Rusya -Ukrayna savaşı, her savaşta olduğu gibi, insanlık dramları ile göçleri beraberinde getirdi.

Rusya – Ukrayna arasında uzun yıllardır devam eden gerilim, Rusya’nın 24 Şubat 2022’de Ukrayna’nın Donbas bölgesine başlattığı askeri harekatla savaşa döndü.

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğine (BMMYK) göre, 24 Şubat - 29 Mart tarihleri arasında Ukrayna'dan 4 milyon 19 bin 287 mülteci komşu ülkelere geçti. Bu göç, Avrupa’da İkinci Dünya Savaşı’ndan beri yaşanan en büyük toplu göç olarak tarihe geçerken, bazı göçmenlerin yolculuğu Kıbrıs’a kadar devam etti.

Savaştan kaçarak Kıbrıs’a gelen Kıbrıslı Türk Oktay Kin ve Ukraynalı Khrystyne Mosesova,  yaşadıklarını ve yolculuklarını Türk Ajansı Kıbrıs’a (TAK) anlattı.

Oktay Kin: “Gün geçtikçe stres seviyem arttı”

Savaştan 3 ay önce, 2021 yılının Aralık ayında Ukrayna’nın Lviv şehrinde, bilgisayar programcılığı alanında faaliyet gösteren şirketini kuran Kıbrıslı Türk Oktay Kin, olayların sona ermesini ve işinin başına dönmeyi bekliyor.

Savaş başladıktan sonra Ukrayna’da yaşadıklarını ve Ukrayna’dan Kıbrıs’a dönüşünü anlatan Kin, özellikle siren seslerinin psikolojisini bozduğunu söyledi.

Lviv’e ilk olarak 2019 yılında çalışmak için giden ve 9 ay kaldıktan sonra Kıbrıs’a dönen Oktay Kin, 2021’in Aralık ayında ise hayatını tamamen orada kurmak niyetiyle yeniden gitti.

Bilgisayar programcılığı alanında faaliyet gösteren bir şirket kuran ve istihdamlar yapan Kin, savaşın ilk günlerinde, Lviv’in Polonya sınırında olması nedeniyle rahat hissettiğini ancak gün geçtikçe stres seviyesinin arttığını söyledi.

“Gece 10’dan sonra evde ışık yanması yasaklandı”

Savaş başladığı günden itibaren her gece 22.00’de tüm ışıkların kapatılması zorunluluğunun olduğunu kaydeden Kin, günlük hayatta yaşanan değişiklikleri şöyle anlattı:

“Savaşın başladığı gün gece saat 10’dan sonra evde ışık yanması yasaklandı. Saat 10’dan sonra bütün şehir karanlığa bürünürdü. İnternet veya elektrik kesintileri olabileceği konusunda halkı uyarmışlardı. Ama hiç olmadı, o konuda sıkıntı yaşamadık.

Markete gittik, makarna, et ve diğer yiyeceklerle sepetlerimizi doldurduk. Kasada, alamayacağımızı söylediler. ‘İhtiyacın kadar al, yarın yine gel’ dediler. Yani panik havası yaratılmadı.

Sadece bankamatikten günlük 5 bin Ukrayna Grivnası nakit para çekme sınırı getirildi. Eskiden böyle bir şey yoktu. Bu da bankamatik önlerinde yüzlerce metre kuyruklar yarattı, bunda biraz sıkıntı yaşadık.

Tüm ülkede bütün sektörleri durdurdular, sadece market ve eczaneler açık kaldı.”

“Savaşı hissetmeye başladık…”

“Enteresan şeyler yaşadım” diyen Kin, şehrin dışını Ukrayna ordusu korurken şehir içinde mahalli birlikler oluşturulduğunu aktardı.

Mahalli birliklerin her mahallede, mahallenin erkeklerinden oluşturulduğunu ve bu kişilerin silahlandırılarak eğitildiğini belirten Kin, “Savaş çıkınca, yabancılara bakış açıları değişti. Etrafta Rus ajan aramaya başladılar. Markete giderken sivil kıyafetli bir adam insanları durdurup pasaport soruyordu. Bu da biraz stres yarattı.

