Son dönemlerde olan kiracı-ev sahibi ilişkisi çerçevesinde gündeme gelen birçok kavgaya, önceki gün daha acı ve şiddetlisi daha eklendi.

Alsancak’ta, Mehmet ve Meryem Doğu çifti, ev sahipleri Memduh Ulugün’ü 6 bıçak darbesiyle öldürdü.

Kiracı-ev sahibi kavga boyutlarının artması ile birlikte yasa yapıldığında nüfus ve cürümlerin günümüz şartlarına göre farklı olması sebebiyle kira yasasını değiştirme, ülkeye giriş çıkışları kontrol etme gibi istekler de gündeme geldi.

Avukat Barış Mamalı, Haberal Kıbrıslı Gazetesi'nden Candan Mert'e yaptığı özel açıklamasında kiracı- ev sahibi arasında yaşanan kavgaları değerlendirirken, bu bağlamda kira yasası ve bu çerçevede yaşanan mağduriyetler konusunda da açıklamalarda bulundu.

“Yasal tedbirler yeterli değil”

Avukat Barış Mamalı, mal sahibi-kiracı ilişkisi bağlamında değerlendirmelerde bulundu. Ülkemizde uzun yıllardır mal sahibi-kiracı ilişkilerinin yasal anlamda sağlıklı bir zemine oturtulamadığına dikkat çeken Avukat Barış Mamalı, bu tür ilişkilerin sıhhatli ve adil bir altyapısı olabilmesi için sadece yasal tedbirlerin yeterli olmadığını ifade ederken, bu bağlamda toplum kültürünün de büyük bir rolünün olduğunun altını çizdi. Söze bağlılık, borcuna sadakat, emanet duygusu ve vicdan hissinin güçlü olduğu insanların oluşturduğu bir toplumda bu tür sorunların yaşanma olasılığının düştüğünü kaydeden Barış Mamalı, “Ancak ülkemizdeki toplum yapısı 1974 öncesi gibi değildir. Dışarıdan gelen bazı olumsuzlar zaman içinde kendi toplumumuzu da etkilemiştir ve yukarıda saydığım özellikler erozyona uğramıştır.” ifadelerini kullandı.

“Kiraların nasıl ödeneceği sözleşmede belirtilir”

Kiracının, başkasına ait bir evde oturduğu, kullanıcı olduğu ve kirasındaki ev veya işyerine zarar vermemesi gerektiği bilincinde olması gerektiğinin altını çizen Avukat Barış Mamalı, bu duyarlılığa sahip olan insanların azınlıkta olmasının üzücü bir durum olduğunu belirtti. Diğer taraftan da mal sahibinin, ihtiyaç nedeniyle insanların kiralama mecburiyetini iyi algılayarak özellikle kira bedelinde makul olmaya çalışması gerektiğini dile getiren Mamalı, tahliye davalarının büyük çoğunluğunun ödenmeyen veya ödenemeyen kira bedelleri nedeniyle açıldığını aktardı. Kasıtlı ödeme yapmayanlar gibi, özellikle döviz artışları nedeniyle ödenemeyen kira paralarının bulunduğunu ifade eden Barış Mamalı, mal sahibi ile kiracı arasında yapılan yazılı kira sözleşmelerinde kira bedelinin nasıl ödeneceğinin genellikle belirtildiğini söyledi.

“Yargının gerçeklerini görmemek demektir”

Bu bağlamda Kira Yasası’nın bulunduğunu ancak buna ek olarak yasanın geçerli olduğu denetim bölgelerinin de olduğunu kaydeden Avukat Barış Mamalı, konuşmasında “Taşınmaz mal, Bakanlar Kurulunca belirlenen bu bölge içerisindeyse izlenecek prosedür başkadır, dışındaysa başkadır.  Sadece dava aşamasında değil, kiralama aşamasında her iki tarafın da hukuki yardım almasını tavsiye ederim. Çünkü sözleşmeler bu noktada çok önem arz etmektedir.” ifadelerine yer verdi. Avukat Barış Mamalı, 2011 yılında Kira(Denetim) Yasası’nda yapılan değişiklikle tahliye davalarının 3 ay içerisinde karara bağlanacağının düzenleneceğini dile getirirken, “Yani mahkemeye, kiracıya dava tebliğ edildikten sonra, en geç 3 ay içerisinde karar verme görevi yüklenmiştir.” dedi. Bunu yapan meclisin yargının işleyişinden haberdar olmadığını belirten Barış Mamalı, bunu yasal zorunluluk olarak getirmelerine rağmen uygulamada başarmanın zor olduğunu aktardı. Yargılama prosedürü ve sistemin yapısı gereği konunun ihtilaflı olması ve duruşma yapılması halinde bu tür davaların 3 ay içerisinde dinleyip karara bağlamanın imkansız gibi bir durum olduğunu kaydeden Barış Mamalı, aynı zamanda durumun ‘yargının gerçeklerini görmemek’ demek olduğunu dile getirdi.

