KKTC’ye çalışmak için gelen inşaat işçisi Ali Çelik, ulaşımın durması sonucu Türkiye'ye dönemediğini belirterek Gaziantep'te yoğun bakımda kalan çocuğunun yanına gitmek için TC Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dan yardım istedi.
Adana'dan inşaat işçisi olarak 4 yıldır belirli aralıklarla çalışmak için ülkeye geldiğini belirten Ali Çelik, en son 23 Şubat'ta KKTC’ye giriş yaptığını, Koronavirüs salgını sonrası KKTC ile Türkiye arasında hava ve deniz ulaşımının durması sonucu Türkiye'ye dönemediğini ifade etti.
Çelik, geçtiğimiz hafta 10 yaşındaki oğlu Berçan Deniz Çelik'in 3. kattan beton zemine düşerek ağır yaralandığını ve Gaziantep Üniversite Hastanesi'nde yoğun bakımda olduğunu belirtti.
Oğlundan herhangi bir haber alamadığını ifade eden Çelik, Türkiye'ye dönebilmek için Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a seslenerek yardım istedi.
Çelik, "Çocuğumun durumundan bir türlü haber alamıyorum. Belki yanında olsam, sesimi duysa uyanacak" ifadelerini kullandı.
Çelik, "Sayın Cumhurbaşkanım, size yalvarıyorum. Beni bir an önce oğlumun yanına götürün. Oğlum şu an çok kötü durumda. Burada perişan olmuşum" diye konuştu. 
Çocuğunun kendisine ihtiyacı olduğunu belirten Ali Çelik, "Burada çaresiz bir şekilde beklemekteyim, ne yapacağımı bilmiyorum.
Çocuğum şu an hangi durumda bilmiyorum. Hangi süreçte bilmiyorum. Arıyorum, iyi olacak diyorlar.
Bir gün sonra arıyorum kritik diyorlar. En azından yanında olsam, çocuğumu görsem bir baba yüreği olarak içim rahatlayacak" ifadelerini kullandı.


-*-*-

Özel uçakla dün akşam (Geçtiğimiz Salı) adaya geldiği tespit edilen Merit Oteller Grubu veliahtı Murat Tibuk’un özel bir ayrıcalıkla ülkeye getirildiği ve kimseye uygulanmayan bir yöntemle babasının otellerinden birisine gitmesine izin verildiği öğrenildi. 
Tibuk’un özel uçakla adaya geldiği ve normalde devletin kontrolünde bir karantina merkezinde 14 gün tutulması gerekirken, kendisine tanınan ayrıcalıkla, elini kolunu sallayarak adaya giriş yaptığı ve otele gittiği kaydedildi.
Covid 19 virüsü salgını tedbirleri çerçevesinde adaya gelen tüm yolcuların devletin kontrolündeki karantina merkezlerinde 14 gün tutulduğu ve bu uygulama yurtdışında okuyan öğrencilere istisnasız uygulanırken, Besim Tibuk’un oğluna neden bu ayrıcalığın yapıldığının detayları da ortaya çıktı.
Oğul Tibuk’un, yanına aldığı 90 Bin Euro’luk test kiti ile ülkeye giriş yaptığı ve yetkililerin bu bağış karşılığında ona ayrıcalık tanıdığı öğrenildi.
Oğul Tibuk’un bir polis otosu ve bir de sağlık görevlisi nezaretinde babasının oteline götürüldüğü ve öğrenciler gelirken karantina oteli yapılamayan Merit Otelleri, bu sefer Besim Tibuk’un oğlu için resmi karantina oteli haline getirildi ve Tibuk’un karantina süresini orada geçireceği öğrenildi.

