“Kıbrıs Rum tarafı Cenevre’de Crans Montana’da ortaya koyduğu maksimalist taleplerle Kıbrıs Konferansı’nın başarısızlıkla sonuçlanmasına neden oldu. Kıbrıs meselesine federal bir çözüm bulunması için bir son fırsat olan bu zirveden bir sonuç çıkmasını engelledi. Kıbrıs Rum tarafı şimdi de Doğu Akdeniz’de hidrokarbon yatakları meselesinde maksimalist bir anlayışla ortaya çıktı. Buna izin verilmeyecek.”

“ABD ile ilişkilerimiz doğrusu eskisi gibi değil. ABD eskiden de, her na kadar ittifak ilişkilerimiz olmasına rağmen, tam bir müttefik olarak davranmadı. Bizimle ilişkilerinin iyi olduğu dönemlerde bile, Çekiç Gücü operasyonu çerçevesinde Kandil’deki terör yapılanmalarını himaye etmeye hep devam etti. Kendi içimizdeki, ülkemizdeki teröristlere de hep el altından destek vermeye devam etti. ABD ne yazık ki fiiliyatta bu terör örgütü ile hep iç içe oldu. Hep onu kullandı, hep destek verdi. Bu durum kabul edilemez”

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Başdanışmanı Prof. Dr. Yasin Aktay Kıbrıs konusunda Crans Montana’daki zirve sonrasında sonuç getirmeyecek müzakere süreçleri ile daha fazla zaman kaybına tahammül kalmadığını söyledi. Prof. Dr. Aktay Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon yatakları meselesinde Kıbrıs Türkünün haklarının Güney Kıbrıs’ın atacağı tek yanlı adımlarla gasp edilmesine izin verilmeyeceğinin altını çizdi. Aktay, “Türkiye bölgede ne Kıbrıs Türklerinin haklarına halel getirecek bir gelişmeye, ne de kendi kıta sahanlığına dönük yasa dışı bir faaliyet içerisine girilmesine kesinlikle izin verecektir. Bu konuda Türkiye’yi kimse test etmeye kalkmasın” dedi.

Aktay Havadis Gazetesi’nin sorularını yanıtladı, Afrin’e dönük gerçekleştirilen Zeytin Dalı Harekatı ve Kıbrıs konusundaki son gelişmelerle ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Yasin Aktay, Türk sondaj gemisinin kısa bir süre içerisinde Kıbrıs Türk tarafı ile konuşulup anlaşılan  yasal çerçeve içerisinde Doğu Akdeniz’de olacağını ve faaliyetlerine başlayacağını söyledi.

Türkiye’nin Afrin’e dönük harekatının bizzat kendi ülkesine yönelik olan terörü  bertaraf etmek için uluslararası hukukun kendisine verdiği hakla  gerçekleştirdiğinin altını çizen Aktay, “buna ilave olarak Suriye halkı da bütün unsurları ile Türkiye’yi orada görmek istiyor ve davet ediyor” dedi.

Aktay Türkiye’nin teröre karşı mücadelede kararlı olduğunu vurgulayarak, “Sınırımızın dışında Menbic’te hatta Fırat nehrinin doğusunda, Kandil’de, Sincar’da Türkiye’ye yönelik bütün terörist oluşumların önünü kesecek operasyonların devam etmesi konusunda bir kararlılık vardır” ifadelerini kullandı.

İşte Aktay’a sorulan sorular ve yanıtları:

Soru: Kıbrıs konusundaki son gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Yasin Aktay: Kıbrıs Rum tarafı Cenevre’de Crans Montana’da ortaya koyduğu maksimalist taleplerle Kıbrıs Konferansı’nın başarısızlıkla sonuçlanmasına neden oldu. Kıbrıs meselesine federal bir çözüm bulunması için bir son fırsat olan bu zirveden bir sonuç çıkmasını engelledi. Kıbrıs Rum tarafı şimdi de Doğu Akdeniz’de hidrokarbon yatakları meselesinde maksimalist bir anlayışla ortaya çıktı.  Bu bölgede tek yanlı araştırma faaliyetleri içerisine girerek oldu bittiler yaratma peşine düştü. Bu kabul edilemez. Bölgede Kıbrıslı Türklerin de hakları vardır. Kıbrıslı Türklerin haklarının oldu-bittilerle gasp edilmesine kesinlikle göz yumulmayacaktır. Türkiye Kıbrıs Adasının çevresinde Kıbrıslı Türklerin haklarını sonuna kadar korumakta kararlıdır. Bu arada bizim de kendi kıta sahanlığımız içerisindeki hak ve çıkarlarımızın korunması için gereken her ne ise bunun yapılacağının altını çizmek isterim. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi bölgede uluslararası hukukun dışında hareket etmekte, bu yönde bazı komşu ülkelerle anlaşmalar imzalamaktadır. Türkiye’nin bu konuda girişimleri vardır. Uluslararası hukukun dışına çıkılarak bölgede Kıbrıslı Türklerin ya da Türkiye’nin haklarını kimse gasp edemez. Kıbrıslı Rumlar adanın tek sahibi gibi davranma yanlışında ısrar etmektedirler. Kıbrıs sorununa eşitlik temelinde adil bir çözüm bulunmadan bölgede Rumların yaptıkları tek yanlı araştırma faaliyetlerinin yasa dışı olduğu konusunda defalarca Kıbrıs Türk tarafı ve Türkiye uyarılarda bulundu. Ben bir kez daha tekrar etmek istiyorum Türkiye bölgede ne Kıbrıs Türklerinin haklarına halel getirecek bir gelişmeye, ne de kendi kıta sahanlığına dönük yasa dışı bir faaliyet içerisine girilmesine kesinlikle izin verecektir. Bu konuda Türkiye’yi kimse test etmeye kalkmasın..

"ARTIK YENİ YOL VE YÖNTEMLERİ KONUŞMAKTAN VE BU ARAYIŞA GİRMEKTEN KİMSE ÇEKİNMEMELİDİR"

Soru: Türkiye Akdeniz’de sondaj çalışmaları başlatacak mı?

Yasin Aktay: Türk sondaj gemisi kısa bir süre içerisinde Kıbrıs Türk tarafı ile konuşulup anlaşılan  yasal çerçeve içerisinde bölgede olacak ve faaliyetlerine başlayacaktır. Bu konuda hazırlık çalışmalarının devam ettiğini biliyorum. Biz Türkiye Cumhuriyeti olarak Kıbrıs’ta adil ve kalıcı bir çözüme ulaşılabilmesi için bugüne kadar üzerimize düşeni yaptık. Yapmaya da devam edeceğiz. Crans Montana’daki zirve sonrasında ortaya şöyle bir durum çıkmıştır. Türk tarafı orada ortaya bir çerçeve anlaşması çıkarılabilmesi için herşeyi yaparken, Rum tarafı maksimalist taleplerle masaya gelerek süreci sabote etmiştir. Rumların bu tavırları nedeni ile sonuçta oradaki görüşmeler başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Bundan sonra Kıbrıs’ta yeni bir süreç başlayacaksa bu eskisinden farklı olmalı ve ona göre kurgulanmalıdır. Eski yaklaşım ve yöntemlerle bir yere gidilemeyeceği görülmüştür. Sonuç getirmeyecek müzakere modelleri ile daha fazla zaman kaybına tahammül kalmamıştır. Artık yeni yol ve yöntemleri konuşmaktan ve bu arayışa girmekten kimse çekinmemelidir.

Soru: Afrin’e dönük ‘Zeytin Dalı Harekatı’nın başarı ile sonuçlanması sonrasında ne olacak, bölgede nasıl gelişmeler yaşanacak?

