Ülkemiz ve Türkiye başta olmak üzere, son dönemlerde birçok ülkede yaşanan büyük orman yangınları ciğerlerimizi yakarken, bu konuda tedbirlerin yerinde ve zamanında alınıp alınmadığı, hemen hemen her yerde tartışılıyor.

Biz kendi özelimizde konuyu değerlendirecek olursak, çevreye karşı hassasiyetimizin ne boyutta olduğunu daha net görebiliriz.

Büyük Girne Dağları yangınının izleri hala yerinde duruyorken, o felaketten günümüze geçen sürede belirli zamanlarda yine büyük yangınlarla yüreğimiz ağzımıza geldi.

Bana göre bu orman yangınlarını iki farklı koldan değerlendirmeliyiz.

Birinci ve en önemli nokta, devletin alması gereken tedbirler.

Bu noktada, devlet üzerine düşen sorumluluğu alarak, orman yangınlarının önüne geçmeyi birincil konuları arasına almalıdır.

Ortalama 9 ay sıcakların kendini gösterdiği ülkemizde, bilhassa dayanılmaz sıcakların olduğu yaz aylarında mutlaka bir yangın söndürme helikopteri acil durumlar için bulundurulmalı. Yangın söndürme helikopterinin kiralanması ciddi maddiyat gerektirdiği için, belki de Güney Kıbrıs ile birlikte üstlenilip, acil durumlar için ara bölgede bekletilebilir. Bu aynı zamanda iki toplum arasındaki yakınlaşmanın da önünü açar.

Yine her bölgeden gruplara, işin uzmanları tarafından orman yangınlarına nasıl müdahale edilebileceği eğitimler de verilebilir. Böylelikle itfaiye ve sivil savunma ekiplerinin yanında, yangınlara bilinçli müdahale edebilecek, eğitimli kişiler de bu söndürme çalışmalarına erkenden katılabilir, kendi bölgelerinde çıkan yangınlara da, itfaiye ekipleri gelinceye kadar, müdahalede bulunabilir.

Bunun örneklerini birçok gelişmiş ülkede gözlemlemekteyiz.

Yine ormanlık alanlarımız içerisinde oluşturulacak, güvenlik şeritleriyle olası orman yangınlarının daha büyük alanlara yayılmasının önüne geçilebilir ve bu güvenlik şeritlerinin düzenli olarak temizlenmesi gerekir.

Ve diğer bir önemli ayak olan yurttaşlara, bizlere düşen görevler…

Herkes, çevreyi korumak ve sahip çıkmak zorundadır.

Bizler eğer çöplerimizi doğaya atmazsak, ormanlık alanlarımızı yok edip de betona boğmazsak, ateşli piknik yapıp da ateşimizi söndürüp, açık bir şekilde bırakmazsak, cam şişeleri veya içinde su bulunan şişeleri doğaya bırakmazsak, aracımızdan dışarı sigara izmaritimizi atmazsak, rant çevreleri için ormanlarımızı kundaklamazsak ancak koruyabiliriz doğamızı, çevremizi, ağaçlarımızı.

Bunları yapmaya devam edersek de, ciğerlerimizi daha çok yakıp, kül etmeye devam edeceğiz.

Unutmayalım ki, ormanlarımız, doğamız, çevremiz hepimizindir. Hepimizin nefesidir.

Bunları korumak da hepimizin görevidir.

Doğayı kirletenler, zarar verenler, ihmali bulunanlar yargı huzurunda en ağır şekilde cezalandırılmalıdır. Çünkü, başka Kıbrıs yok!