Yeni Bakış'tan Deniz Abidin'in haberine göre, Eğitim Uzmanı Salih Sarpten, eğitim sisteminin yıllardır yaşanmakta olan en büyük sorunun plansız programsız bir yapıya dönüşmesi olduğunu belirterek, bu yoksa bir eğitim sisteminden bahsetmenin doğru olmadığını söyledi. Sarpten, özellikle 2009 yılından sonraki hükümetlerin eğitimin sisteminin günlük sorunlarını çözmeden öteye gidemediğini belirterek, “Bu nedenle eğitimde yüzümüzü geleceği çeviremedik” dedi. 

“Eğitimde değişim ve dönüşüm şart”

Sarpten, eğitimde denetim, yeni okul ihtiyacı ve eğitim sistemi tartışmalarının her dönem sürmesinin temelinde yatanın da aslında plansızlık olduğunu belirterek, eğitimde bir değişim ve dönüşümün şart olduğunu kaydetti. Sarpten, eğitimde akşamdan sabaha bir şeyleri değiştirmenin mümkün olmadığını belirtti. Sarpten, “Eğitim bir plana oturtulmazsa günlük sorunları çözmekten öteye gidilemez”  diyerek, hükümetin 50’nci gününü tamamladığını, Bakanın da eğitimde bir stratejiye gerek olduğu konusunda hemfikir olduğunu kaydetti. 

Sarpten, eğitimin yüzünü geleceğe çevirme açısından çok hassas noktalara değinilmekte olduğuna dikkat çekerek, eğitimdeki laiklik ilkesine, yasal mevzuatta düzenleme gerektiğine ilişkin bulguların yapıldığını söyledi. Sarpten, hem ilköğretim kademesinde hem de orta öğretim kademesinde bir değişim ve dönüşüm yaşanmasıyla ilgili bakanlığın bir takım açıklamalarda bulunulduğuna vurgu yaptı. 

“Sanıldığı kadar yüksek kalitede değiller”

Sarpten, şunları söyledi, “Son yıllarda eğitimde hiç denetim yapılmadığı konusunda Bakan Özyiğit’in açıklamaları var. Bakanın eğitimdeki sorunların bilincinde olduğu ve geleceğe dönük bu tarz uygulamaları hayata geçireceği izlenimi bende doğuyor.”

Salih Sarpten, özel okulların sanıldığı kadar çok yüksek kalitede okullar olmadığını ifade ederek, her şeyden önce bunun tespitinin yapılması gerektiğini belirtti. 

“Özel okulların tercih edilmesinin birçok nedeni var”

Sarpten, devlet ve özel okullar arasında algıdaki kadar büyük bir uçurum farkı olmadığını söyleyerek, özel okulların tercih edilmesinin birçok nedeni olduğunu kaydetti.

Sarpten, özel okulların tam gün eğitim vermelerinin bunlardan bir tanesi olduğunu belirterek, taşımacılıktan beslenme hizmetine kadar birçok hizmetin verildiğine dikkat çekti. Sarpten, özel okulların İngilizce dilinde hizmet veriyor olmasının da daha kaliteli eğitim verdiği izlenimi yarattığını ve tercihin bu yönde daha çok olmasına neden olduğunu kaydetti. 

“Hep öğretmenin mesaisi üzerinden tartışıldı”

Sarpten, devlet okullarında tam gün eğitimin bugüne kadar hep öğretmenin mesaisi üzerinden tartışıldığına da dikkat çekerek, tam gündeki temel kaygının öğretmenin mesaisini artırmak odaklı tartışmanın ürünü olarak hep karşımıza çıktığını söyledi. 

Sarpten, oysa tam gün eğitimin, eğitim öğretim uygulamalarıyla öğrenciyi daha çok konuşlandırma üzerine oturtulması gerektiğini kaydetti. 

“Öğrenciyi daha çok konuşlandırmak gerekir”

Sarpten, “Biliyorsunuz ki sayın Bakan Cemal Özyiğit, tam gün eğitim projesinin pilot uygulamasının bulunduğu okulda okul müdürlüğü yapmış kişidir. Bu konuda deneyimlere sahiptir. Bakanlık görevini üstlenir üstlenmez bu konuda bir takım açıklamaları oldu. O projede de odak noktası aslında eğitim öğretim uygulamalarıyla öğrenciyi daha çok konuşlandırmak gerekir. Yani öğrencinin okulda geçireceği öğleden sonraki zamanının bir takım faaliyetlerle desteklenmesi gerekir. Bir çocuğun bütünlüklü gelişimde hem akademik hem sosyal hem de zihinsel olarak etkili olmak gerekir. Dolayısıyla sivil toplum örgütleri, dernekler, federasyonlar gibi birçok bileşen işin içinde olacak. Öğrenci öğleden sonraki zamanını daha çok matematik ya da Türkçe ile değil, gün içindeki verimliliğin koruması için birçok argüman geliştirilmelidir” diye konuştu.