Bir süredir ülkede sosyal bir patlama yaşanıyor ne yazık ki konuşan da yok takan da yok.

Pandemi süreci yaşanmaya başladığı gün her ne kadar ciddiye almasak da bugünlerde sanırım durumun ne kadar ciddi olduğunu kabullendik.

Alım gücü düşen vatandaş isyanda, verimliliği düşen iş dünyası isyanda, Turizmciler isyanda, üreticiler isyanda, Yüksek Öğretimden beklentisi olanlar isyanda, doktorlar hemşireler isyanda, borçlular isyanda son yapılan anketlere göre bizler mutsuz bir toplum olduk.

Dahası siyasiler de isyanda. Peki kim çözecek sorunlarımızı diye düşünmemek elde değil. İnsanlar intihara sürükleniyor, bir ay içerisinde en az 5 intihar haberi yaptık. Borçlular endişeli Eylül ayı itibariyle insanlar erteledikleri borçları ile yüzleşecek ve ne acıdır ki , kimse bu konuda konuşmuyor. Bankalar Birliği hariç... O da “ödeyebileceğiniz kadar borçlanın” demekten öteye gitmedi.

İyi de bu uyarı için geç olmadı mı...

Diğer yandan bir şekilde bitirilen Turizm ve yan hizmet sektörleri buna paralel arz talep dengelerinin alt üst olması. Onca işsiz kalan genç ve evine ekmek götüremeyen ciddi bir kitle.

Ya kepenklerini açamayan esnafa ne demeli, onların halini soran yok.

Siyasetin derdi ise başka. UBP kurultay sürecine girdi bile, DP yeni bir genel sekter ve aday arayışı içinde, YDP örgütlenme derdinde, CTP seçim hazırlığı içinde, Cumhurbaşkanlığı Maraş ve iki devletlilğin derdinde, TDP cılız bir sesle muhalefet yapmaya çalışıyor ama boş.

Oysa sokakta sessiz bir çığlık var. Yolunu şaşıran boğulan bir halk var sokakta.

Bunları hemen her gün insanlarla yüz yüze konuştuğumdan yazabiliyorum. Çünkü onları gerçekten kalp gözüyle dinliyorum. Biliyor musunuz kimsenin umrunda değil, kim hangi partiden isifa etmiş, kim hangi partiye gitmiş, kim kiminle kavga etmiş kim kime rüşvet teklif etmiş yada vermiş inanın kimsenin umrunda değil.

Siyasete karşı ciddi  duyarsızlık içine giren bir halk var, bu da sorgulamaktan uzaklaştığımız anlamına gelir ve inanın bu iyi bir şey değil.

Mahatma  Gandi’nin bu yaşadığımız duruma özel bir sözü vardır; Sıkılmış bir yumrukla tokalaşamazsınız.

Şu anda halkın yumrukları sıkılmış, çözümü üretmekle yükümlü siyasiler ise önümüzdeki seçim için el sıkışmaya hazır. İşte bu yüzden Gandi’nin sözünü örnek vermek istedim.

Siyasete karşı duyarsızlık demek, ülke sorunlarından uzaklaşmak, seçme hakkından feragat etmek gibi bir şey bu yüzden de değişimin anahtarını kaybettik gibi geliyor bana ve bu çok ürkütücü.

Değişime ve değişmeye ihtiyacımız var, bugünlerde biraz umuda biraz huzura biraz mutluluğa ihtiyacımız var. Bugünlerde biraz pozitif olmaya, birazcık hayata dönmeye ihtiyacımız var. Ayşe Kulin’nin yazdığı bir kitap geldi aklıma büyük bir zevkle okuduğum ve inanın hayata bakış açımı değiştiren benim için özel bir kitabın adı ile bitirelim bu yazıyı.

Biraz Mutluluk Alır mısınız?