Yasin Aktay: Türkiye Zeytin Dalı Harekatı ile birlikte bölgede etkisini ve gücünü gösterdi. Türkiye’nin bölgede gösterdiği bu başarı sonrasında yaşanacak gelişmelerde, gerek Astana’da, gerekse Soci’de Türkiye’nin tezleri daha çok dikkate alınacak. Tabi ki bu harekatla birlikte Türkiye’nin daha önemli bir kazancı, Suriye sınırında Türkiye’ye karşı oluşturulmaya çalışılan terör koridorunun oluşumunun engellenmesi oldu. Bölgede teröristlerin hayalleri suya düşmüş oldu. Türkiye kendi sınırını güvenceye alma konusunda önemli bir adım atmış oldu. Türkiye şükürler olsun ki, bundan iki-üç yıl öncesine kadar hayal edilemeyecek bir ilerleme kaydetti. Türkiye’nin şu anda kendi sınırları içerisinde terör sorunu sıfıra yaklaşmış bulunuyor. Terörle mücadeledeki kararlılık devam edecek. Harekatla birlikte Afrin’den Türkiye’ye yönelik gelen terör tehdit ve faaliyetleri de sonlandırılmış oldu. Bundan sonra ise, sınırımızın dışında Menbic’te hatta Fırat nehrinin doğusunda, Kandil’de, Sincar’da Türkiye’ye yönelik bütün terörist oluşumların önünü kesecek operasyonların devam etmesi konusunda bir kararlılık vardır. Bu tabii ki sadece Türkiye’ye yönelik terör tehditine karşı değil, ayni zamanda Türkiye’ye doğru gelmekte olan göç dalgalarına karşı da bir yeni durum yaratmıştır; biz her ne kadar da bunu insani bir durum olarak değerlendirip, Türkiye’ye gelen göç dalgalarına  Avrupalılar gibi kapımızı kapatmadıysak da, doğrusu bu göç dalgasının yaşanmasını temenni etmezdik ve etmiyoruz da. Hatta Suriyelilerin kendi ülkelerinde kalabilmesi ya da dönebilmesi için de gerekli şartların oluşması ve iyileştirilmesi yönünde de hep bir çaba içerisinde olduk. Afrin operasyonu bir yönü ile de insanların evlerinden göç etmesinin önünü kesti. Uzun bir zamandan beridir Türkiye’nin anlatmaya çalıştığı güvenli bölge konusunu da bir şekilde burada hayata geçirmiş olduk. Daha önce Fırat kalkanı harekatı sırasında kurtarılmış olan Cerablus, El Bab gibi bölgelere 150 bin kadar Suriyeli dönüp evlerine yerleşti. Ve o Suriyeliler şu anda kendi hayatlarını devam ettirmektedirler. Yavaş yavaş kendi ekonomilerini oluşturmuş durumdadırlar. Zaten canlı bir ekonomileri ve hayatları vardı, o canlı hayatlarına tekrar geri dönmüş oldular. Türkiye bu geri dönüş sürecinde kendilerine her türlü yardım ve desteği verdi. Hiç kimseyi zorla göndermedi. Dönmek isteyenlere de her türlü kolaylık sağlandı. Afrin’de de ayni şekilde Cerablus ve El Bab’ta yapılanın aynisi yapılacaktır ve zaten yapılmaya başlanmıştır. Yaşanan bu gelişmeler sonrasında, gidemediğimiz yerlerde oranın halkının şu anda Türkiye’yi büyük bir coşku ile davet ediyor olduğunu görüyoruz. Rusya’yı bölgeye Esad rejim davet etti, onlar oradan kendilerine meşruiyet buldu. Ayni şekilde İran’ı da Esad rejimi davet etmiş oldu. Ama Türkiye’yi şimdi bizzat Suriye halkı davet ediyor ve meşruiyetse şu anda halkın bu daveti daha bir meşruiyet veriyor. Halk bizzat canını kurtarmak üzere Türkiye’yi davet ediyor. ABD ise kimseden davet almadan, kendi kendine gelin güveyi olup sözüm ona Esad’tan Suriye halkını kurtarmak için gelip orada bambaşka işlere girişen tuhaf bir yolu takip ediyor. Türkiye bizzat kendi ülkesine yönelik olan terörü  bertaraf etmek için uluslararası hukukun kendisine verdiği hakla oraya girdi; buna ilave olarak Suriye halkı da bütün unsurları ile Türkiye’yi orada görmek istiyor ve davet ediyor.

