Tuhaf bir ülkede yaşıyoruz. Biri bir yasak koyuyor. Sonra o yasağı kimse sorgulamıyor. Bu yasak hangi amaca hizmet ediyor, gerçekten uygulanıyor mu, uygulanmıyor mu? Kimse buna aldırmıyor.
Ülkemizde pazar günleri uygulanan sokağa çıkma yasağı da böyle bir yasaktı. Sonunda hükümetin aklı başına geldi. Haftanın altı günü dışında, bayram tatilinde de çarşambadan cumartesiye açık olan sokaklar, pazar günü her ne hikmetse kapatılıyor.
Sanıyorum bu kararı alanlar, bu virüsün pazar gezmesine çıktığını ve bizim için tehlikeli olduğunu, diğer günlerde ise evine çekildiğini düşünüyor!
Olacak iş değil. Sokağa çıkma yasağıyla ilgili saat kısıtlaması da bu tür saçma yasaklar arasında yer alıyor. 
Turizm ülkesinde artık turistten söz etmek zaten mümkün değil. Ancak ülkeyi yönetenlerin de biz ülkede yaşayan insanların yaz akşamlarında dışarıda biraz fazla kalıp, restoranlara üç beş kuruş bırakmasını, esnafın yüzünün gülmesini istemiyor sanıyorum.
Pandemi kuralları çerçevesinde yeni normale ayak uydurmak zorundayız. Uzun zamandır zaten böyle yaşıyoruz. 
Dolayısıyla saat 22.00 ya da 23.00 gibi kısıtlamaların da artık bir anlamı kalmamıştır.
Çarşı pazarın çığlığını sonunda duyan hükümet, pazara kadar değil, sonuna kadar gitmek zorunda olduğunun farkına varmalı.  Bu manada cesur olmalı.
Ülkeyi yönetenler toplumsal yaşamın düzene girmesiyle ilgili siyasi sorumluluk almalı. Ancak görünen manzara şu. Herkes üzerindeki sorumluluğu Bulaşıcı Hastalıkları Üst Komitesi'nin üzerine atmaya çalışıyor.
Devletin karar mekanizmaları alt komiteden, üst komiteden geçilmiyor. Sokaktaki insan da soruyor. Alt komite, üst komite... Peki nerede vatandaşın komite?