mümkün değil. Sadece Antalya yılda 5 milyona yakın Rus turist ağırlıyor ve KKTC bu pazardan hiç faydalanmıyor, ivedi olarak ele alınması gereken ciddi bir pazar.

KKTC’de düzenlenen festivallerin, Londra, Berlin, İstanbul ve bunun gibi tüm katıldığımız turizm fuarlarında bir program çerçevesinde tanıtılıp duyurulması hatta bu programlara yenilerini de ekleyerek festival meraklılarını ülkemize çekmemiz gerekir. Mesela ünlü İngiliz yazar Shakespeare’in Nisan ayında doğum günü ve en büyük eserlerinden biri Othello.  Gazimağusa’da olan Othello kalesinde bir Shakespeare haftası düzenleyip on binlerce turisti ülkemize çekebiliriz. Belediyelerimizin tertiplediği yöresel festivaller bugüne kadar hiçbir turizm fuarlarında duyurulmadı, bu denli eventleri önceden planlayıp turizme yönelik pazarlama aracı haline getirmeliyiz.

Yat turizmi ülkemizde çok yeni. Yatçılık turizmin daha da geliştirip Akdeniz çanağında yerimizi almamız gerekir, böylelikle ülkemize harcama potansiyeli yüksek turistlerin gelmesini teşvik edebiliriz.

Üniversitelerimiz başlı başına bir sektör olmanın yanında turizmin vazgeçilmez potansiyellerinden biri.  Ülkemizde eğitim gören öğrenci yakınları bizlerin hedef turizm kitlesi haline getirilip, KKTC’yi ziyaret etmelerinin ve ülkemizde tatil yapmalarını teşvik etmeliyiz. Üniversitelerimizde turizm için potansiyel data mevcut, faydalanmak gerek diye düşünüyorum.

Her şeyden önemlisi KKTC bir alışveriş cazibe merkezi olabilir. Ülkemizde tax-free bölgeler yaratarak alışveriş maksatlı tüm dünya markalarının gümrüksüz vergisiz pazarlandığı Dubai modeli bir alışveriş cazibe merkezi haline gelebilir bu proje ülkemize yabancı sermayenin gelmesini de sağlayacak turizmde ve ülke ekonomimizi ayağa kaldıracak bir açılım olur. Hatırlanacağı gibi Sayın Fuat Oktay bir ziyaretinde bu projeden bahsetmişti. Ayrıca ülkemizi her alanda tanıtmak için, tanınmamanın tüm avantajlarını kullanarak güçlü bir ekonomi yaratırsak tanınmanın daha erken gerçekleşeceğine inancım tamdır.

Sizlere çok basit bir hesap sunmak isterim sadece turizm amaçlı günde 20 uçak ülkemize gelse 26,000 yatağı olan ülkemiz bir haftada 100% doluluğa ulaşır ve günde 20 uçakla devam edilirse bu doluluk devam eder. Dünyadan bu potansiyeli yakalamak hayal değil Güney Kıbrıs hava limanlarına geçen yaz günde yüze aşkın uçak indi (Pandemiye rağmen). Bizim hedefimiz bu olmalı ve bu hedefe ulaşmak için hükümet edenler ivedi çözüm üretmeli.

Genelde yazdığım bu konular hayal ürünü değil uygulaması gayet basit ancak ses getirecek turizm açılımlarıdır, hele bizi yönetenler inansın ve gerçek anlamda partiyi, koltuğu değil, ülkeyi kurtarmayı   düşünsünler. Sadece memur maaşları yerine her bireyin gelirini düşünsünler. Elbette memurumuza maaşını ödeyeceksin bu her hükümetin görevi ancak borçlanarak değil, Anavatandan beklemeden kendi ayakları üzerinde duran bir ekonomi yaratarak, özel sektörde çalışana sosyal devlet anlayışı çerçevesinde güven vererek. Biz bir ada ülkesiyiz, adamızda ağır sanayi yok, doğal enerji kaynaklarımız yok, altın rezervimiz yok bizim sadece mükemmel turizm potansiyeli olan bir ülkemiz var.