“Suç artışı tehdit pozisyonunda”

Avukat Barış Mamalı, konu bağlamında ülkeye girişlerin denetimleri hususuna değindi. Ülkemizdeki işlenen suç oranlarındaki ciddi artışın ada içerisindeki insanları doğal olarak endişelendirmekte ve hatta tehdit etmekte olduğunu kaydeden Mamalı, özellikle uyuşturucu, şiddet içerikli suçlar ve insan kaçakçılığındaki ciddi artışların ülkede yaşayan herkesi tehdit eder pozisyona geldiğini aktardı. Tüm bu olumsuzluklara rağmen büyük tehlikeye sahip yeni tür uyuşturucu maddelerin ada içerisine fütursuzca girişinin de devam ettiğini dile getiren Barış Mamalı, “Toplumun huzuru için uyuşturucunun kökünü kazımak gereklidir. Sadece polisiye önlemlerle bunu başaramayız.” dedi.

“Ciddi denetim sorunları var”

Halk-devlet-polis üçgenini kurarak bu uyuşturucu ‘illeti’nin tehlikesini minimuma indirmenin şart olduğunu belirten Avukat Barış Mamalı, bunu planlayacak olan kurumun devlet olduğunu ifade etti. İstatistiki rakamlara bakıldığında, ülkede işlenen ve ciddi olarak tanımlanacak suçların, en azından yüzde 65-70’inin yurtdışından ithal edildiğinin görülmekte olduğunu aktaran Mamalı, bu rakamın çok ciddi bir oran olduğunun ve dünyanın başka hiçbir ülkesinde yabancıların bu kadar yüksek suç işleme oranına sahip olmadığının da bir gerçek olarak önümüzde durduğunu dile getirirken, bu bağlamda ülkeye girişlerde çok ciddi bir denetim sorununun bulunduğunu vurguladı. Bu amaçla adaya suç akışını en aza indirecek her türlü önlem yanında KKTC’ye giriş limanlarında gerekli teknolojik donanımın kurulması gerekliliğine değinen Barış Mamalı, “Önemli olan ülkemizdeki suçluları yakalamak değil, suçun işlenmesini engellemektir.” ifadelerini kullandı.

“Etkin sahil güvenlik şart”

Ülke kıyılarının sürekli denetim altında tutulacağı etkin bir sahil güvenlik sisteminin kurulmasının gerekli olduğunu aktaran Avukat Barış Mamalı, suçun ada içerisine her zaman yasal limanlardan girmediğinin unutulmaması gerektiğinin altını çizdi. Ülkeye girecek yabancıların sabıka kayıtlarının kontrol edilmesini sağlayacak teknolojik düzenlemeler kurulmasının önemine değinen Barış Mamalı, bu yöntemle en azından tehlike arz edebilecek kişilerin ülkeye girişte tespit edilebileceğini ve gerekli polisiye tedbirlerin bu safhada alınabileceğini ifade etti. Avukat Mamalı, buna örnek olarak bu hususta Türkiye ile yapılacak ikili bir anlaşma ile Türkiye uyruklu kişilerin sabıka kayıtlarına bilgisayar ortamında anında ulaşılmasının mümkün olabileceğinin altını çizdi.

“Devlet politikaları acilen düzenlenmeli”

Anayasanın 35’inci maddesinin, devlete, aileyi ve çocukları korumayı emretmekte olduğunu, hatta bu konuda gerekli önlemleri almayı ve örgütleri kurmayı da amir bir hüküm olarak düzenlemekte olduğunu kaydeden Barış Mamalı, KKTC’de suç oranlarında ciddi bir artışın bulunduğunu bilmeyen kişinin kalmadığını belirterek, “Ülke insanımızın daha huzurlu daha güvenli bir ortamda yaşayabilmesi için hiçbir siyasi etki ve düşünce altında kalmadan derhal suçla mücadele etmek için ciddi bir devlet politikası üretilmelidir.” ifadelerini kullandı.