Şehir içinde kurulan yüzlerce metre masalarda Ukrayna ordusuna yemekler pişiriliyordu. Bir tarafta, orduya kıyafet dikiliyor, diğer tarafta molotof kokteyli yapılıyor… Ve bunların başında da belediye başkanı… Böylece savaşı hissetmeye başladık.”

Kin, “Benim esas psikolojimi bozan siren sesleri oldu” diyerek, siren sesi duyunca sığınaklara girdiklerini kaydetti.

“Bilgi kirliliği de çoktu”

Sirenlerin, herhangi bir yerde “start” verileceğinde füze yollanacağını algılayarak ülke genelinde çaldığını anlatan Kin, “Ukrayna’da her apartmanın altında sığınaklar mevcut. Benim apartmanın altında da evime ait, oda gibi bir sığınak vardı. Sirenler, gece üç-dört kez çalıyordu. Ciddi anlamda psikolojiniz bozuluyor. Gece zaten apartman karanlık... Telefon ışıkları ile aşağı inmeye çalışıyorsun, aşağıda internetin, telefonun çekmiyor. Bazen tansiyonumun çıktığını hissediyordum” şeklinde konuştu.

Şirketinde çalışan tüm personelin kendinden önce Ukrayna’dan ayrıldığını ancak kendisinin kurulu düzenini bırakarak ülkeden ayrılmak istemediğini ve bu yüzden biraz beklediğini aktaran Kin, işlerin ciddiye bindiğini gördükçe fikrinin değişmeye başladığını, savaşın 6’ncı günü olan 1 Mart’ta ise Lviv’den ayrıldığını belirtti.

Kin, ülkeden ayrılma sebeplerinden biri olarak gösterdiği, savaşın 4’üncü gününde yaşadığı olayı ise şöyle anlattı:

“Pazar gece yarısı uyanıp mutfağa gittim, sadece aspiratörün ışığını yaktım. Pencereden dışarıya baktığımda el fenerleri ile birilerinin sokakta dolaştığını gördüm, hemen ışığı kapattım. Bu kişilerin askeri üniformalı olduğunu fark ettim. ‘Allah’ım, geldiler galiba’ dedim. Sonra kollarında Ukrayna bayrağını gördüm ve biraz rahatladım. O günlerde Lviv’in 40 kilometre dışına paraşütle askerlerin indirildiği gibi haberler duyuyorduk. Bilgi kirliliği de çoktu.”

“Macaristan sınırını 10 saatte geçebildik”

Ailesinin de sürekli arayarak Kıbrıs’a dönmesi için ısrar ettiğini kaydeden Kin, yine Kıbrıslı olan Erhan Karakaş’ı bulduğunu ve onunla birlikte Macaristan’a geçtiğini aktardı. Kin, Karakaş’ın kendisini Macaristan’a bıraktıktan sonra yoluna aracıyla devam ettiğini de belirtti.

Erhan Karakaş’ı bulduğu için çok şanslı olduğunu söyleyen Kin, sözlerini şöyle sürdürdü.

“Dedik ki Macaristan’dan gidelim. Altımızda İngiliz plakalı bir araç vardı. Erhan Karakaş da eşi ve oğlu ile birlikteydi. Sağ olsunlar beni arabalarına aldılar. Yaklaşık 6 saat araba kullanarak sınıra geldik. O sınırı 10 saatte geçebildik.

Beklerken yolda insanların araçlarda bekleyenlere su ve yemek verdiğini gördüm. Ücretini ödemek istediğimizde kabul etmediler, Ukrayna’yı güzel hatırlamamız için ikram olduğunu söylediler. Bunu hiç unutmayacağım.”

Macaristan’a geçtiklerinde Budapeşte KKTC Temsilciliği tarafından karşılandıklarını ve Temsilcilik tarafından 3 saat süren bir yolculukla Budapeşte’ye getirildiğini belirten Kin, hemen Kıbrıs’a dönmek istediği için kendisini havaalanına bırakmalarını istediğini söyledi. O gece havaalanında uyuduğunu ve ertesi sabah uçuşu ile İstanbul’a vardığını kaydeden Kin, İstanbul’dan Kıbrıs’a bir gün sonraya bilet bulabildiğini ve bu nedenle bir gece de İstanbul’da kaldığını aktardı.

