Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay, Kıbrıs Postası TV'de, Kıbrıs Postası köşe yazarları; Rasıh Reşat, Ulaş Barış ve İrfan Batu'nun sorularını yanıtladı. 

En baştan itibaren toplumun, hükümetle birlikte hareket ettiğine dikkat çeken Özersay, şu ana kadar sürecin kontrollü bir şekilde yönetildiğini, ortada bir başarı varsa, bunun tek sebebinin hükümet olmadığını, toplumun genel anlamda bu sürece sahip çıktığını ifade etti. 

"Şunu da teslim etmek gerek" diyen Özersay, Sağlık Bakanı Dr. Ali Pilli'nin, sürecin en başından itibaren hükümeti doğru yönlendirdiğini, sağlıkla ilgili atılan adımlarda, Sağlık Bakanı'nın hükümete son derece yardımcı olduğunu belirterek, "Süreç devam ediyor" dedi. 

"ÖNEMLİ OLAN, TAMAMINA ERDİREBİLMEK"

Dünyanın en zengin ve en gelişmiş ülkelerinin, pandemi sürecinde çok ağır bedeller ödemek zorunda kaldığını vurgulayan Özersay, "Bu açıdan baktığımızda bence toplum olarak başarabildik. Bunu söyleyebilmeliyiz... Yanlız rehavete kapılmadan. Çünkü süreç devam ediyor. Önemli olan tamamına erdirebilmek diye düşünüyorum" şeklinde konuştu. 

"DAHA FARKLI BİR YAŞAM TARZI KURGULAYACAĞIZ"

"Belki de artık daha farklı bir yaşam tarzını kurgulamamız gerekiyor" ifadelerini kullanan Özersay, "Ve öyle de yapacağız" diyerek, şöyle devam etti:

"Kimse bunu filan sektörler kapanmıştı, açılacak ve aynı şekilde devam edecek diye düşünmesin. Yakın zamanda dünya, salgın düzeyine varan çok benzer olmasa bile bu tür hastalıkları görmeye başladı. Şimdi Covid-19'dur, bunun mutasyona uğraması ya da aşısı bulunması ertesinde, önümüzdeki yıllarda dünyada başka salgınlar da gündeme gelebilir. Benzer risklere artık çok daha hazırlıklı olmak gerek. Herkesin toplumsal bir bilinçle hareket etmeyi öğrenmesi gerek."

"YENİ YAŞAM TARZINA ALIŞMAMIZ GEREK"

Bazı sektörlerin açılmasının söz konusu olması halinde de, farklı bir hayat tarzının uygulanması gerektiğini ifade eden Özersay, "Risk grubunda olan insanlarımız var. Bu insanlarımızı koruyabilmek için bu yeni yaşam tarzına alışmamız gerekiyor" dedi. 

OLUMSUZLUĞUN YARATTIĞI OLUMLU SONUÇLAR... "ÖZELE SEVK SAYILARINDA DÜŞÜŞ OLACAK"

Kudret Özersay, şöyle devam etti: 

"Geçen süre zarfında böyle bir olayla karşıkarşıya kalmamış olsaydık, yoğun bakım kapasitemizi arttırmak için bu adımları atmayacaktık. Önümüzdeki ayın sonuna gelindiğinde neredyse 3 katına çıkarmış olacağız. Bir olumsuzluğun yarattığı olumlu sonuç olacak. Geciken ve ertelenen temel ihtiyaçları iliğimize kadar hissettik ki ertelenmemeli. Bu sürecin sonunda belki de göreceğiz ki sayısı giderek artan sevklerin sayısında düşüş olacak. Çok daha az hasta sevk edilmiş olacak. Kriz bize başka bir şey daha öğretti, aslında herkesin bildiği bir şey; veri, kayıt tutmak ve otomasyona geçmek. Gerek ilaçlar bakımından gerekse diğer veriler açısından, çok daha iyi durumda olmamız gerektiğini iliklerimize kadar hissedip, toplum olarak yaşadık. Özel sağlık hizmetleri tabi ki gerekli ama kamu sağlık hizmetinin ne kadar önemli olduğunu çok daha net bir biçimde görebiliyorsunuz artık. İnsanlara yoğun bakım aşamasına gelindiğinde seni hastaneye alırım diyen bir sistem gördük Birleşik Krallık'ta. Üstelik bunun bedelini de ödedik biz Kıbrıslı Türkler. 80 civarında Kıbrıslı Türkün Birleşik Krallık'ta hayatınıkaybetmesi çok acıbir durum. Devlet hastanelerine yatırım yapma açısından, imkan sağlandığında ilaçaçısından, altyapıaçısından, gördük ki aslında çok başarılı tedavi dönemleri yaşanabiliyor. Kamu hastanelereine önem vermemiz gerektiğini bir kez daha gördük."