Soru: Türkiye’nin bundan sonra ABD ile ilişkileri nasıl olur?

Yasin Aktay: ABD ile ilişkilerimiz doğrusu eskisi gibi değil. ABD eskiden de, her na kadar ittifak ilişkilerimiz olmasına rağmen, tam bir müttefik olarak davranmadı. Bizimle ilişkilerinin iyi olduğu dönemlerde bile, Çekiç Gücü operasyonu çerçevesinde Kandil’deki terör yapılanmalarını himaye etmeye hep devam etti. Kendi içimizdeki, ülkemizdeki teröristlere de hep el altından destek vermeye devam etti. Resmi politikası itibarı ile PKK’yı bir terör örgütü olarak niteliyor, nitelemekten başka bir çaresi yok çünkü PKK’nın yaptığı herşey terör kapsamına giriyor, ancak ABD ne yazık ki fiiliyatta bu terör örgütü ile hep iç içe oldu. Hep onu kullandı, hep destek verdi. Şu anda karşımızdaki bu terör örgütünün kullandığı silah ve teknolojiler ancak bir NATO üyesi ülke himayesi altında olabilecek şeyler. Ben şu anda Siirt’te yol ya da kanal yaptırmaya, oraya daha çok hizmet götürmeye çalışıyorum ve bu tür yatırımların ne kadar pahalı ve zor işler olduğunu görüyorum. Diğer yandan terör örgütlerinin kontrolündeki bölgelere başka yerde on-on beş yılda yapılamayacak yatırımlar terör istihkamı için yapılmış. Biz bunları gördük. Yerin altından metrelerce giden ve yapımı çok zor olan beton tüneller gördük. Bunlar uluslararası gücü olan devlet destekleri olmadan yapılabilecek işler değildir. Demek ki terör örgütünü desteklemiş olan ülkeler var. Çok şükür ki, bütün o istihkam Özgür Suriye Ordusu ile Türk Silahlı Kuvvetleri karşısında dağılmak durumunda kaldı. ABD ile ilişkilerimiz bu aşamadan sonra ABD’nin tutumuna bağlı olacaktır. ABD biraz daha sözüne sadık büyük bir ülke gibi davrandığı sürece bizim ABD ile ilişkilerimizi bozmak gibi bir niyet ve hedefimiz olamaz. Ancak şu anda ABD bir büyük ülke gibi davranmıyor. Terör örgütleri ile iç içe onları destekleyen, üstelik bunu kendi müttefiki olan ülkelere karşı destekleyen bir siyaset izliyor. Bunu yapan ABD aslında bugün eğer yargılanmıyorsa, çok güçlü olduğu için yargılanmıyor. Yoksa aslında ABD bir suçlu güçlü ülke konumundadır. 

Soru: Suriye’nin bundan sonra geleceği nasıl olacak?

Yasin Aktay: Suriye’nin geleceği ile ilgili bizim hayallerimiz, beklentilerimiz ve hedeflerimiz farklı, Suriye’nin şu anki gidişatı farklı olabiliyor. Bizim hedefimiz Suriye’nin yekpare bir ülke olarak eskiden olduğu gibi bütün halkların beraber yaşayabilecekleri, demokratik çerçevede bütün halkların yönetime adil ve eşit bir şekilde katılabildikleri bir yapının oluşmasıdır. Böyle bir Suriye’dir. Barışa ulaşmış, onları katleden bir yönetimden kurtulmuş, kendini yöneten bir Suriye hayalimiz var. Böyle bir Suriye’ye doğrusu çok yakın değiliz. Ama bu imkansız bir şey de değildir. Ama orada  ABD’nin esas arzu ettiği süreç paramparça bir Suriye’nin yaratılmasıdır. Biz ise bu programa karşı mümkün mertebe direnmeye, bunu geçersiz hale getirmeye çalışıyoruz…