Bernard Shaw diyor ki; “Doğruları biliyorsan, yalanları dinlemek eğlencelidir”...

-*-*-

Vaaaay; “... Serhat İncirli bize ‘yalancı’ dedi!”...

-*-*-

Hayır demiyorum!

Ortada bir “yalan” var, doğrudur ama kimse “yalancı” değildir!

Sorun da zaten buradadır!

-*-*-

Ortada bazı yalanlar var ama bu yalanları söyleyenlerin “bunu isteyerek ve kalben” söylemiyor olmalarıdır asıl önemli olan!

Ürküten de budur!

Tehlikeli durum da budur!

-*-*-

Türkiye’deki ahlaksız 15 Temmuz darbe girişiminin sonucunu bekleyip “tepki vermek” gibi!

Yani ne acıdır ki, insanlar, “gönüllerinden geçeni” değil; “ortama uygun olanı” söylüyor!

-*-*-

Bir çeşit “münafık” olma hali de diyebiliriz!

Örnek mi?

Besmele çekmesini bilmeyen, hayatında caminin yanından dahi geçmemiş bir çoğumuzun, son dönemlerde “beş vakti” bile az buluyor olmaları!

-*-*-

Veya hayatının tamamını “Atatürkçü” olarak geçirmiş binlercemizin, şu anda “Yahu kimdi Mustafa Kemal?” sorusuna; “Bilmem, kimdi?” diye “kontra soru” ile yanıt verip Cem Yılmaz esprisi yapıyor duruma düşmesi!

-*-*-

Samimiyet yok!

İçten gelen saygı yok!

Sevgi zaten sıfır!

-*-*-

Haaaa kendi adıma “doğruları” az çok bilmeye çalışıyorum veya bir miktar biliyorum dolayısıyla Bernard Shaw’un dediği gibi “eğleniyorum” da...

“Ya bilmeyenler?”...

-*-*-

Mesela mı?

Mesela uluslararası kültür ve spor festivalinden falan bahsediliyor!

Uluslararası!

Duyan da sanır ki; Covid 19’dan dolayı Tokyo Olimpiyatları KKTC’nin şirin köyü Elye’ye alındı!

O derece!

Haberi okuyoruz, fotoğraflara bakıyoruz, “Uluslararası” derken, acaba, “Kıbrıs Türk ulusu” ile “Türk ulusu”ndan mı bahsediliyor?

-*-*-

Allah’a binlerce kez şükür ki, Erhan Arıklı, Kırgız ahbaplarını getirmiş; iki de basketbol maçı olacak ve “uluslararası” nitelik yükselecek; yoksa, durum gerçekten “yalan”!

-*-*-

Şunu söylesek hata mı yapmış oluruz?

“Kardeşim, KKTC’yi hiç bir ülke tanımıyor, haliyle, biz bize festival yapıp, top oynayacağız”...

Yani ne yalan söyleyeyim, “doğruyu” söylemek, “abartılı yalanlardan” çok daha “düzgün” gelir bana!

-*-*-

Ok atacağız!

Çok güzel bir spor!

Mini golf da oynayacağız!

Hah, işte “uluslararası” özellik burada; “Okçuluk ata sporumuz”, “golf, evrensel bir spor” o zaman adını “uluslararası” koyalım!

Bu mudur?

Yani neden “uluslararası”?

Neden?

“Ulusal” deyin!

Kötü müdür “ulusal” olması?

Bence değil!

-*-*-

Yani çok özür dilerim ama “... Kahramanmaraş dondurması, pekmez sucuğu, Trabzon’un fındık ezmesi, Konya’nın etki ekmeği, Gaziantep’in baklavası gibi lezzetler de sunulacak” dediğiniz basın açıklamasında, “uluslararası” özellik mi var?

Eğer gerçekten öyleyse; siz demek ki coğrafyayı en az bin yıl öncesine taşıdınız!

Haksız mıyım?

-*-*-

Trabzon’un fındık ezmesi mi?

Bayılırım!

Konya’nın etki ekmeğini yemedim ama Gaziantep’in adını duyduğumda zaten salyalarım Almanya’yı bir kez daha sel altında bırakabilir!

Ama “uluslararası” deme be abi!

Lütfen be abi!

Kandırmayın bizi yani!

Herkesi salak yerine koymayın aynı zamanda!!!

-*-*-

“... Hain Serhat bizimle dalga geçiyor” mu diyeceksiniz?

Kardeşim, kim kimle dalga geçiyor?

Lütfen yani!

Asıl herkesle dalga geçen sizlersiniz!

-*-*-

Efendim, “KKTC” ismi değişecek ve tanıtım kampanyası başlatılacak!

Bir de bu var gündemde şimdi!

Sanal alemde şu yoruma ya da soruya rastladım geçen gün:

“...Dünya bizi, ismimizi beğenmediği için mi tanımamış?”

Yani lütfen…

-*-*-

Doğruları söyleyin insanlara!

Yemin ederim, kimse sıkıntı yaratmaz!

Örneğin deyin ki; “… Rum tarafı ile anlaşmamız mümkün değil, çünkü çıkarlarımız çatışıyor!”

Ama “biz barıştan, çözümden yanayız” gibi havada laflar etmeyin!

Kimse sizi, “çıkarlarınız çatıştığı için” suçlamaz, suçlayamaz!

-*-*-

Evet, Bernard Shaw’un dediğini yapıyorum ve “yalanları dinleyerek eğleniyorum” ama hep eğlence ile de olmuyor!

Çünkü gidişat çok kötü!

Bilimsellik yok, hukuk yok, gerçek yok, çağdaşlık yok!

Ne var?

Hamaset ve bir dolu propaganda!

Propagandaya örnek mi?

Yani çekinmeseler, Acun Ilıcalı ve arkadaşlarının yapacağı mahalle maçını, “FIFA ve UEFA onaylı resmi müsabaka” diye gözümüze sokacaklar!

Allah’a şükür Ersan Saner başbakanımız ve Cengiz Uzun müdürümüz kadroda; keşke beş – altı kişi daha oynatsaydınız!

Olgun Amcaoğlu var, Oğuzhan bey var, Hasan Büyükoğlu kardeşim var, eski topçular!

-*-*-

Amaaaaan, ben de neyle uğraşıyorum!!!

Oysa bırakın Bernard Shaw’u, Aşık Veysel’in dediğini de yapmak lazım!

Ne mi demiş büyük ozan?

Demiş ki; “… İnan sana değil kastım; cahille muhabbeti kestim!”

(Haydi saldırın; Serhat bize cahil dedi!... Vallahi size söylemiyorum!!!)