Yeni Bakış'tan Deniz Abidin'in haberine göre, Vergi Uzmanı ve Ekonomist Göksel Saydam, temel gıda maddelerini ve akaryakıtı enflasyon karşısında korumak için oluşturulan Fiyat İstikrar Fonu’nun 1976 yılından beri yürürlükte olduğunu söyledi. Saydam, gümrükte ithalat yapılırken lükse kaçan birçok tüketimden belli ya da sabit oranda yüzdelikle alınan bir katkı payı olduğunu ifade ederek, devletin bu girdiyi bir fonda tutarak zaman zaman temel gıda maddelerinde ve akaryakıtta kullandığını belirtti. Saydam, bu şekilde devletin fiyat istikrar fonundan feragat ettiğini söyleyerek, bunu her yıl Bakanlar Kurulunun düzenlediğini kaydetti. Saydam, sütü sübvansiyenin de bu paradan olduğunu söyleyerek, tarıma ve narenciye sektörüne ödenen birçok şeyin fiyat istikrar fonundan olduğunu kaydetti. 

“Devlet fiyat istikrar fonundan belli bir oranı feragat etti”

Saydam, geçmiş hükümetin de bu uygulamayı yaptığına dikkat çekerek, bu yöntemin kullanılmasıyla seçim bitene kadar akaryakıta bu şekilde zam yapılmadığını belirtti. 

Saydam, temel ihtiyaç maddelerinin oranı düşürülerek sübvanse edildiğini belirterek, bir diğer yöntemin fondan para alınarak ödenmesi şeklinde olduğunu söyledi. 

Saydam, tarım sektörünün ithalatta bir girdisinin olmamakla birlikte fonda birikenlerle tarım sektörünün ödendiğini kaydetti. Göksel Saydam, yapılan bu son uygulamanın ilk olmadığını, devletin fiyat istikrar fonundan belli bir oranı feragat ettiğini söyledi. 

“Akaryakıt için başka tedbir alınamaz”

Saydam, hükümetin akaryakıtta yaptığı tedbirden başka tedbir alamayacağını belirterek, petrolün uluslararası varil fiyatının her gün yükselmekte olduğunu, son günlerde Türk Lirasının değer kaybetmesiyle iki olayın aynı zaman diliminde gerçekleştiğini kaydetti. 

“Hükümet sadece temel gıda ve tüketim maddeleri için kullandığını söylüyor”

Saydam, fiyat istikrar fonunun kullanım amacının bu olduğunu belirterek, geçmiş hükümet dönemlerinde sadece pahalılığı önlemek amacıyla kullanılmadığını, ülkeye kaynak aktararak başka ödemeler de yapıldığını söyledi. Saydam, temel gıda ve tüketim maddelerine ve de üretime pahalılık getirecek unsurların bu fondan yapılması gerektiğinin altını çizerek, “bugünkü hükümet bu fonu sadece temel gıda ve tüketim maddeleri için kullandığını söylüyor, bunu göreceğiz” diye konuştu. 

“Ekonomik tedbiri ilk kişi kendisi almalı”

Saydam, ülkede yaşayanlar olarak ekonomik tedbiri ilk olarak kişinin kendisinin alması gerektiğini belirterek, dünyada hiçbir şeyin düz ve yukarı doğru seyretmediğini söyledi. 

Saydam, şöyle konuştu, “Hayat dalgalıdır. Döviz artışı bizim kontrolümüz dışında olduğu için ilk olarak biz vatandaş olarak tasarruftan başlayacağız. Gıdadan, ilaçtan vazgeçemeyiz ama başka konularda tasarruf yapabiliriz. Çünkü bu fırtınayı biz yaratmadık, bu nedenle kontrol de edemeyiz. Her yıl yurt dışına tatile çıkan varsın bu yıl tatili Girne’de geçirsin. Bunun yanında devlet bazı önlemler aldı. Bağımsız olan Merkez Bankası ise tüccar ve işletmeler hariç döviz kredisi alacak olanlar kredi kartı harcamalarında gelirlerinin içinde dövize bağlı bir kaynak yoksa döviz olarak borçlanamayacaklar.”

“KDV oranları indirilmeli”

Göksel Saydam, açıklamalarını şöyle sürdürdü, “Gözlemlediğimize göre bu fırtına biraz yavaşladı. Türkiye Merkez Bankası faiz oranlarını 3 puan yükseltti. Faiz oranları yükselince döviz değer kaybeder, yabancı yatırımcı Türkiye’de parasını tutmak istemez. Türkiye’nin istikrarsızlığı jeopolitik durumlar da Türk Lirasını zayıflatır. Türkiye neredeyse bütün komşularıyla kavgalı. Kimisi ile harp halinde. Teröre karşı da savaşıyor. Bütün bu harp malzemesi dolar ile alınır. Bu nedenle Türk lirası değer kaybeder ve dövize ihtiyaç doğar.”

Saydam, tüm bu saydıklarının bizimle ilgisi olmadığını, ancak Türkiye ile aynı para birimini kullanıyor olmamızdan dolayı etkisi altında olduğumuzu belirterek, vatandaşı rahatlatacak adım olarak hükümetin yapması gereken şeyin dar gelirlilerin gıda ve ilaç ihtiyacını giderebilmek için KDV oranlarını indirmesi gerektiğini kaydetti.

“Hayat pahalılığı kamuya ödenirken, özel sektör ne olacak?”

Saydam, hükümetin var olan bir diğer sıkıntısının ise, hesaplanacak olan hayat pahalılığının birkaç ay sonra kamu görevlilerine ödenmesi konusu olduğunu belirterek, buna karşın özel sektörün ne yapacağını sordu. “Vergiden vazgeçerim, fonun oranını düşürürüm, KDV’yi azaltırım der ancak benim gelirim ne olacak diye de sorar” diyen Saydam, dolayısıyla önceliklerin belirlenmesinin şart olduğunu söyledi. Saydam, “Bu ülkede bu durumda aciliyet gerektiren ilk iş bence KDV oranlarının indirilmesidir” dedi. 

“Midemize girenleri ucuzlatmalılar”

Saydam, “Bir kişinin maaşı ne ise evine de o ölçüde harcama yapar. Ancak eskiden evine 10 litre süt getiren bir kişi şimdi pahalılıktan dolayı 8 tane alabiliyor. Belki de bir ay sonra 7 tane almaya başlayacak. Bu her şey için geçerlidir. Bu nedenle hayatta kalabilmemiz için midemize girenleri ucuzlatmaları gerekir” diye konuştu. 

Saydam, ayrıca bütün öğretim kurumlarına devletin yasayla vergi harç muafiyeti tanıdığını ve 49 seneliğine birçoğuna arazi kiraladığına vurgu yaparak, bunun bazısının döviz bazında olduğunu söyledi. Saydam, bu durumu da hükümetin ele almasında fayda olduğunu kaydetti. 

Saydam, “Çocuğunu özel okulda okutanların rahatlayabilmesi için okul ücretlerinin TL bazında olması için devlet çalışmalıdır, okul ücretlerinin ucuzlaması için ise talepte bulunmalıdır. Ancak bu zorunlu olamaz, bu bir taleptir” diye konuştu.