Artık elimize gazete alıp sayfaları çeviremeyecek miyiz?

Gidişat diyor ki, “büyük olasılıkla evet çeviremeyeceğiz”...

Peki ne yapacağız?

Herkes internet üzerinden mi okuyacak?

İngiliz gazeteleri, hala direniyor...

“Abone olun, 12 hafta her gün kapınıza gazete bırakalım” diyorlar...

Ama “evde kal”, tüm Dünya’da sayfalarını karıştırdığımız gazete satışlarını olumsuz etkilerken, binlerce, on binlerce gazeteciyi de sokakta bıraktı.

-*-*-

KKTC’de önce Radikal adlı gazete yayınlarını durdurdu.

Sonra coronavirüs kriziyle birlikte, Haberci, Kıbrıs Postası, Vatan, Haberal Kıbrıslı, Star, Volkan, Kıbrıs Manşet, Havadis ve Halkın Sesi, baskıdan vzgeçti; internet yayınlarıyla yaşamını sürdürüyor.

-*-*-

Cuma günü, Afrika, Yenidüzen, Kıbrıs, Diyalog, Haberatör, Detay, Yeni Bakış, Nacak ve Güneş basılmaya devam eden gazetelerimizdi.

Ancak nereye kadar?

Bilemiyoruz...

Bu kriz ne kadar sürer, şu anda kimse kestiremiyor...

-*-*-

Salgınla mücadelenin süresi gazetelerin yeniden şekillenmesinde net belirleyici olacak.

Ama salgınla mücadelede elde edilecek başarı, siyasette belirleyici faktörlerin en başında gelecek.

Bu salgın, Dünya’da sadece gazetelerin geleceğini değil; krallıkların, diktatörlüklerin, demokrasilerin de geleceğine ciddi etki yapabilecek.

Hepsinden önemlisi liderlerin akıbetleri salgınla mücadeledeki başarıya bağlı.

-*-*-

Algı operasyonu ile liderler “tedbir alamaz” mı?

Mesela Trump manyağı daha şimdiden, “... 200 bin kişi ölürse başarılı sayılacağız” diyor...

Amerika’da 175 bin kişi ölürse, çıkıp, halka “başardık” demenin hesabıyla alakalı bir tahmin.

-*-*-

Oysa “başarılı olmanın” bence çok basit bir göstergesi olacak.

Dünyada bu virüsten dolayı nüfusa göre ölüm ortalaması kaç?

Nüfus şu kadar, virüs bulaşan şu kadar ve ölüm sayısı da bu kadar!

Bakacaklar, diyecekler ki “peeeee çok yüksek!”...

O zaman, o ülkedeki sistem ve liderlik, değil demokrasiyle seçilmiş olmak; en güçlü diktatör de olsa, pandemik öncesi oturduğu koltuğa ya oturamayacak ya da rahat olmayacak!

-*-*-

KKTC için de aynı şey geçerlidir.

Şu anda test sayısında ciddi anlamda gerideyiz.

Ama yapılan test sayısında “pozitif” vaka sayısında durum fena değil.

Allah artırmasın, “ölüm oranı veya rakamı” bayağı düşük...

İnşallah da öyle kalır.

Öyle kalırsa, bu hükümetin tedbirleri tamamdır demektir.

-*-*-

Hem bizim için hem de başka ülkeler için, çok elzem bir durum daha var...

Hangi sektörler öne çıkarılmalı?

Bu noktada, çok zeki ve ticari açıdan aklı çalışan insanlara ihtiyaç var...

Nasıl ki doktorları bir yere toplayıp, sağlıkla ilgil tedbirleri tartışıyoruz; nasıl ki herkes bir grup ekonomist veya benzer meslekten uzmanı toplayıp, bazı hesaplamalar yapıyor; yatırımcı kafaya sahip, başarılı olmuş iş insanlarını da toplayıp, (tele konferansla tabii ki), görüşlerini almak lazım.

-*-*-

Kıbrıs sorununu çözmek zorunda mıyız?

Bunu söylersek, “elimiz zayıflar” deniliyordu geçmişte.

Elimiz koptu, neresi zayıflayacak durumundayız şu anda!

Ancak yine de çözüm ve Dünya ile bütünleşmek mi işimize yarayacak yoksa mevcut şekliyle “korsan” bir şekilde idare etmek mi?

1958’den beri yaptığımız gibi; Türkiye’nin çıkarları ile bizim çıkarlarımız ortaktır mı diyeceğiz?

Mesela bunu dersek, yarın turist Antalya ve Bodrum gibi noktalara mı daha kolay ulaşacak yoksa KKTC’ye mi?

Tartışacağız!

-*-*-

Bizim casinolarımız var, onlar bize yeter mi?

Gerçekten bunları konuşmak ve planlar hazırlamak gerekmiyor mu?

-*-*-

Bu kadar zamandır casinolara, teşviklere falan sırtımızı dayadık; devam edeceksek, mesela benim bir önerim var, cannabisi turistik açıdan serbest bırakacaksınız.

Nasıl ki kumara gelenlere zaman zaman “kadın” da satışına göz ymuyorsunuz; cannabisi de çok ciddi bir ekonomik yatırım olarak görmemiz gerekmez mi?

Ahlak mı dediniz?

Etik mi dediniz?

Lütfen geçiniz!

-*-*-

Sesli düşünüyorum sadece...

Kesinlikle sürdürülebilir bir ekonomik yapı şart...

Bence pandemik bu seneyi de aşar ve ortalıktaki toz duman yatışmazsa, üniversiteler “çok zor toparlar”... Fazla bel bağlamamak lazım.

-*-*-

İnşaat sektörü?

Emlak piyasası?

Hizmet sektörü?

Ercan Havaalanı?

-*-*-

Ne üreteceğiz?

Nereye, nasıl satacağız?

Nasıl kredi bulacağız?

“Ankara Ankara güzel Ankara...” diye marş söyleyip, “biz yine düştük dara” diye ekleyip, el açmaya devam mı edeceğiz?

Tembel ve asalak damgasını hiç hak etmediğimiz halde, hala işitmeyi sürdürecek miyiz?

-*-*-

Kısacası hamasete devam mı?

Yalana devam mı?

Propagandaya devam mı?

Algı operasyonlarına devam mı?

Nüfusumuzu bilmemeye devam mı?

-*-*-

Meseleyi kendime bağlamak gibi bir niyetim yok ama çok merak ediyorum; ... İfade özgürlüğü gibi demokratik haklarımı kullanıp, bütün bunları yazdığım ve söylediğim; bazı şeyleri sorguladığım ya da eleştirdiğim için için vatan haini olduğumu iddia eden yalakalara, lüzumsuz işe yaramaz asalaklara, hangi siyasetçimiz çıkıp da “Arif hoca öpsün seni” diyebilecek?

-*-*-

Artık gerçekleri korkmadan konuşma zamanıdır.

Mesela çocuk yuvalarının veya yaşlı bakım evlerinin salgın riskine dikkat çekebiliyorsak, hapishanenin daha yüksek risk taşıdığını Zorlu Töre’den başka siyasilerin de söylemesi gerekmez mi?

-*-*-

Hazır evdeyiz...

Çıkmıyoruz...

Herkes düşünsün...

İyi Pazarlar...