Yeni Bakış gazetesinden Eniz Orakcıoğlu'na konuşan Avukat Barış Mamalı yolsuzluğun özde tam bir eşkıyalık olduğunu belirterek, “Kamu otoritesini kullanarak kişisel çıkar sağlamak, biçimindeki tanım genel kabul görmektedir. Rüşvet, irtikap, zimmet, iltimas (nepotism ve kronizm) patronaj, hizmet kayırmacılığı (state bribery) ve rant kollamayı yolsuzluk türleri olarak saymıştır. Yolsuzluk, sahip olunan gücün halkın yararına kullanmak yerine özel çıkar için kullanılmasıdır. Yolsuzlukla mücadele çabalarının halkın ve siyasal partilerin güçlü desteğine ihtiyacı olduğu aşikardır. “Temiz toplum” talebinin karşılanabilmesi için “temiz birey” arzının oluşturulması gerektiğini unutmamalıyız. Yöneticiler hoş görmeyi sürdürdükleri sürece de bu problem varlığını, daha da kötüsü onların bu probleme katkısı devam edecektir” dedi.

“Nedenlerin başında bireylerin ekonomik ve ahlaki durumlar var”

Yolsuzlukta en önemli faktörün kamu malı ya da parasının yağmalanması olduğunu belirten Mamalı, “Yasal sınırlar içinde yapılan ihalelerde kayırma ve haksız teşvikler dolaylı yolsuzluk olarak sınıflandırılabilir. Her türlü yolsuzluk toplumun devlete olan güven duygusunu zedeler. Herhangi bir yolsuzluk olayı, toplumun aldatılmasını ve hile yapılmasını gerektirir. İnsanları yolsuzluk yapmaya sevk eden nedenlerin başında bireylerin ekonomik ve ahlaki durumları gelmektedir” şeklinde konuştu.

“Kolay yoldan zengin olanlar var”

Mamalı, sözlerine şu şekilde devam etti; “Köhnemiş, çağ dışı kalmış yasaları düzeltmek, daha sağlıklı ve doğal yaşamı mutlak anlamda koruyacak, tüm canlıların yaşam haklarını güvence altına alacak, güvenilir ve işleyen bir kamu düzenini kuracak hukuk sistemini yaratmamız gerekir. Bugün ülkemizde var olan hukuksal boşluklardan, bozuk düzenden ve dokunamayan adalet anlayışının varlığından yararlanarak rant elde edenler ve kolay yoldan zenginleşen insanlar var. Oysa uygar olduğunu iddia eden devletler bu tür kanunsuzları ve sömürücüleri toplumun üzerinden atarak yok etmelidir.”

“Caydırıcı ceza sistemi kurulmalıdır”

Yozlaşmış idari yapının ve bundan menfaat elde eden çıkar çevrelerinden adalet önünde hesap soracak, yolsuzlukları, ahlaksızlıkları önleyecek, caydırıcı, etkin bir denetim ve ceza sisteminin kurulmasının önemine vurgu yapan Barış Mamalı, “Vatandaşın vergileriyle oluşan devlet kaynaklarının hoyratça kullanımını ciddi şekilde denetleyecek aktif yapıya sahip özerk kurumlar oluşturulmalıdır” dedi. 

“Bağımsız özerk bir komisyon oluşturulmalı”

Mamalı, sözlerine şu şekilde devam etti; “Devletin ve demokrasinin baş düşmanı olan bu yolsuzluklar ve benzeri ahlaksız davranışlarla yapılacak mücadelede yeterli donanımları olan avukat, savcı, yargıç, sayıştay üyesi, polis mensubu gibi kişilerden oluşturulacak yetkili ve bağımsız özerk bir komisyonun oluşturulması acilen şart olmuştur. Bu komisyon hukuki güvencelere, güçlü yetkilere, iş becerisi yüksek personellere sahip kılınıp derhal göreve başlamalıdır. Bu bağlamda topu birbirine atan kurumların ve uzun ancak sonuç alıcı olamayan bürokratik soruşturmaların olduğu bir sistem yerine tek elden, süratli ve özerk bir “Yolsuzluk ve Usulsüzlükler İle Mücadele Komisyonu” kurulmasının bugünkü koşullarda toplum yararı için elzem olduğuna inanmaktayız.”

“Suç Duyurusu müessesesi yoktur”

Ülkemizde uygulanmakta olan ceza hukuk sistemi içerisinde “Suç Duyurusu” müessesesinin olmadığını vurgulayan Mamalı, “İşlenmiş bir suç hakkında cezai takibat veya soruşturma başlatılabilmesi için polise bu konuda bir şikayetin yapılması gerekmektedir. Yine soruşturma yapmakla görevli makam esasen “Polis”tir. Savcılık ise suç hakkında hazırlanan dosyayı mahkemeye sevk eden organdır. İstisnai olarak bazı durumlarda devam eden polis soruşturmalarına Savcılık nezaret edebilmektedir. Örneğin bir yolsuzluk olduğunda savcılığın direkt olarak kendisinin soruşturma açma yetkisi yoktur, ancak polis örgütüne bu hususta bir bildirim yapabilir” şeklinde konuştu.

“İktidarda sessiz sinema oynuyorlar”

Gelmiş geçmiş hükümetlerin artan yolsuzluklar karşısında mücadelelerinin yetersiz olduğuna dikkat çeken Mamalı; “Yolsuzluklarla mücadele edip, geçmişte yapılanlardan hesap soracak bir iktidara bugüne kadar hiç rastlanmadı. “ Muhalefette iken “hesap soracağız” diye nara atanların iktidara gelince “sessiz sinemaya” dönüştüklerini gördük hep. Geçmiş iktidarın yolsuzluklarından hesap sorabilmek için kadronuzun çoğunluğunun bir defa çok cesur, donanımlı, baskılar karşısında eğilmeyecek derecede sert, sistem ile ilişkisinin en hafif seviyede ve dürüst kişilik sahibi insanlardan oluşması, yani halk arasındaki tabirle biraz “akıllı deli” olmak gerekir.  Bu tür kadroları hiçbir zaman partilerde göremedik. Şimdi seçime giriyoruz ve kadrolara baktığımızda bu tür kişilerin çok az seviyede olduğunu görüyoruz. 

Hesap Sorma iddiasını ön planda tutan siyasi partilerin bile bu noktada halka sundukları kadroların hesap sorabilmekten çok uzak olduklarını rahatlıkla görebilmekteyiz” dedi.