Kin, Ukrayna’dan Kıbrıs’a kadar süresi iki günü geçen zor bir yolculuk yaptığını belirterek, “Salı sabahı çıktım, perşembe öğlene doğru Kıbrıs’taydım” dedi.

“Şu an güvendeyim”

Şu an Ukrayna’daki tüm işlerinin durduğunu belirten Kin, “İşle alakalı şu an bir şey yapamıyorum. Ekibim de yok şu an, ara gibi bir şey verdik… Bu işin biraz uzayacağını düşünüyorum. Artık olmazsa olmaz, yapabilecek bir şeyim yok, dönmeyeceğim yani. İnşallah olur, çünkü işim orada, işim için çok para harcadım ama insanın canı daha önemli…” şeklinde konuştu.

Kendinden 10 gün sonra kız arkadaşı Khrystyne Mosesova’nın da annesi, kızı ve yeğeni ile Polonya’ya geçerek Kıbrıs’a geldiğini belirten Kin, “Şu an güvendeyim. Burada sevdiklerimiz var, burada ailem var, oğlum var. Khrystyne de yanımda…” dedi.

Khrystyne Mosesova: “Ailem, çocukları alarak gitmemi istedi”

Ukrayna’nın Lviv şehrinde yaşayan Khrystyne Mosesova, savaş çıkınca verilen aile kararı ile annesi, 5 yaşındaki kızı ve ablasının 4 yaşındaki oğlu ile ülkesinden ayrıldı. Ailesinden babası ile ablası ise geride kaldı.

Çocukların güvenliği için ülkeden ayrıldığını söyleyen Mosesova, Kıbrıs’ta güvende olduğu ve ülkesine destek olamadığı için suçlu hissettiğini vurguladı.

Mosesova ailesi, Lviv’de baskı – ambalaj işleri yapılan bir şirkete sahip. Ancak savaş çıkınca aile, Khrystyne Mosesova’nın 5 yaşındaki kızının ve ablasının 4 yaşındaki oğlunun Ukrayna’dan uzaklaştırılmasına karar verdi ve bu görev de Mosesova ile annesine düştü.

Erkek arkadaşı Oktay  Kin’den 10 gün sonra Mosesova, annesi, kızı ve ablasının oğlu ile yola çıkarak Polonya’ya geçti. Mosesova’nın ablası ile babası ise Ukrayna’da kalarak, yavaş yavaş açılan işlerle ilgilenmeye devam etti.

Ukrayna’dan ayrılmak istemediğinin altını çizen Mosesova, “Ama ailem çocukları alarak gitmemi istedi” dedi.

Polonya’da birkaç hafta kaldıklarını ve orada çok rahat olduklarını anlatan Mosesova, Polonya’nın da çok güvenli olmayabileceği düşüncesi ile Oktay Kin’in yanına, Kıbrıs’a gelmeye karar verdiklerini belirtti.

“Bu süreçte Türkçe öğrenmek istiyorum”

Kıbrıs’ı çok sevdiğini ancak ülkesine dönmek istediğini anlatan Mosesova, iletişimde herhangi bir sıkıntı yaşanmadığını ve hergün ailesi ile konuştuğunu kaydederek, ülkesine geri dönmek için babasından ülkenin güvenli olduğu haberini alacağı telefonu beklediğini söyledi.

Mosesova, Kıbrıs’ta bir ev kiraladıklarını ve çocukların önümüzdeki haftalarda kreşe başlayacağını aktararak, kendisinin ise bu süreyi kursa gidip Türkçe öğrenerek değerlendireceğini ifade etti.

Savaş ile ilgili de yorum yapan Mosesova, Rusya ile Ukrayna arasında yıllardır sorun olduğuna işaret ederek, Rusya’nın hiçbir zaman Ukrayna’nın kültürünü ve dilini kabul etmemesini, sorunun nedeni olarak gösterdi.

Rusya’nın Ukrayna’nın büyümesini ve NATO üyesi olmasını tehdit olarak algıladığını söyleyen Mosesova, “Biz, ülkemizin Rusya’nın bir parçası olmasını istemiyoruz. Kim olduğumuzu biliyoruz, bizim kendi kültürümüz, dilimiz, tarihimiz var” dedi.