Normalleşme sürecinde ilk adımlar atılmaya başlandı. Pandeminin sonuna gelmedik ancak içerisinde bulunduğumuz karantina ve izolasyon sürecinin kısmen de olsa sonuna geliyoruz.

İş yerlerinin açılmasıyla birlikte dış dünyaya yavaş yavaş tekrar açılacağız. Herkesin aklı karışık, “Bundan sonra neler olacak?” sorusu hayatımızı yönetir hale geldi. Hayatlarımızın değiştiği ve eskisinden farklı olacağı noktadayız. Yeni davranışlar, yeni terimler derken başka bir yolda yürümeye başladık. Tam da bu noktada, normalleşme sürecinde psikolojimizin bu durumdan ne derece etkileneceği noktasına geliyoruz.


Covid-19 insanlık tarihi boyunca karşılaştığımız ilk salgın değil. Daha önce de sars, ebola, mers, veba gibi pandemilerle de karşılaşıldı. Ancak Covid-19 yani koronavirüsün bunlardan farkı bulaşma hızı ve farklı DNA’sının ötesinde, global olarak hem fiziksel hem de sanal ortamda yayılması oldu. Tüm dünyadaki dengeleri değiştiren koronavirüs, sebep olduğu can kayıplarının yanı sıra hayatımıza yüksek kaygı, endişe, panik, yağma, paranoyaklaşma, hırsızlık, ırkçılık, ekonomik sorunlar, yas, travma, iş kaybı, hayatımızdaki önemli adımları atamama (mezuniyet, düğün v.b.) gibi psikolojik, sosyolojik, çevresel ve ekonomik stresörleri de getirdi.  Diğer yandan bu süreçte insanların ve ülkelerin birbirlerine yardımcı olmaları gibi davranışlara da şahit olduk.
Bu kadar kısa sürede bunca uyarana maruz kalmak kolay olmadı. Bunların yansımalarını da pozitif ve negatif şekillerde önümüzdeki günlerde hayatımızda göreceğiz. İlk olarak davranış değişikliklerimiz olacak elbette. Temasın kısıtlandığı, sınırlandırılmış bir özgürlüğe doğru gidiyoruz. Riskten kaçınma, geri çekilme, agorafobi (dışarı çıkma, halka açık alanlarda bulunma korkusu) gibi durumlar gelişebilir. Eskisi gibi sarılıp öpüşemeyeceğimiz, tokalaşamayacağımız, dokunsal olmaktan uzak bir dünyaya adım atıyoruz. Bu kimi zaman hüzün ve karamsarlık duygularına neden olabilir. Yine aşırı hijyen davranışları mikrop fobisi ya da obesif-kompulsif bozuklukları (OKB)  tetikleyebilir ya da alevlendirebilir. Akut stres bozukluğu, Travma sonrası stres bozukluğu (TSSB), depresyon, kaygı bozuklukları, fobiler karşılaşabileceğimiz ruhsal bozukluklar olarak görülebilir.
Bu noktada sağlık çalışanlarından da bahsetmek gerekir. Hergün tehlikeyle burun buruna olmaları, sevdiklerinden tamamen ayrı kalmaları, aralıksız çalışma saatleri, çalışırken kullandıkları ekipmanların yarattığı zorluklar derken en büyük risk faktörü de bu grupta oluşuyor. TSSB ise bu risk faktörlerinin en başında geliyor.


Bunlar olası senaryolar. Henüz ne derece etkileneceğimiz belli değil. Olumsuz tabloları bir yana bırakırsak daha farklı noktalara odaklanabiliriz. Yukarıda belirttiğim tüm tablo kalıcı olmayabilir, çünkü bu dönemde ortaya çıkabilecek semptomlar, anormal bir durumda ortaya çıkan normal semptomlar olarak da adlandırılabilir. Pandeminin etkisi azaldıkça bunlar da azalabilir hatta yok olabilir. O yüzden kesin konuşmak yerine çok yüksek olan kaygıyla baş etmek ve dengede tutmak; çözüm stratejileri geliştirmek, olumsuz senaryo ve düşünceleri olumlu olanlarla değiştirmek gerekiyor.
Yeni dünya düzenine geçiyoruz. Stres ve travmayla mücadele ediyoruz ve bu bizleri bu sürecin sonunda daha güçlü bir hale getirecek. Kendimizle başbaşa kaldık, kendimizi tanıdık, insancıl yönlerimizi keşfettik. Ailemize, evimize vakit ayırdık, yarım kalmış işlerimizi bitirdik, stresle ve kaygıyla başa çıkmayı öğrendik. Yepyeni bir deneyim oluşturduk. Zorunlu da olsa bir tatil yaptık, uzun süredir oldukça yoğun geçen hayatımızda bir duraklama ve dinlenme fırsatı yakaladık. Tüm bunlardan sonra kendimizi yeniden yapılandıracağız. Ne zaman bitecek diye düşünmek yerine şu anı, şimdiyi düşünmek, hiçbirşeyin eskisi gibi olmayacağını kabullenip yeniye ayak uydurmamız gerekiyor. Küçük hedeflerle yola çıkıp daha kısa süreli kazanımlar sağlamak, belirsizliği gidermeye yönelik çabalamak yerine zaten belirli olanı daha iyi hale getirmek bu süreçte hem mental hem de fiziksel olarak bizi daha çok ayakta tutacaktır. 


Bundan 40 yıl sonra bile 2020 yılının ilk çeyreğini çok net hatırlayacağımıza eminim. Bu dönemi nasıl hatırlayacağımız, nasıl yaşantılayacağımız bizim elimizde. Normalleşme sürecinin altından da başarıyla kalkacağımıza inanıyorum. Yeni hayatınızın ilk gününün tadını çıkarın, ancak unutmayın salgın bitmiş değil, bu yüzden güvenlik ve hijyen önlemlerine devam edin, gerekmedikçe evden çıkmayın, kendinize ve çevrenizdekilere çok iyi bakın…
Sağlıklı ve koronasız günler dilerim.


Psk. Esra Dağlar Bozdoğan
[email protected]