-*-*-

Birden fazla yetkili kişiyi aradım…
İlk aradığım en yetkili kişiye, “Ali Çelik” diye birini tanıyıp tanımadığını sordum.
“Tanımıyorum” dedi.
“Besim Tibuk’u tanıyor musunuz?” dedim…
Telefonda, gülümsediğini hissettim…
Sıraladı.
“… 30 Nisan’a kadar KKTC yurttaşı olan herkes ülkeye gelebilir…
Ayrıcalık yapılmadı çünkü polis eskortu eşliğinde otele gitti…
Evet, otel kendilerinin oteli ama bu günlerde gelecek olanlar varsa, onlar da oraya alınacak…”
Araya girdim; “… Bu günlerde derken? Hükümetin kararı 30 Nisan’dı?”
Devam etti yetkili:
“… Uzatılır o karar… KKTC yurttaşı olan herkes gelebilir… Üstelik tüm bakanların bundan haberi var… VIP’den çıktığı da doğrudur… Zaten öteki – normal çıkış kapalı… Üstelik adam beraberinde bir yığın da tıbbi malzeme getirdi… Babasının otellerinden biri daha önce de karantina oteli olmuştu galiba.”

-*-*-

Teşekkür ettim…
Telefonu kapattım…
Bir başka üst düzey kişiye ulaştım…
“… Bu sizce bir skandal mıdır? Rüşvet midir? Ayıp mıdır? Yanlış mıdır?” dedim.
“Hiçbiri değildir…” diye yanıtladı… Gayet sakin bir şekilde!
“Siz Besim beyden zaten gıcık kapıyorsunuz” diye de çıkıştı!
Araya girdim, girmek zorunda kaldım:
“… Yukarıda Allah var ben Besim beyden gıcık kapmıyorum, hiç bir çocuğunu da tanımıyorum, hatta adını da işitmedim; hatta ve hatta ben Besim beyin çocukları olup olmadığıyla da hayatım boyunca ilgilenmedim” dedim.
“… Yok ama Besim beyden gıcık kapanlar var, bu meseleyi abartacaklar” dedi.
Yine araya girdim; “… Ben meseleyi abartmıyorum da! Üstelik Besim beyi de suçlamıyorum! Size soruyorum, nedir bu durum? Nasıl bir ayrıcalıktır?”

-*-*-

Telefonu kapattım…
Acaba, Berçan Deniz Çelik’in sağlık durumu nasıl?
Babası gidebildi mi?
Yoksa hala burada mı?
Oğlundan bilgi alabiliyor mu?
Konuşabildi mi?

-*-*-

İçimden bir kampanya başlatmak geldi...
Acaba kaç bin dolarlık teçhizat bağışlamamız gerekiyor?
Özel uçak kiralayabilir miyiz?
O kaça mal olur?

-*-*-

Para yok!
Ne bende, ne de Ali Çelik’te!
Kızılay’ın, Evkaf’ın, Recep Tayyip Erdoğan’ın haberi var mı?
Bilmiyorum!

-*-*-

Gökyüzüne baktım...
Maviydi...
Berçan Deniz’i gördüm...
“Ahhhh Adalet” diye, derin bir “ahhh” çektim!
Adaletin bu mu Dünya?
Kapitalizm!
Çalış senin de olur Ali usta!
Fakirsen fakirsin yani!
Zenginsen de zengin!
KKTC’de hükümet üyesiysen de hükümet üyesi!
Bu garip ifadeler, film şeridi gibi geçti önümden!

-*-*-

Arada Amerikan Dolarları uçuşuyor!
Neydi o şarkıcılar yahu?
Hah hatırladım, İzel – Çelik - Ercan!
“Haydi şimdi bütün eller havaya...” diye şarkılar söylüyorlar... 
Bizim KKTC’li siyasetçiler ayakta alkışlıyor!
Herkes maskeli!

-*-*-

Birden Selda Bağcan çıkıyor sahnenin arka kısmında; belli ki bağırıyor, “Adaletin bu mu Dünya?” diyor ama kimsenin duyduğu yok!
O gür sesine, o muhteşem sesine rağmen, ne yazık ki duyuramıyor!

-*-*-

Bu arada gökyüzüne bakmaya devam ediyorum!
Kıbrıslı Türkler de orada!
Görüyorum!
Hepsi maskeli!
Balo gibi!
Ne mi yapıyoruz?
Hiiiiç!
Biz çoktan koskocaman bir “goronayı” yemişiz zaten!
Öyle bakıyoruz!
Öküzün trene bakışı gibi!
Önümüze samanı da bol bol koymuşlar!
Bir yandan yiyoruz, geviş getiriyoruz!
Bir yandan da trene bakıyoruz!
Arada bir, “Mööööööö” diyoruz da gene!
Gevişe devam!