Ulusal Birlik Partisi Genel Sekreteri Oğuzhan Hasipoğlu, İslam Spor Oyunları ile ilgili açıklama yaptı.

Hasipoğlu " Konya’da gerçekleşecek İslami Dayanışma Oyunları, İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi ülkeler arasında düzenlenen bu çok sporlu organizasyona ise maalesef katılamıyoruz.Belki de gerekli lobi çalışmasını yapıp, ilgili yasa ve tüzükler incelenip resmi başvurular yapılsaydı ve 9 Ağustos tarihi gelmeden neden katılamayacağımız hukuken ve siyaseten sorgulansaydı, bugün bu organizasyonda gençlerimiz yer alabileceklerdi! " ifadelerini kullandı.

Hasipoğlu'nun açıklaması şöyle:                                                                                        

9-18 Ağustos tarihleri arasında Konya’da gerçekleşecek İslami Dayanışma Oyunları, İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi ülkeler arasında düzenlenen bu çok sporlu organizasyona ise maalesef katılamıyoruz.

Oyunlara, 56 ülke katılacak. 24 branşta 6000 katılımcı mücadele edecek, 483 madalya başarılı sporcuların boyunlarına asılacak.

Belki de  gerekli lobi çalışmasını yapıp, ilgili yasa ve tüzükler incelenip resmi başvurular yapılsaydı ve 9 Ağustos tarihi gelmeden neden katılamayacağımız hukuken ve siyaseten sorgulansaydı, bugün bu organizasyonda gençlerimiz yer alabileceklerdi! 

Yapılan açıklamalardan 2005 yılında İslam Oyunları Federasyonu tüzüğünde değişikliğin olduğunu anlıyoruz. Ancak bu tarihten çok önce biz zaten Gözlemci Üye statüsünde dahi  olsa İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) her türlü organizasyonunda (spor dahil) aktif olarak yer alma hakkını elde etmiştik. Örneğin daha önce İslam spor oyunlarına katıldık, tüm zirvelerinde Cumhurbaşkanlığı seviyersinde katılıyoruz, tüm ekonomik ve siyasi zirvelere bakanlar düzeyinde katılınıyor.  Şimdi nasıl oluyor da kazanmış olduğumuz haklardan mahrum kalıyor ve bu haklardan mahrum bırakılırken konunun siyasi yönünü sorgulamayıp, gerekirse de yargı yoluna başvurmadığımızı anlayabilmek mümkün değildir.

İslam İşbirliği Teşkilatına bağlı  İslam Spor ve Dayanışma Federasyonu’nun (ISSF) Konya”da düzenleyeceği spor organizasyonuna katılamamızın izahı yoktur. İslam İşbirliği Teşkilatının ilgili mevzuatına bakacak olur isek;

İİT Anayasasına göre Üyelik ve Gözlemci Üyelik statusu tanımlanmıştır.Devletlere tanınan bu Gözlemci üyeliği, normal üyelikten birçok farkı olsa da (örneğin yetkili organlarda oy hakkı olmaması gibi), İİT”nın birçok organizasyonunda yer alabilmektedir.

Bir federasyona üye olabilmek için iki husus önemlidir. Organizasyonun yapacak olan Federasyonun mevzuatı ve başvuruyu yapacak olan ülkenin yapmış olduğu lobi çalışması, diğer bir ifadeyle siyasi hazırlıkları. İİT üyelik statümüzü gözden geçirdiğimiz zaman, Türkiye Cumhuriyeti”nin desteği ile geçmişte ciddi kazanımlarımızın olduğu görülmektedir. Ancak geçmişte elde edilen bu kazanımlara, son 10 yılda hiçbir ekleme yapmamışız! Hali hazırda elde edilinen bu kazanımlara baktığım zaman, katılamamamız için hiçbir sebep görememekteyim. Tabi katılım için çaba gösterilmemişse, kimse bizim hatrımıza davet göndermez.

Hukuki ve Siyasi açıdan aşağıdaki değerlendirmem de dikkate alınarak, bu sefer kaçırdığımız treni, gelecek seferki organizasyon için kullanabileceğimiz kanaatindeyim. 

