Yaklaşık bir buçuk yıldır yaşadığımız salgından öğrendiklerimiz doğruysa; “Delta” veya “Delta Plus” ya da ne gavolozsa; daha hızlı yayılan virüs söz konusuysa; ayva denen meyve ağzımızdadır!

Ayvayı yedik!

Bulaşın önüne geçemeyeceğiz!

-*-*-

Peki ne yapmak lazım?

Elbette uzman değilim ama “yine geçen bir buçuk yılda öğrendiklerimiz doğruysa”, düğün – dernek – parti – disko kısacağız!

Kişisel tedbirlerimizi artıracağız!

Daha tenha, daha açık havalarda buluşacağız!

Test miktarını artıracağız!

-*-*-

Bir daha kapanmak mı?

Kaldıramayız!

-*-*-

Ve yine öğrendiklerimiz doğruysa, herkesi aşılayacağız!

Efendim, çocuklar dahil mi?

Evet, ne sağlık ne de bilimle alakam var ama ne yazık ki “çocukları da aşılamanın çaresini” bulacağız!

-*-*-

Dünya ne yapıyor?

Modern – paralı ülkeler, aşılama oranını mümkün olan en yüksek seviyeye çekmeye çalışıyor.

Neden?

Çünkü “sürü bağışıklığı” denen veya “toplumsal bağışıklık” olarak da adlandırabileceğimiz ya da adına “ulusal bağışıklık” diyebileceğimiz noktaya ancak yüksek oranda aşılamayla geleceğiz!

-*-*-

Burada çok önemli bir “kriter” karşımıza çıkıyor!

“Nüfus kriteri!”…

Ve biz bu nüfus denen kriteri net olarak bilemiyoruz!

Yani, “nüfusun yüzde şu kadarını aşılamamız gerekiyor” desek; nüfusu bilmediğimiz için, “şu kadar” diye adlandıracağımız “rakamı” belirlememiz sıfır ihtimaldir!

-*-*-

De Jure denilen nüfusu biliyoruz!

389 bin miydi?

Oralarda bir şey!

400 diyelim!

Delta varyantı öncesinde, bu nüfusun en az yüzde 70’ini aşılamamız gerekiyordu!

Yani KKTC’de normal yaşama geçmek, salgından korkmamak için, 280 bin kişiyi tam anlamıyla aşılamamız şarttı!

Delta varyantı çıktıktan sonra, yüzde 70 aşılamanın yeterli olmadığı kaydediliyor ve yüzde 82 veya yüzde 84 gibi rakamlardan söz ediliyor!

Bir kişinin bulaştıracağı insan sayısı arttığından dolayı, bu yargıya varılmış durumdadır…

-*-*-

Delta varyantı da düşünülürse, KKTC’nin 400 bin saydığımız De Jure nüfusunun yani “belge üzerinde kayıtlı bulunan nüfusunun” yüzde 82’si, 328 bin kişi eder!

-*-*-

Peki bizim salgına karşı toplumsal bağışıklık ya da ulusal bağışıklık veya sürü bağışıklığı elde edebilmemiz için, De Jure nüfusun yüzde yüzünü dahi aşılamamız yeterli olur mu?

Olmaz!

Bilemeyiz!

Neden bilemeyiz?

-*-*-

Bilemeyiz çünkü nüfusun “De Facto” denen durumunu, yani KKTC sınırlarında kaç kelleden oluştuğumuzu hayatta hesap edemedik!

Kelle sayımızı kafadan sallayarak tahmin edebiliyoruz!

Tahminle “salgın” önlemek mümkün mü?

Değildir!

-*-*-

Ve bu durum, yani nüfusumuzu bilememek, bunca zamandır siyasi açıdan bir rezaletti; siyasi anlamda bir kötü durumdu ancak şu anda “insan yaşamı” açısından felakete dönüşebilecek bir durumdur!

-*-*-

KKTC’de kaç kişi yaşam sürüyor?

Bu rakamı net olarak bilmek ve ona göre aşı kampanyası yürütmek zorundayız!

Aksi tekdirde, 400 bine göre hesaplar ve 328 bini aşılarsak, yeterli olmayabilir!

-*-*-

Ya de facto 600 binse?

600 binin yüzde 82’si, 492 bindir!

-*-*-

Biz, kaç kişiyi aşılayacağız?

Bunca yıldır kafadan sallayarak, hamaset yaparak, her yanı dev bayraklarla süsleyerek idare ettik; “nüfusu bilmemiz gerekir” diyen herkesi de hain ilan ettik!

Neden?

Uluslararası hukuktaki “suçlarımızı” örtmek için!

-*-*-

Peki şimdi?

Bilmiyorum, “ilahi adalet bu büyük siyasi hatayı yapanları cezalandırıyor” diyesim var ama ne acıdır, öleceksek, biz öleceğiz!

-*-*-

Haaa bu arada belirtelim!

Vaka sayısı arttıkça artacak!

Hastanemiz yok!

Hamaset tabii ki çok!

-*-*-

Girne Hastanesi konusunda İnşaat Müteahhitleri Birliği’ni ve Başbakanı bir kez daha istifaya davet edeceğim ama bir anlamı olmayacak…

En azından, bir özür dilesinler…

-*-*-

O hastanenin parası ayrılmıştı.

O hastane, Aralık 2020’de bitecekti…

Neden bitmedi?

Çünkü ihaleye katılma şartlarına sadece iki şirket uyuyordu.

Öteki şirketler ve Müteahhitler Birliği yönetimi, bunun bir haksızlık olduğunu öne sürüp başbakana baskı yaptılar. Başbakan da ihaleyi iptal ettirdi.

-*-*-

Şimdi ihaleye yeniden çıkılacak!

Ama hem yeni fiyatlarla halka atılan kazık en az bir buçuk kat fazla olacak, 60 milyon TL’den, 90 milyon TL’nin üzerine çıkacak!

Hem de ne zaman biteceği bile belli olmaması bir yana; en ihtiyaçlı olduğumuz günlerde, bizimle olamayacak! Hizmetimizde olamayacak!

-*-*-

Özet mi?

Özet: 1974 sonrası bu ülkeyi yönetmeyi beceremedik.

Otur oğlum, sen de otur kızım; sıfır!