"BAZI DEVLETLER MÜKEMMELİ ARARKEN GEÇ KALDI; BİZ MÜKEMMELİ ARAMADIK..."

Pandemiyle mücadele sürecinde, Bakanlar Kurulu'ndaki atmosferin sorulması üzerine Özersay, "daha fazlasını yapmak istedim" diyerek, gidişatın gerektirmesi halinde olağanüstü hal noktasına da gidebileceklerini, bu ihtimali hiçbir zaman dışarıda bırakmadıklarını ifade etti. 

Mevcut şartlarla, alacakları tedbirler arasında orantı olmasını istediklerini belirten Özersay, "Dünya Sağlık Örgütü Başkanı'nın da söylediği gibi; bazı devletler, salgına karşı mükemmeli ararken geç kaldı... Biz mükemmeli aramadık" dedi. 

AÇILMASI PLANLANAN SEKTÖRLER...

Bugün basında çıkan "kademeli olarak açılacak sektörlere" dair taslak çalışma ve 'normale dönüş' çalışmalarıyla ilgili de bilgiler veren Özersay, şu an için alınmış bir kararın bulunmadığını vurgulayarak, Sağlık Bakanlığı, Çalışma Bakanlığı ve Ekonomi Bakanlığı'nın bir taslak çalışma hazırladığını ifade etti. 

TASLAK, ÇARŞAMBA GÜNÜ BAKANLAR KURULU'NDA

Özersay, söz konusu taslak çalışmanın, büyük ihitmalle yarın kendileriyle paylaşılacağını ve Çarşamba günü gerçekleşecek Bakanlar Kurulu'nda taslağı görüşeceklerini ifade ederek, "taslağı onaylarmıyız, genişletirmiyiz; kararı Çarşamba günü alınacak ve 4 Mayıs tarihi itibariyle peyder pey yürürlüğe girer. Benim şimdi söyleyeceğim şeyler, ancak genel düşünceler olabilir. Kararı Bakanlar Kurulu verecek" dedi. 

Basında çıkan taslak çalışmayla ilgili karar alınmadığını yineleyen Özersay, "uzlaşıya varılırsa, genel ana çerçeve vatandaşla şeffaf bir şekilde paylaşılacak" ifadelerini kullandu. 

"KAPALI DEVRE"

Bu süreci "açılma" şeklinde tarif edenler olduğunu fakat kendisinin buna katılmadığını belirten Özersay, "bu aslında kapalı devre bir sistemin kurgulanmasıdır" diyerek, şöyle devam etti: 

"Kendi içinde kapalı devredendir kastım. Güney Kıbrıs, Türkiye ya da bir başka ülke ile uluslararası seyahatler veya muhaceret anlamında kapalı olmaya devam edeceğimiz aşikardır. Sadece ekonomiyi düşünerek, talep ya da baskı var diye bu kararlar alınmıyor. Riskli olan gruplar, son dönemde taranmaya başlandı. Sonuçları birlikte görüyoruz. Yapılan test sayısı, günlük 450 - 500 civarına yükselmiş durumda ve artarak devam ediyor. Karantinaya alınanların karantina süreleri bitiyor."

