Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş’ın oğlu Serdar Denktaş, Rauf Raif Denktaş’ın ve o dönem arkadaşlarının siyasal tarihi Kıbrıs adası üzerinde yaşayan Müslüman halkın ümmetten, cemaatten bir ulusa ait olmanın, bir millete dönüşmenin tarihi de olduğunu vurguladı. Serdar Denktaş, babasının ömrünü ailesinden önce Türklük mücadelesine adadığını belirtti.

Kurucu Cumhurbaşkanı’nın ölümünün altıncı yıldönümü dolayısıyla, TMT anıtının ardından Lefkoşa Atatürk Kültür Merkezi’nde de anma töreni düzenlendi. Törene, Türkiye’nin Lefkoşa Büyükelçisi Derya Kanbay’ın yanı sıra üst düzey askeri ve sivil yetkililer de katıldı.

Tören saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile başladı, Denktaş’ın oğlu Başbakan Yardımcısı ve Maliye Bakanı Serdar Denktaş’ın konuşmasıyla devam etti.

Konuşmanın ardından Türk Maarif Koleji Korosu’ndan marşların yer aldığı tören, oratoryoyla sona erdi.

Törende, Denktaş’ın oğlu Başbakan Yardımcısı ve Maliye Bakanı Serdar Denktaş bir konuşma yaptı.

Denktaş, 27 Kasım 1948’te yani 70 yıl önce ve daha 24 yaşındayken, buradan çok uzakta olmayan bir meydanda Kıbrıs Türk halkına ilk seslenişini yapan babası Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş’ın ebediyette intikalinin 6. Yılında anmak için buraya gelen, yüreğinde, beyninde onun duygu ve düşüncelerini taşıyan herkesi sevgiyle kucakladığını belirtti.

“Rauf Raif Denktaş’ın ve o dönem arkadaşlarının siyasal tarihi, Kıbrıs adası üzerinde yaşayan Müslüman halkın ümmetten, cemaatten bir ulusa ait olmanın, bir millete dönüşmenin tarihidir de aynı zamanda” diyen Denktaş, Rauf Raif Denktaş’ın çoğu kez Türk Milliyetçiliğiyle anıldığını anımsattı.

Denktaş, bunun doğru bir tespit olduğunu, ancak milliyetçiliğin aynı zamanda modernleşmenin, modern denilen zamanın ürünü, o zamanların ruhunu yansıttığının da unutulmaması gerektiğine dikkat çekerek, Rauf Denktaş ve arkadaşlarının, özetle Kıbrıs Türk modernleşmesinin de temsilcileri olduğunu belirtti.

MÜSLÜMAN BİR TOPLULUKTAN ULUSAL BİR TOPLULUK YARATILMASI SAĞLANDI

Denktaş, onların, babasının önderliğinde bir aydın mücadelesi olarak başlattıkları varoluş savaşını kitlelere yaymayı başararak, Müslüman bir topluluktan ulusal bir topluluk yaratılmasını sağladığını vurguladı.

Rauf R. Denktaş’la bugün salonda bulunan hemen herkesin bir şekilde tanışmış olduğuna işaret eden Denktaş, Babasının bir halk adamı ve bir iletişim uzmanı olduğunu, en ücra köydeki bir vatandaşıla da, BM Genel Sekreteriyle de aynı rahatlık içinde iletişim kurabilen, aynı zamanda müthiş bir espri yeteneği ve sanatçı duyarlılığı olan bir siyasetçi olduğunu söyledi.

Denktaş, “Babam karakterinde topladığı özelliklere gıpta ile baktığımız bir liderdi. Bir mücadele adamı, hiç bitmeyecekmiş gibi hissedilen bir enerjiye sahipti” dedi. Denktaş, babasının ömrünü ailesinden önce Türklük mücadelesine adamış bir kişi olduğunu ifade etti.

Denktaş, babasının kendisiyle yapılan bir mülakatta 17 yaşında okuduğu Nutuk’tan ne kadar etkilendiğini anlattığını anımsatarak, emanet olarak bıraktığı KKTC’yi kurarken de Nutuk’ta okuduğu satırların aklının bir köşesinde olduğundan emin olduğunu söyledi.

“Bir kişinin babası hakkında konuşması, hele de bu baba Rauf R. Denktaş olursa hem çok kolay hem de çok zor olduğunu” dile getiren Denktaş, “Onun layık olduğu şekliyle tarif etmek gerek” dedi.

Denktaş, kendilerinin onun yaktığı meşaleyi bugün daha ileriye taşımak için mücadele verdiğini, bir yanda ömrünü adadığı “Kıbrıs sorunu”nu çözmeye gayret ederken diğer taraftan emanet bıraktığı devleti daha da ileriye taşımak için çalıştıklarını belirtti.

Babasıyla anılarını da paylaşan Denktaş konuşmasını şu şekilde tamamladı;

“Babam okumayı, öğrenmeyi, yazmayı ömür boyu sürdürdü. Gençler onun için ayrı bir yerdeydi. Özellikle akademik çalışma yapan gençlerimize her koşulu zorlayarak destek vermeye çalışıyordu. Onun önderliğinde verilen mücadelenin, bilimin ışığında değerlendirilmesi genç nesillerimize aktarılmasını sağlama da bizim görevimizdir” dedi.

Denktaş şöyle devam etti: 

“Bugün önünde bir kez daha saygı ile eğilirken kurucusu olduğu devletimize sahip çıkarak egemen, özgür bir halk olarak en ileri demokrasi koşullarında yaşayan müreffeh bir toplum yaratmak ona olan borcumuzun bir parçasıdır.”