Yemişim sizin Kıbrıs meselenizi!
İnsanlar, genç yaşta patır patır ölüyor yahu!
Özkan Ergel yaşamını yitirdi…
Elyeli kardeşimiz…
Özkan’ı çok küçük yaşlardan tanırım, bilirim…
Çok iyi bir insandı…
Annesi, çocukluk yıllarımızda Gaziveren İlkokulu’nda ne zaman bir öğretmen izne falan çıksa, geçici olarak gelirdi…

-*-*-

Özkan’la, çok değil, birkaç ay önce, Gemikonağı’nda karşılaştık…
Rahatsız olduğunu falan hiç bilmiyordum…
Hamit Kebap’tan eşimle birlikte paket kebap almıştık…
O da karşıda oturuyordu…
Soğuk bir şeyler içiyordu ve içtiği şişenin etrafına karton sarmıştı.
Şakalaştık; “erken ısınmasın, soğuk kalsın diye” demişti…
Bedava termos!
Gülüşmüştük!
Söylediğini denedim; hatta bir kez de sevgili Kemal Emin’in rakı içerken aynı yöntemi uyguladığını gördüm…

-*-*-

Neyse, kebapları ödemeye gittiğimde, Hamit, “Özkan ödedi” demişti…
O, son görüşmemiz oldu…

-*-*-

Dün sabah televizyon programı sonrası eve geldim…
Cuma günleri, benim için, 400 metre engelli yarışının finiş çizgisi gibidir.
Nefes alamayacak kadar yorgun hissederim kendimi…
Daha çok psikolojik bir durum gibidir diye düşünürüm.
Hani tüm enerjiyi toplayıp, hafta içinde programlara, yazılara, derslere veriyoruz; Cuma rahatlıkla birlikte yorgunluk çöküyor…

-*-*-

Haber sitelerine bir bakayım derken, karşıma “Özkan Ergel yaşamını yitirdi” haberi çıkıyor.
“Eksik olsun Cenevre görüşmeleriniz!”    
Ölümlü dünya; hep en iyileri mi alıyor önce?

-*-*-

Moral yerlerde sürünüyor…
Her zaman en keyifli, en şakalarla dolu sohbetleriyle bildiğim Recep’i arıyorum…
Recep’in sesi, inanılmaz kötü…
Kısık…
Üzgün…
Hem de çok…
“Evet, abi okuduğun doğrudur…” diyebiliyor…
O Elyeli heyecanı yok…
“Çok üzgünüz” diyebiliyor…

-*-*-

Allah rahmet eylesin…
Ailesine ve tüm sevenlerine başsağlığı dilerim…
Keşke ötesi elimizden gelse…

-*-*-

Önüne geçemiyorsunuz ki ölümün…
Allah sırayı bozmasın demek geliyor içimden bazen…
Kafa darmadağın…

-*-*-

Hindistan’da sadece bir günde, 3 bin 500 yoksul insan Covid 19’dan ölüyor bu arada…
Ve tümü yoksul…
Zenginler aşısını da ilacını da almışlar, yoksullar dini görevlerini de yerine getirirken, koronavirüs salgını patladı tabii ki…
Bu ülkede resmi rakamlar, her gün en az KKTC nüfusu kadar insanın virüse yakalandığını gösteriyor…

-*-*-

Göçmenler, ahşap ve eski teknelerle, hatta lastik botlarla, dev feribotların bazen zorlukla yol aldığı, seferlerini iptal etmek zorunda kaldığı denizlerde, “yaşamak” için göç etmeye çalışırken, yüzer yüzer boğulup ölüyor…

-*-*-

Endonezya’daki denizaltı faciası da çok büyük acı…
O denizci kardeşlerimiz, yavaş yavaş yaşamlarını yitirmişler…
Öyle diyor bazı kişiler…
Yüksekten ve kapalı yerde kalmaktan ciddi şekilde korkan biriyim…
Fobiya mıdır nedir?
Korku!
Geceleri, o denizaltı giriyor rüyalarıma…
Hani şarkı söylerken paylaşmış birileri denizin dibinde ölüme giden denizcileri…

-*-*-

Cenevre’de masa çökmüş!
Masa mı vardı yani?
Efendim federal çözüm artık olasılık değilmiş?
Hah ha ha!
Güleyim bari!
Yarın, Rum tarafı ile Türkiye örneğin doğal gazdır, şudur budur, AB de devreye girsin, bir anlaşsınlar; “üniter devleti kabul etmezsek”, Dikilitaş’ı yerim! O kadar iddialıyım!
Ama Cenevre’niz batsın!
Kimin umurunda!

-*-*-

Var mı sağlıktan önemlisi!
Var mı mutluluktan ötesi!

-*-*-

Ve bugün 1 Mayıs…
Emekçinin tek bayramı…
Kutlu olsun…