Son dönemlerde Doğu Akdeniz ve Kıbrıs Adası’nda yaşanan gelişmeler üzerine açıklama yapan KTÖS Genel Sekreteri Şener Elcil toplumda infiale neden oldu. Türkiye Cumhuriyeti ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı ve AKP’yi hedef alan açıklamasının ardından Elcil’e tepki yağdı. Daha önce de Türkiye ve Türkiye siyasileri hakkında yaptığı açıklamalar “Basiretsiz” ve “Talihsiz” olarak ifade edilen Elcil, son açıklamasının ardından Büyükelçilik, hukukçular ve Türkiye’den nasıl tepki alacağı ve hakkında soruşturma açılması konusunda nasıl bir yol izleneceği merak konusu.

Elcil yazısında, Türkiye Cumhuriyeti yetkililerinin Kıbrıs konusunda ve ülkenin geleceği ile ilgili açıklama yapma yetkilerinin olmadığını savunarak, “öncelikli olarak altına imza koydukları antlaşmalara ve Kıbrıs’ta yaşayan iki topluma saygı göstermeleri gerektiğini” kaydetti.

İşte Şener Elcil’in büyük tepkiler alan ve infiale neden olan o yazısı: 

"AKP’nin yanlış politikaları sonucu ekonomik olarak iflas eden, siyaseten yalnızlaşmış, tarikatların güdümüne girmiş, gerici, yobaz, ırkçı, faşist yöneticiler sayesinde paramparça olmuş, aydınları, yazarları, gazetecileri suçsuz yere hapse atılmış, demokrasisi rafa kaldırılmış, Türkiye’de iktidarı elinde tutan TC Cumhurbaşkanı Sn. Recep Tayyip Erdoğan kitleleri, uyutmak için kriz politikalarına devam etmektedir.
Yeni Osmanlıcılık anlayışı ile XXI. Yüzyılda uluslararası hukuğu hiçe sayarak, güç dengeleri üzerinden komşuları ile kazananı olmayan çatışmalara girişen TC Cumhurbaşkanı Sn. Recep Tayyip Erdoğan ve AKP zihniyeti, Türkiye’yi felakete sürüklemektedir. Irak’ta, Suriye’de, Libya’da, Mısır’da, Sudan’da yaşanan başarısızlıklardan sonra sıra Kıbrıs ve doğu Akdeniz’e gelmiştir.
AKP yöneticileri altına imza koydukları uluslararası antlaşmalara ve Kıbrıslı Türklerin siyasi iradesine saygı göstermeden, Kıbrıs’ta ayrılığa dayalı kriz politikalarına devam etmektedirler. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin siyasal nizamının ve toprak bütünlüğünün koruma sorumluluğu olan üç garantör ülkeden biri olan Türkiye bu sorumluluğu adayı bölmek, Cenevre Sözleşmeleri’ne aykırı nüfus taşıyıp adanın demografik yapısını değiştirmek, adanın kuzeyinde etnik temizlik yapmak, Kıbrıslı Rumların bıraktığı mülkleri ganimet adı altında yağmalamak, asimilasyon politikaları gereği yerleşim yerlerinin isimlerini değiştirmek, Kıbrıslı Türklere zorla soyisim aldırmak ve Kıbrıs Türk toplumunun haklarını koruma gerekçesinin arkasına saklanarak Kıbrıs’ın doğal zenginliklerine el koymak için hak olarak değerlendirmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin toprak bütünlüğünün korunmasına yönelik her türlü mücadeleyi veren AKP yönetimi sıra Kıbrıs’a geldiğinde bölmek için her türlü girişimini yapmaktan çekinmemektedir. Yıllarca görüşme yapmak için görüşürken, asimilasyon ve entegrasyon politikalarını ileriye taşıyarak aslında adanın birleşmesini istemediğini, Kıbrıs Türk toplumunu AB’ye giriş ve adanın doğal kaynaklarını ele geçirme süreçlerinde siyasi rehine olarak gördüğünü, bugünkü siyaseti ile açıkça ortaya koymuştur. TC yetkilileri yaptıkları açıklamalarla çözüme karşı olduklarını artık açık açık ifade etmektedirler. Önümüzdeki dönemde yapılacak olan seçimlere müdahaleleri de BM Genel Sekreteri’nin açıkladığı çözüm görüşmelerinin önünü tıkamak içindir.
“Mavi vatan” rüyası ile Kıbrıs’ta savaş çıkarma uğraşı tamamen TC Cumhurbaşkanı Sn. Recep Tayyip Erdoğan ve Müslüman Kardeşler Örgütü’nün Türkiye temsilcisi AKP iktidarının gündemi değiştirerek, yaşattıkları yıkımı Türkiye halklarından gizleme gayretinden başka bişey değildir. Biz savaşa değil barışa, faşizme değil demokrasiye, insan haklarına, saygıya inanıyor ve ülkemizin bütünlüğünü sağlamak için mücadele etmeye devam edeceğimizi bir kez daha vurgularız. TC yetkililerinin Kıbrıs konusunda ve ülkemizin geleceği ile ilgili açıklama yapma yetkilerinin olmadığını vurgular, öncelikli olarak altına imza koydukları antlaşmalara ve Kıbrıs’ta yaşayan iki topluma saygı göstermeleri gerektiğini bir kez daha hatırlatırız. "