Mağusa İnisiyatifi Aktivisti Dr. Okan Dağlı, Mağusa Serbest Limanın kirli sanayiden arındırılmasına yönelik hükümet programında yer alan, kirli sanayinin uygun yere taşınması konusunda Yeni Bakış’tan Deniz Abidin'e değerlendirmelerde bulundu. 

Dağlı, Mağusa Serbest Liman içinde çimento dahi bir takım üretim yapıldığına dikkat çekerek, çimento üretiminin serbest liman içinde olmasının doğru olmadığını belirtti. Demir ve hurda yüklerin Mağusa’da serbest limana boşaltıldığına dikkat çeken Dağlı, bu gibi şeylerin buralarda tutulmasının çevreye ve limana ciddi anlamda kirlilik kattığını söyledi. Dağlı, Serbest Limanın üretim yapan kısmının başka bir bölgeye taşınması gerektiğini belirterek, bu konunun yıllardır konuşulmakta olunduğunu, her hükümet döneminde programlara yazıldığını kaydetti. 

“İcraatta göreceğiz”

Dağlı, yeni hükümetin programında da bu konunun ele alındığını ve üretim bölümünün başka bölgeye taşınması için çalışılacağının belirtildiğine vurgu yaparak, bunun yapılıp yapılmayacağının icraatta belli olacağını söyledi. 

Dağlı, kirli üretimin çevre kirliliği yanında ciddi hastalıklara da neden olmakta olduğuna işaret ederek, Mağusa Bölgesi’nin kanserde neredeyse ilk sırada geldiğini belirtti. Bölgede hava kirliliği ölçümlerinin de yapıldığını söyleyen Okan Dağlı, bunun en büyük sebebinin limanda yapılmakta olan faaliyetlerden kaynaklı olduğunu kaydetti. 

“Üretim yapılan kısım alandan çıkartılmalı”

Dağlı, Serbest Limanın üretim yapan kısmının insanların toplu olarak yaşadığı alandan çıkartılmasının şart olduğunu ifade ederek, “Bölgeye yakın ilkokul var, turistlerin dolandığı alan var. Burada çimento dahil bir takım üretimin yapılması bölgeyi mahvediyor” diye konuştu. 

“Eski limanın marinaya dönüşmesi önerimiz var”

Okan Dağlı, Mağusa’nın turistik bir kent olduğunu belirterek, şöyle devam etti, “Mağusa’nın eski liman kısmının iç liman olarak da bilinen bölümünün bir yat limanına, bir marinaya dönüşmesi önerimiz var. Buraya gelecek olan yat ve turistler bölgeye büyük katkı sağlayacaktır. Yeni liman kısmı gelip gidecek olan gemilere hizmet verebilecek büyüklük ve genişliktedir. Ancak iç limanın özellikle sivilleştirilerek turizme kazandırılması, yat limanı ve marinaya dönüşmesi elzemdir.” 

“Bakan Ataoğlu’na taleplerimizi aktaracağız”

Mağusa örgütleri olarak böyle bir taleplerinin olduğunu belirten Dağlı, Turizm Bakanı Fikri Ataoğlu’nun da bu yönde girişimleri olduğunu söyledi. Dr. Okan Dağlı, Bakan ile bu konuları görüşmek için randevu talep ettiklerini belirterek, bakanlığın gerçekten yat limanı ve marina projesi varsa buna destek vermeye hazır olduklarını kaydetti.

Mağusa İnisiyatifi 31 Mart’ta eylem yapacak

Öte yandan, Mağusa İnisiyatifi, sivil toplum örgütlerinin desteği ile “Derinya Kapısı Açılsın” talebiyle 31 Mart günü eylem yapma kararı aldı.

Dağlı, Güney’de Ay Napa’ya her yıl 2 milyondan fazla turistin gitmekte olduğuna dikkat çekerek, bu turisti beş dakikalık mesafede Mağusa’ya bağlayacak olan yolun üç yıldır söz verildiği halde yapılmadığını belirtti. Dağlı, bu yolun Derinya kısmını Rum tarafının tamamladığına dikkat çekerek, buna karşın, Türk tarafında sadece asfalt dökülerek tellemenin yapıldığını kaydetti. Geride kalan alt ve üst yapı çalışmalarının beklemekte olduğunu belirten Dağlı, bu konuya dikkat çekmek ve Derinya Kapısı’nın açılması için 31 Mart günü eylem yapma kararı aldıklarını söyledi. Dağlı, bölgede bu konuda 2016 yılında da bir eylem koyduklarını anımsatarak, bütün Mağusa halkını, kapıların açılmasını, iki toplumun yakınlaşmasına ve de barışa hizmet edeceğini düşünen insanların 31 Mart günü eyleme destek vermesini beklediğini kaydetti. 

“Genel sekreter iki taraftan da irade bekliyor”

Dağlı, Kıbrıs konusunda ise, bu sorunu iki lider dışında herkesin konuşmakta olduğunu belirtti. Dağlı, “Genel sekreterin liderlere yaptığı çağrıda, Crans Montana’da ortaya çıkan çerçeve dahilinde, ki buna Guterres çerçevesi denildi, bu çerçevede bu konunun konuşularak bir stratejik anlaşma ile en azından bir adım ileriye taşımayı düşündüğünü söyledi. İki taraftaki seçimin de bitmesiyle şimdi liderlerden bir irade beklenmektedir. Bu yapılamadığı zaman birçok sorun ortaya çıkar. Buna doğal gaz sorunu da ilave edilebilir. Bölgedeki anlaşmazlıklar da ilave edilebilir. Sonuçta Kıbrıs sorununun parametreleri bellidir, BM parametreleri bellidir. Bir şekilde başlamaları gerekmektedir. Öncesinde planlanan sosyal bir yemektir. Umarız ki bu yemek bu hafta yenir ve liderler arasında Crans Montana’da kopan diyalog süreci yeniden başlamış olur.”