Hukuki Çerçeve;

İslam İşbirliği Teşkilatı Yasasının 3. Maddesi, Üyelik şartlarını, 4. Maddesi ise Gözlemci Üyeliği düzenlemektedir. Yasanın 4. Maddesi kimlere gözlemci üyelik hakkı verildiğini açıklamıştır. Bu maddeye göre BM üyesi olan ve Dış İşleri Bakanlarından oluşan Kurulun tümünün olumlu oyu ile bir Devlete (State) bu üyelik hakkı verilmektedir. Kıbrıs Türk Devleti adıyla bu hak ülkemize verilmiştir. İşbu Madde de,  3 önemli unsur öne çıkmaktadır; tüm devletlerin olumlu oyu, Devlete verilen bir hak olması (State ifadesi), sonuncusu da BM üyesi olma kriteri. Bize bu hak, daha önceki yıllarda verildiğinden,  BM üyesi olmadan bu hak bize tanınmıştır. Diğer bir ifadeyle bize  aslında müktesep bir hak ihdas edilmiştir.Bunu söylerken yorum yapmıyorum, aynı maddenin hemen altında şu paragrafa dikkat çekmek isterim; “bu yasadaki hiçbir hüküm, mevcut üyenin haklarına halel getirmez”. Bu yasadaki hiçbir hüküm dediğine göre, bu madde gecici üyelik için de kıyasen uygulanabilen bir genel düzenlemedir. Zira biz hem İİT, hem de İslam Spor geçici üyeyiz ve hukukun en temel kuralıdır ki, aksine bir hüküm yok ise; üye olduktan sonra yapılan düzenlemeler ancak yeni girecek olan üyeleri bağlar. İslam Spor Oyunları Federasyonun tarafımıza verdiği veya vereceği olumsuz yanıtlara karşı kullanabileceğimiz en önemli hukuki arguman bu olmalıydı. 

İİT ile sıkı işbirliği anlayışıyla faaliyet gösteren Islam Dayanışma Spor Federasyonun tüzüğüne göz atacak olursak, işbu tüzüğün 4. Maddesi Üyelik tanımlamasını yapmıştır.   Uluslararası Milli Olimpiyat Komitesi tarafından onaylanan İİT üye ülkelerinin Milli Olimpiyat Komitelerin Islam Dayanışma Spor Federasyonuna üye olabileceği belirtilmektedir. Bu tüzük 2005 yılında geçmiş. Bu tüzük geçmeden önce zaten Kıbrıs Türk Devleti adıyla hem İİT hem de İDSF geçici üyeliğimiz onaylanmış.  Her hal ve karda bu kadar yıldır bu maddenin gereğinin yapılması gerekmekteydi. Hemen aşağıda belirttiğim tarihsel gelişmeler ışığında, 2005 yılından bugüne değin, ciddi lobi ve hukuki çalışması yapılsaydı, bugün Konya”daki oyunlarda olamamamız için bir sebep görememekteydim.

Elimizdeki olumlu argüman ve veriler;

Islam Dayanışma Spor Federasyonun oyunlarına katılabilmek için başvuru yapsaydık veya neden davet edilmediğimizi ihtilaf konusu yapsaydık, aşağıdaki gelişmeler eminim dikkate alınırdı;

İİT almış olduğu önemli bir karar vardı ki; Kıbrıs Türklerine yönelik izolasyonun kaldırılmasına yönelik çağrıda bulunan karar, Haziran 2004'te İstanbul’da gerçekleştirilen 31. İslam Dışişleri Bakanları Konferansında onaylanmıştı. Hemen Annan planı ertesinde alınan bu karar aslında İslam Spor ve Dayanışma Federasyonuna  üyelik için en önemli argümanlarımızdan biridir.