TAKİP UYGULAMASI GELİŞTİRİLİYOR

Kişilerin temas takibi konusunda cep telefonları üzerinden takip edebilecek bir uygulamayla ilgili çalıştıklarından bahseden Özersay, bu konuda uluslararası çalışmalar yürüttüklerini kaydetti. Bu sistemin herkes tarafından, yaygın bir şekilde kullanılabilmesi sağlamayı hedeflediklerini vurgulayan Özersay, bunun sağlanması halinde, olası yeni vakaların temaslılarına ulaşmanın çok daha kolay olacağını söyledi. 

SİSTEM DEĞİŞİKLİĞİ...

Sistem değişikliğine dair bakış açısının sorulması üzerine Özersay, bunun konuşulması gerektiğini fakat değişim denen şeyden herkesin ne anladığının anlaşılması gerektiğini ifade ederek, "içerik konuşulurken uzlaşıya varabilir misiniz? Önemli olan bu" dedi. 

"ESKİ SİYASİ RUH HALEN MECLİS'TE... BENCE BU TAMAM DEĞİL"

Özellikle Anayasa değişikliğinin toplumsal konsensusa gerek duyduğunu, bunun bir başkanlık sistemi mi yoksa mevcut sistemdeki tıkanıklıklara bir dokunuş mu ya da birbirini denetleyen bir mekanizma mı olacağının ciddi şekilde tartışılması gerektiğini vurgulayan Özersay, şöyle devam etti: 

"Gerçekçi olursak, geçen hafta Meclis'te yapılan tartışmalarda, 11 saatlik Meclis oturumunda çoğu zaman kendini tekrar eden, kısır tartışmalar yaşandı. Derinliği olmayan sıkıntılar yaşadık. Böyle bir siyasi yaklaşım devam ederse, -belli bir partiden bahsetmiyorum- bu şekilde sistem falan değişemeyiz. Ciddi bir kriz yaşadık, kaygılandık bir miktar ama biz Meclis'e gittiğimizde eski ruhun hala orada olduğunu gördük. Bence bu tamam değil."

"BU SÜREÇTE, KENDİMİZE YETEMEDİĞİMİZİ, DIŞA BAĞIMLI OLDUĞUMUZU GÖRDÜK"

Pandemiyle mücadele sürecinde devletin tüm hizmetleri yerine getiremediğini fakat elzem hizmetleri yerine getirirken, çok daha az personelle kamu hizmeti verilebildiğinin görüldüğünü belirten Özersay, şöyle devam etti: 

"Mesela üretim açısından yapmamız gerekenin çok gerisinde olduğumuzu bizzat yaşayarak gördük. Marketlere tedarik anlamında ithalatın devamının ne kadar yaşamsal bir boyut aldığını ve üretebilmiş olsak, bu ölçekte dışa bağımlı olmayacağımızı gördük somut olarak. Örneğin biçerdöver bakımı ile ilgili olark her sene Türkiye'den çok sayıda kişinin geldiğini bu kişiler gelmezse bizim çok da fazla bu işi yapabilecek elemanımızın olmadığı konuşuluyor. Elektrik bakımında, yurtdışından birini getirtemezsek, bakım onarımı yaptıramayacakmış gibi oluyoruz. Yaşamsal konularda kendimize yetmediğimizi yaşayarak gördük. Bazı otellerin ve turizm sektöründeki bazı firmaların elini taşın altına koyduğunu gördük ama bazılarının da çok fazla bir  vergi vermeden ülkede artı değer yaratmadan ekonomik sistemin içinde yer aldıklarını ama yanımzıda yer almdıklarını gördük. Bunlar bizim için önemli dersler. Teşvik politikamızı gözden geçirmemiz gerektiği aşikar. Yaşamsal kritik noktalarda yetişmiş insan gücünü muhafaza etmemiz gerektiği aşikar. Bunları iliklerimize kadar hissetik.."

