BANKO

Ve yeni bir seçim yarışına, “seçim yasaklarının başlaması ile birlikte”, daha da heyecanlanarak yeniden başlıyoruz.
1974 sonrasında 10’uncu kez “Devlet Başkanı” veya “Cumhurbaşkanı” sıfatının sahibini belirlemek için 12 Ekim 2020’de sandık başına gideceğiz.
1976 yılında 9 yaşındaydım.
Rauf Denktaş; Ahmet Mithat Berberoğlu ile yarışmıştı.
Denktaş UBP’nin; Berberoğlu CTP’nin adayıydı.
Bu seçimler, 1974 sonrasındaki ağır milliyetçi ortamda, toplum içerisinde “farklı” bir kesimin varlığını belki de ilk kez bir liderlik yarışında tescilliyordu.
Çünkü, Denktaş yüzde 76 civarında oy alıp seçilmişti ama Berberoğlu’na yüzde 22’ye yakın bir destek verilmişti ki CTP’nin 2015’teki seçimde aldığı oy oranı da aşağı yukarı tam bu orandadır!

-*-*-

1974 sonrasının ikinci “Devlet Başkanlığı” seçimini 1981’de yaptık.
Denktaş, yine UBP’nin adayıydı. Bu kez aldığı oy oranı, yine aşırı milliyetçi ortama rağmen, yüzde 51’den azıcık fazlaydı. 
Toplumcu Kurtuluş Partisi’nin adayı Ziya Rızkı, yüzde 30, CTP adayı Özker Özgür ise yüzde 13 civarında oy almıştı.
Seçim sandıklarının çalındığı, oylarla oynandığı iddialarının ayyuka çıktığı, yıllarca anlatıldı, yazıldı.
Seçimlere hile mi karıştırılmıştı?
İspat edilemedi diye biliyorum...
Bu seçimlerde yüzde 5 civarında oy alan bir isim daha vardı; Hüsamettin Tanyar...
Tanyar kim miydi?
1960’ta kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ordusunun Kumandan Muavini, tuğgeneral Hüsamettin Tanyar...
Lefkeli...
Hüseyin Özgürgün’ün anne annesinin ağabeyi... 

-*-*-

1983’te Kıbrıs Türk Federe Devleti (KTFD) yerine Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ilan edildi. KKTC’nin ilk cumhurbaşkanlığı seçimi 1985’te yapıldı. Eğer KKTC ilan edilmemiş olsaydı, Rauf Denktaş, bir daha aday olamayacaktı. KKTC’nin sırf bu yüzden ilan edildiğini, daha sonra Türkiye’nin dışişleri bakanlığı görevini yürüten isimler bile açıklayacaktı ki ayrı bir mesele.

-*-*-

Denktaş, 1985’teki seçimlere, kurucusu olduğu UBP adına katıldı. Yüzde 70 oranında oy aldı. CTP adayı Özker Özgür yüzde 18, TKP adayı Alpay Durduran yüzde 10 civarında oy almışlardı. Tabii ki yüzde 1 civarında oy alan adaylar da yok değildi... (Arif Hasan Tahsin, Servet Sami Dedeçay ve Ayhan Kaymak)

-*-*-

1990’da yine cumhurbaşkanlığı seçimi için sandık başına gittik. İsmail Bozkurt, yüzde 32 civarında oy almıştı. Bozkurt, bağımsız olarak seçime girmişti ama CTP ve TKP’nin ortak adayıydı. Denktaş, ilk turda yüzde 67’ye yakın oy alarak seçilmişti. Alpay Durduran, “Türkiye karşıtı” olduğu iddiasıyla TKP’den ihraç edilmiş ve yeni kurulan Yeni Kıbrıs Partisi adayı olarak bu seçime girmişti. Durduran’ı TKP’den “atanlar” arasında, bugün aynı “iddiayla” suçlananların olması da siyasi tarihimizin çok ilginç “minare gölgeleri” arasında yer bulmaktadır. 

-*-*-

Ve Denktaş, artık UBP’li değildi. Hatta UBP ile kavgalıydı. Demokrat Parti’yi (DP) kurmuştu.

-*-*-

KTFD ve akabinde KKTC tarihinin ilk “ikinci tura sahne olan” seçimini 1995’te yaşayacaktık... 
TKP kapanmıştı, Barış ve Demokrasi Hareketi (BDH) kurulmuştu ve bu seçimde Mustafa Akıncı, bu partinin veya hareketin başkanı olarak ilk kez cumhurbaşkanı adayı olacaktı. CTP, Özker Özgür ile seçime girdi. Denktaş, bağımsız adaydı ve tarihte yine bir ilk yaşanıyor, UBP, Denktaş’ın karşısına rakip çıkarıyordu. 
İlk turda Denktaş yüzde 40, UBP adayı Derviş Eroğlu yüzde 25, CTP adayı Özgür yüzde 20 ve BDH adayı Akıncı yüzde 15 civarında oy alıyordu. 
İkinci turda Denktaş yüzde 53, Eroğlu yüzde 32 oranında oy almıştı ama çok ciddi oranda geçersiz oy vardı. (Bu seçimin ilk turuna Alpay Durduran yine YKP adayı olarak katılmış ve yüzde 2 civarında oy almıştı.)

