Şehir Plancıları Odası Başkanı Merter Refikoğlu, “Orman arazilerini kiralıyor, tarım arazilerini imara açıyor, çok katlı yapılaşmalara hem sosyal hem de teknik altyapısını düşünmeden izin veriyor, rant çevrelerinin çıkarlarını kamu yararının önüne koyuyor, tarihi binaların duvarlarının boyanmasına, üzerlerine/çevrelerine dokuya uyumsuz gelişmelere izin veriyor, kültürel değeri olan binaların yıkılmasına müsaade ediyor, güvenilirliği düşük alanlar oluşturuyor, yol boyu gelişmelere izin veriyor böylece araba bağımlılığını artırıyor ve toplu taşıma kullanmıyoruz. Hem çevreye hem toplum sağlığına hem de kentlerimize zarar veriyoruz” dedi.

Şehir Plancıları Odası, 8 Kasım Dünya Şehircilik Günü nedeniyle yarın akşam saat 19.00’da Bedesten’de kokteyl düzenleyecek.

Oda başkanı Merter Refikoğlu gün dolayısıyla yaptığı yazılı açıklamada, şehir plancıları olarak hedeflerini anlattı.

Refikoğlu, şehirciliği daha iyi tanıtarak, herkesin ilgi ve katılımını gerektiren bir iş olduğu fikrini yaymayı, yerel halka ve yetkililere planlamanın önemini ve gerekliliğini vurgulamayı, rant çevrelerinin çıkarlarının değil, kamu yararının düşünülmesini sağlamayı, kentlerin ve ülkenin geleceğine dikkat çekmeyi, yaşanabilir kentlerin öneminin altını çizmeyi amaçladıklarını ifade etti.

Refikoğlu, “Biz Kuzey Kıbrıs’ta yaşayan şehir plancıları olarak hemen hemen her gün yaşadığımız ülkede mesleğimizi hiçe sayan ve kentlerimizi hedef alan olumsuzluklar doğrultusunda bu yıl, ‘Şehircilik Günü’ ana temasını ‘yaşanabilir kentler’ olarak belirledik. İmar planlarının bir amacının da yaşanabilir kentler yaratmak olduğunu düşünürsek bu konunun altını ivedi bir şekilde çizmemiz gerektiği kanaatindeyiz” dedi.

Refikoğlu; yaşanabilir kentleri; sosyal ve ekonomik işlevleri güçlü, çevreye duyarlı, yaya ve motorsuz erişime olanak verecek şekilde ulaşım bağlantıları güçlü olan, tarihe saygı duyan, kamu yararını gözeten, gelecek kuşaklara sağlıklı yaşam alanı sağlayan geçmiş ile gelecek arasında bir köprü kurabilen kentler olarak özetlerken, Kuzey Kıbrıs’ta ise, bir kent nasıl yaşanamaz hale getirilebilirse onun yapıldığını belirterek, “Orman arazilerini kiralıyor, tarım arazilerini imara açıyor, çok katlı yapılaşmalara hem sosyal hem de teknik altyapısını düşünmeden izin veriyor, rant çevrelerinin çıkarlarını kamu yararının önüne koyuyor, tarihi binaların duvarlarının boyanmasına, üzerlerine/çevrelerine dokuya uyumsuz gelişmelere izin veriyor, kültürel değeri olan binaların yıkılmasına müsaade ediyor, güvenilirliği düşük alanlar oluşturuyor, yol boyu gelişmelere izin veriyor böylece araba bağımlılığını artırıyor ve toplu taşıma kullanmıyoruz. Hem çevreye hem toplum sağlığına hem de kentlerimize zarar veriyoruz” ifadelerini kullandı.