NÜFUS SAYIMI... "BU SÜREÇ, İYİ BİR BAŞLANGIÇ NOKTASI OLABİLİR"

Covid-19 testleri ve buna bağlı olarak nüfus sayımı konularının sorulması üzerine Özersay, "Nüfus sayımı konusu kesinlikle düşünülebilir. Ülkeden ayrılan çok sayıda insan oldu. Yeni bir muhaceret sistemi, ülkeye giriş - çıkışların daha sağlıklı düzenlenmesi şu süreçte çok daha mümkün olabilir. Eğer böyle bir şey yapacaksak da veriye dayandırmamız lazım. Bu süreç, iyi bir başlangıç noktası olabilir" dedi. 

"RASTGELE TESTLER, SALGININ YAYGIN OLDUĞU ÜLKELERDE YAPILIR"

Test sayısının yetersiz olduğu ve rastgele testlerin yapılması gerektiği yönündeki görüşlere yanıt veren Özersay, şöyle devam etti: 

"Her ülkenin kendine özel durumları vardır. Salgının çok daha yaygın olduğu ülkelerde, tesadüfi testler yapılır ama bu bir marifet değildir. Yaygın bulaşmanın olduğu ülkelerde rastgele testler yapılır. Güney'de, yaygın bir bulaşmadan söz edilebilir. Ama KKTC'de yaygın olmadığı aşikardır. Türkiye'den bazı profesörlerle yaptığım telefon görüşmelerinde, bizim durumumuz göz önünde bulundurulduğunda, bizim ihtiyacımız olan şey, bazı belirli gruplara test yapmaktır. Binlerce test yapmak bir marifet değil. Belli bazı risk gruplarına bu testi yapmaktır önemli olan. Belli bazı tarihlerde ülkeye giriş yapanlarda görüldüyse, o tarihte görev yapan polislere, sivil savunma çalışanlarına, eczanelere, basın çalışanlarına bu testi yapmak lazım. Sağlık çalışanlarına, belediye çalışanlarına, yoğun bir biçimde yapmak lazım."

"GERİYE DÖNÜK TARAMA YAPACAĞIZ"

Sempton göstermeden hastalığı geçirmiş olan vakalar olabileceğini fakat bu kişilerin binlerce olmadığını söyleyen Özersay, "Bu kişiler binlerceydi diyelim, başkasına bulaştırdıysalar, diğer binlerce kişi nerede? Böyle bir yaygınlığın ülkede olmadığı aşikar. Tespit edilmeyen vakalar kesinlikle vardır. Bu dönem tamamlandığında, geriye dönük testler yapacağız" dedi. 

"SEVKİYAT HAZIRLANIYOR, PARASINI VERİYORSUNUZ, MAL GELMİYOR"

Pandemi meydana geldiğinden bu yana, test, hijyen malzemesi, ilaç ve benzeri şeylerin dünyada çok zor hareket edebildiğini belirten Özersay, "Normal bir piyasa ile karşı karıya değilsiniz. Sevikayata kadar hazırlıyorsunuz, parasını veriyorsunuz, filan ülke üzerindne transit geçerken, hastalığa rastlandı deniliyor, malzemeler ülkeye gelmiyor" şeklinde konuştu. 

KRİZİN EKONOMİK ETKİLERİ...

Kriz yönetiminin kontrollü bir şekilde devam ettiği süreçte, belli başlı ekonomik etkileri olduğunu, bedellerin ödendiğini belirten Özersay, varolan kamu açığının büyüme ihtimalinin yüksek olduğunu vurgulayarak, devletin toplaması gereken vergiyi toplayamayacağını belirtti. 

Özersay, "Devletin maliyesinin toplayacağı para ile aynı şekilde maaşlar ödenir mi ? Hayır. Ya gelirleri arttırmak ya maaşları aşağıya çekmek veya dış ya da iç borçlanmaya gitmek veya Türkiye'den yardım talep edilecek" dedi. 