Diğer bir olumlu argumanımız, aslında bizim İslam Spor Federasyonuna da gözlemci üyelik durumumuz olduğudur. İslam Spor ve Dayanışma Federasyonu (ISSF): 6 Mayıs 2008 tarihinde gerçekleştirilen İslam Spor ve Dayanışma Federasyonu’nun (ISSF) 13. İcra Kurulu ve Genel Kurul Toplantısı’nda ISSF’ye gözlemci statüde üye olan ülkemiz, 31 Ağustos – 1 Eylül 2009 tarihleri arasında düzenlenen İslam Spor ve Dayanışma Federasyonu 6. Genel Kurulu’nda Dışişleri Bakanlığımız ile Milli Eğitim, Gençlik ve Spor Bakanlığı’ndan yetkililer tarafından temsil edilmiştir. İİT ve ISSF yasalarında gözlemci üye olan ülkeler bu spor organizasyonuna katılamaz diye bir kurala rastlamadım. Açıkça yasaklanmayan durumlarda, pek ala bu yasal boşluktan yararlanılabilirdi.

Örneğin Asya Futbol Konfederasyonu tüzüğünde bile, BM üyesi olmayan devletler bile “Geçici Üye” statüsünde bu Konfederasyona üye olup, dünya kupası elemelerine katılabilmekte, diğer bir ifadeyle dünyadaki herhangi bir ülkenin futbol takımı ile maç yapabilme hakkına sahip olabilmektedirler.

4-8 Ağustos 1991 tarihlerinde İstanbul’da yapılan 20. İslam Devletleri Bakanlar Kurulu toplantısında KKTC’nin gözlemci statüsü güçlendirilerek, İİT’nın tüm komite ve İslam Kalkınma Bankası gibi bağlı kuruluşlarının çalışmalarına katılma imkanı (to take part effectively in the work and activities and meetings of all the organs of the OIC, including its subsidiary organs and affiliated institutions) sağlanmıştır. İslam Spor ve Dayanışma Federasyonu’nu da İİT”nin bir bağlı kuruluşu olduğu, kendi tüzüğünde açıkça yazmaktadır. Sadece bu madde bile bizim Konya”da olmamızı sağlayabilecek önemli bir karardır.

İİT Zirve Toplantısı: İİT’nin en yetkili organı olan İslam Zirvesi 3 yılda bir toplanmakta olup, ülkemiz Zirve’de Devlet Başkanı düzeyinde temsil edilmektedir. Bu zirveye dahi Cumhurbaşkanı seviyesinde katılma hakkını elde etmişken, bu spor organizasyonuna gençlerimizin katılamayacak olması kabul edilebilir değildir. 

 Konya”da gerçekleşecek olan Cumhurbaşkanımızın da davet aldığından bahsediliyor. Keşke Cumhurbaşkanımız diğer ülkelerin sporcuları ile birlikte, kendi ülkesinin sporcularını da Konya”da izleme imkanı bulabilse ve kazanacaklarına emin olduğum madalaylarını takabilseydi. 2005 yılından beri bizi engellediği iddia edilen tüzük maddesine rağmen, yukarıda hukuki ve siyasi argümanlarla bu konu ihtilaf konusu yapılsa idi, şu anda yaşadığımız çıkmaz pek ala aşılabilirdi.  

Yukarıda bahsettiğim gelişmeler ve yasal durum, özellikle izalosyanların kaldırılması kararına da  sırtımızı dayararak, 9 Ağustos gerçekleşecek olan İslam Spor oyunlarına katılımımız için önemli kazanımlardır. Türkiye Cumhuriyeti”nin de ciddi lobi çalışmaları ve girişimleri elde edilen bu kazanımlarından sonra, yukarıda izah etmeye çalıştığım hukuki ve siyasi argumanları da kullanarak İslam Spor Federasyonu oyunlarına katılabilmek için hukuki ve siyasi mücadeleyi vermek ve üyelik için resmi başvuru yapmamız gerekmektedir.

9 Ağustos Konya trajedisi bize, temenniden öteye gitmeyen beyanatlar vermek yerine, ülkemizin gençlerine uygulanan spor ambargolarına son vermek için  sistemli, proaktif, çözüm yaratıcı resmi bir politikanın ve buna bağlı olarak da bir eylem planının oluşması gerektiğini gösteriyor.