-*-*-

En renkli seçimlerden birini veya belki de en renklisini 2000’de yaşadık.  Bu seçimin ilk turunda, KTFD ve KKTC’ye bugüne kadar cumhurbaşkanlığı yapan dört kişinin dördü de katıldı. 2000 Kurucu Cumhurbaşkanı Denktaş, 2’nci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, 3’üncü Cumhurbaşkanı Eroğlu ve şu andaki cumhurbaşkanı Akıncı’nın yarıştığı tek seçimdir.
Denktaş ilk turda yüzde 43 oranında oy aldı. Eroğlu yüzde 30 civarında oy alacaktı ve UBP adına yarışıyordu. 
Bu seçimde Akıncı yüzde 12, Talat yüzde 10 kadar oy almışlardı. 
Arif Hasan Tahsin, Yurtsever Birlik Hareketi adına seçime girmiş ve yüzde 3’e yakın oy almıştı. Gazeteci Şener Levent ve gazeteci – sendikacı Turgut Avşaroğlu da bu seçimde adaydı. Yüzde bir civarında oy alıyorlardı. Amaçları seçilmek değil, daha çok konuşmaktı. Ayhan Kaymak yine adaydı. 

-*-*-

İlk tur Pazar günü yapılmıştı. İkinci tur, bir sonraki Pazar akşamı yapılacaktı. Eroğlu, kendisine yakın ve seçim kampanyasını takip eden gazetecilere ikinci turdan önceki Salı günün akşamında, Dome Hotel’de yemek veriyordu. Yemekteki muhabirlerden biri bendim. Şakalar, kahkahalar, gülüşmeler derken, bir kişi salona girmiş, Eroğlu’nun kampanyasındaki en önemli isimlerden Tahsin Ertoğruloğlu’nun kulağına bir şeyler fısıldamış, sonra Eroğlu yemek yenilen salondan çıkıp, geri dönmüştü.
“İkinci tura katılmayacağız” demişti... 
“Yorum yok!”

-*-*-

2003’te Güney – Kuzey geçişleri başlamıştı. 
CTP 2005’teki seçimlere yine Mehmet Ali Talat ile katıldı. UBP’nin adayı Eroğlu’ydu... 
Akıncı bu kez yoktu, partisi aday da göstermemişti. 
Ve artık Denktaş da aday değildi. 
DP, Dr. Mustafa Arabacıoğlu’nu aday gösterdi. 
Talat ilk turda yüzde 55 oy aldı ve Denktaş’tan sonra ülkenin ikinci cumhurbaşkanı oldu. 
Arabacıoğlu yüzde 14’e yakın oy almıştı. 
Eroğlu ise bir seçimde partisinin aldığı en düşük oy oranı ile seçimden çıkacaktı. (Yüzde 23).
Bu seçime “Yeni Parti” adına katılan Nuri Çevikel, yüzde 5 oy oranına sahip olacaktı. Daha sonra CTP’den vekil seçilecekti. Çevikel’i, geçtiğimiz nisan ayında, kalp krizi sonucu kaybettik. 
Akademisyen Zeki Beşiktepeli yüzde 2, TKP adına seçime giren Hüseyin Angolemli yüzde 1, oy alacaktı.
Kıbrıs Sosyalist Partisi Zehra Cengiz ile seçime girecek, yüzde 0,5 kadar oya ulaşacaktı.
Renkli isim merhum Ayhan Kaymak yine aday olacaktı. Ve bu seçimde, bir başka renkli isim Arif Salih Kırdağ da adaydı.

-*-*-

Çok çok renkli bir seçim sürecini 2010’da da yaşayacaktık... 
Kuruluşundan itibaren, Türkiye’deki Ak Parti’nin tüm seçim kampanyalarını yürüten ve 15 Temmuz 2016’daki hain darbe girişiminde İstanbul’da darbeciler tarafından 15 yaşındaki oğlu Abdulah Tayyip’le birlikte vurularak öldürülen Erol Olçok, bu seçime “Cumhurbaşkanı” olarak giren CTP adayı Talat’ın kampanyasını yürütüyordu. 
UBP’nin adayı yine Eroğlu’ydu.
Ama, 10 yıl önce Eroğlu’nun seçim kampanyasına liderlik eden UBP Milletvekili, eski dışişleri bakanlarından Tahsin Ertoğruloğlu, “ben de adayım” diyecekti. 
Eroğlu bu seçimi yüzde 50’nin çok az üzerinde oy oranı ile ilk turdan kazanacaktı. 
Bu seçimin belki de en önemli özelliği, merhum Erol Olçok’un hayatında kaybettiği ilk seçim olmasıdır. 
Talat bu seçimde yüzde 43 oy oranına ulaşmıştı.
Ertoğruloğlu ise yüzde 4’ün altındaydı. 

-*-*-

Ve 2015... 
Yaşadığımız son cumhurbaşkanlığı seçimi.
Tam beş yıl önceki bu seçimlerde UBP’nin adayı “bağımsız olarak seçime girse de” Derviş Eroğlu’ydu. İlk turda yüzde 28’in az üzerinde oyla birinci olmuştu.
Bağımsız aday Mustafa Akıncı ilk turda yüzde 27; CTP’nin adayı Dr. Sibel Siber yüzde 22,50 ve ilk kez aday olan Halkın Partisi lideri Kudret Özersay, yüzde 21,25 oranında oy alacaktı. 
İkinci tura gidildi. Akıncı yüzde 60, Eroğlu yüzde 40 oy aldı. 

-*-*-

Yorum mu?
Bu yazdıklarımıza bakarak; 7 veya 8; hatta 9 adaylı önümüzdeki seçimle ilgili yapacağım tek bir yorum vardır... 
“Banko!!!”
“Banko at ne demektir?”...
At yarışında, dereceye gireceği kesin olan ata, banko at denir...
Banko, UBP ve Ersin Tatar’dır!
Peki öteki adaylar; CTP ve Tufan Erhürman da, geçmiş seçimlere bakıldığı zaman daha şanslı gibi durmaktadır; çok örgütlü partisi; çok adaylı düşük katılımlı ihtimalde, ikinci tur şansını artırmaktadır. 
Geriye kalanlar “sürpriz”...