"Kamu çalışanlarıonı hakkı olan maaşlarını tam ödemek için elimizden geleni seferber edeceğiz" diyen Özersay, önümüzdeki dönemde Türkiye'den mali açıdan somut bir katkı alınması halinde, bu katkının nasıl daha verimli kullanılabileceğinin konuşulması gerektiğini belirtti. 

TÜRKİYE'DEN DESTEK...

"En az kamu maaşları kadar, özel sektördeki ekonomik çarkların dönmesinin, özel sektör çalışanlarının işten atılmamasının" da önemli olduğunu vurgulayan Özersay,  "Şu ana kadar Türkiye'den belli bir katkı sözü aldık mı? Genel anlamda bir destek verileceği mesajını aldık ama rakamsal anlamda almadık. Sayın Erdoğan ile yaptığı görüşmeden, Sayın Tatar bizlere de bahsetti. Genel anlamda, destek mesajı aldığını anlattı. Ama ortada somutlaşmış bir rakam yok" dedi. 

"MARİFET, ZOR ZAMANDA ÜLKEYİ YÖNETEBİLMEKTİR"

2018 yılından bu yana ekonomik krizlerden; füzelere, patlamalardan; pandemilere kadar pek çok olayda Başbakan Yardımcılığı görevini yürüten Özersay, "muhalefette olsaydım demişliğiniz oldu mu" şeklindeki soruya şöyle yanıt verdi: 

"Muhalefette olsaydım demedim ama marifet zor zamanda ülkeyi yönetebilmektir. Türkiye'den bol keseden paranın geldiği, herşeyin olunda gittiği ve aslında daha az demokratik olan, daha az toplumsal katılımın olduğu, sosyal medyanın bulunamdığı, eleştrilerin devlet televizyonlarıyla sınırlı olduğu bir dönemde hükümet etmek gibi değildir bu dönemde hükümet etmek. Marifet, böyle zor dönemlerde, ülkeyi bir limana, sakin sulara götürebilmektir. Henüz onu yapamamış olabiliriz ama gemi su almadı ve batırmadık. Yani bir biçimde, bir duruş sergiliyoruz. Bunun taktiri vatandaşta."

"SİYASETE GİRMESEMİYDİM DEDİĞİM ANLAR OLDU"

"Siyasete girmesemiydim dediğim anlar oldu" diyen Özersay, şöyle devamm etti: 

"Hayatım gerçekten çok daha zorlaşmış oldu siyasete gidikten sonra ama bir de gerçek var, kendi geleceğimizi bu ülkede gördük. Burada birlikte yaşayacaksak, daha iyi bir yönetimi hak ettiğimiz için siyasete girip bir duruş ortaya koyduk. Beğenen, beğenmeyen, huzuru kaçanlar oldu. Siyasete yeni bir anlayış getirebildiğimzi düşünüyor ve iyi ki siyasete girmişim diyorum."

"BU KÜÇÜCÜK ÜLKE, KENDİ BAŞARI ÖYKÜSÜNÜ YAZIYOR"

Özersay, sözlerini şöyle sonlandırdı:

"Bence toplum olarak bu küçücük ülke, kendi başarı öyküsünü yazıyor şu an. Süreç tamamlanmadı ama toplum olarak bunu görelim ve bundan rahatsız olmayalım. Bunun ona ya da buna puan getirir noktasını bir kenara bırakalım, toplumsal özgüvenimizi kazanmamız açısından bu bizim için bir fırsattır. Bu küçücük ülke, kendi şartları içerisinde kendi başarı öyküsünü yazıyor ve belki de önümüzdeki aşamaları da doğru tamamlayabilirsek, ülkemiz kendine göre bir markaya da dönüşecek. Bunlar fırsatlardır, bunu göz ardı etmeyelim. Genellikle, kendimizle alay eder bir konumda olduğumuzu görüyorum özellikle sosyal medya ortamlarında. Mizah iyidir ama o özgüveni tekrardan kazanmamız için bence bu kriz yeniden bir fırsata dönüştürülebilir. "