Yeni Bakış'tan Eniz Orakcıoğlu'nun haberine göre, Ledra Palace ışıkları olarak nitelendirilen bölgede yer alan tarihi binanın bir restoran işletmecisine kiralanması ve binada yapılacak tadilatın “Aslını bozmayacak şekilde olacak” şartına karşın, ilgili firmanın pervasızca tarihi değeri yok edecek şekilde inşaatı sürdürmesi tepkilere neden oldu. Binanın tadilatı ile ilgili, Anıtlar Yüksek Kurulu, Şehir Planlama Dairesi ve Lefkoşa Türk Belediyesi’nden  eski eserler açısından özünü korumak kaydı ile tadilat için onay alındı, ancak binada yapılan tadilat alınan izin kapsamının dışına çıktı. Buna karşın, binada bugüne kadar yapılan tadilatı denetleyen hiçbir kurumun olmaması,  inşaatın alınan izne aykırı ve yasadışı olarak devam etmesine olanak sağladı. Konuyla ilgili Yeni Bakış’a konuşan Şehir Plancıları Odası Başkanı Merter Refikoğlu, binanın listeli koruma altında bir bina olduğuna dikkat çekerek; “Bu ne demek oluyor?” diye tepkisini ortaya koydu.

"1’inci derecede korunması gereken yapıdır"

Uzmanlar ise, olağanüstü mimari değeri olan bu binanın eski eserler açısından 1’inci derece korunması gereken yapı olarak listelenmiş olduğunu vurguladı. Bir dönem Derviş Kemal Deniz Acconting Bürosu olarak mevcut değeri korunarak hizmet veren bina, şimdi bir restorana kiralanmış durumda.  

"Felaketin boyutu büyük"

Kocaman tarihi bir bina, değeri hiç dikkate alınmadan restorana dönüştürülüyor. Perdeler kalkmadan önce dışarıdan bakıldığında, bina aslına uygun bir şekilde tamir ediliyor havası verilmiş gibi dursa da, inşaatı gizleyen perdeler kalkınca, felaketin boyutu gözler önüne çıktı. Kocaman binanın her nasılsa binayı kiralayan işletmeciye yetmediği ve yapıda ciddi değişikliklere gittiği açık seçik görülüyor.

"İlgililer sessizliğini koruyor"

Binanın sağında, solunda, yanında ve arkasındaki bahçenin de yasalara aykırı olarak kapatıldığı dikkatlerden kaçmayan bir başka ayrıntı. Öte yandan, binanın bahçe korkuluklarının sökülüp  bahçe duvarı özgün mimarisine ve mahalle dokusuna aykırı olarak yükseltildiği de gözlemleniyor. Bunun yanında ek yapılar, on ayak işgalleriyle izinsiz ve kaçak bir şekilde binadaki tadilat devam ediyor. Bu durumdan birinci derecede sorumlu olan Lefkoşa Türk Belediyesi, Eski Eserler Dairesi ve Şehir Planlama Dairesi ise sessizliğini korumaya devam ediyor.

"İsteyen istediğini yapabiliyor"

Başkent Lefkoşa'nın göbeğinde tarihi değerlere yapılan bu saygısızlık, ülkenin başka hiçbir noktasında da benzer denetim ve kontrollerin yapılamadığını açık seçik ortaya koyuyor. Bu da, ülkede isteyenin istediği yere istediğini yapabildiğinin en büyük kanıtı.

Şehir Plancıları Odası Başkanı Merter Refikoğlu,“Bu ne demek oluyor?”

Şehir Plancıları Odası Başkanı Merter Refikoğlu, Binanın listeli koruma altında bir bina olduğuna dikkat çekerek; “Bu ne demek oluyor?” diye tepkisini ortaya koydu. Binaya bir çivi bile çakılacağında izin alınması gerektiğini vurgulayan Refikoğlu, “Binanın projesi Anıtlar Yüksek Kurulu'nda onaylandı, oradan Şehir Planlama Dairesi’nde planlama onayı alıp, Lefkoşa Belediyesi tarafından tadilat izni verildi diye düşünüyorum. Ancak görülen o ki yapılan çalışma ile projenin bir alakası yok” şeklinde konuştu.

“İnşaat durdurulmalı ve eski haline getirilmeli”

Binanın önüne ve arkasına kaçak yapılar eklendiğinin de altını çizen Refikoğlu, “Orijinal bahçe duvarı yıkılıp yenisi yapılmaya çalışılıyor. Bina içinde nasıl değişikliğe gidildiğini büyük bir kaygı ile düşünüyorum, çünkü içerisine henüz giremedik bilmiyoruz. Normal bir ülkede bu bina Eski Eserler Dairesi, Lefkoşa Belediyesi veya Şehir Planlama dairesi tarafından durdurulur. Çok büyük cezalar kesilir ve binanın eski haline gelmesi sağlanır. Çünkü burası tarihi bir miras. Bu ve buna benzer yapıları geleceğe aktarmak zorundayız. Hatta bölge sakinleri, vatandaşlar buraya gidip gösteri yapmalı. Ancak maalesef bizim ülkemizde bunlar olmuyor. Her konuda olduğu gibi tarihe verdiğimiz değer de bu maalesef” dedi.

“Gelecek bizi affetmeyecek”

“Gelecek bizi affetmeyecek” diyen Refikoğlu, “İmar ve planlama konusunda çok büyük suçlar işliyoruz ancak bunlar zamanla normalleşiyor. Yasadışı kaçak binalar, katlar, kaçak yıkımlar, tarihi dokulara verilen zararlar, yeşil alan işgalleri ve buna benzer konular artık hayatımızın bir parçası oldu ancak bilinmelidir ki bu gidişle nefes alınamayan, yürünemeyen, tarihi olmayan, yeşili olmayan, araba ve bina kaosu olan, kanalizasyon sularının yollarının içinden aktığı, hastalıkların yaşandığı bir ülke olacağız.”