AÇIKLAMA ŞÖYLE:

Birleşmiş Milletler Kıbrıs raporları ‘gerçeği’ değil ‘dengeyi’ gözettiği sürece  çözüme değil çözümsüzlüğe hizmet eder. Crans Montana’daki Kıbrıs Konferansı Rum tarafının tutumundan dolayı başarısızlıkla sonuçlanmış ama maalesef, BM Genel Sekreteri bunu raporuna  yansıtmamıştır. Müzakerelerin başarısız olmasının nedeni gayet net olduğu halde somut gerçeklerin rapora yansıtılmaması, ‘çözüme’ değil ‘zamana’ oynayan Rum tarafına hizmet etmektedir. 

Crans Montana’da taraflara sunulan 6 maddelik öneriler paketi ile ilgili Rum lider Anastasiadis’in görüşlerine bakarsak; Rum liderin nasıl bir anlaşma hedefinde olduğunu  ve müzakerelerin başarısızlığının esas nedeni rahatlıkla anlaşılabilir.

Rum lider, halkımız için büyük önem taşıyan Mevcut Garanti sisteminin kalkmasını içeren madde dışındaki tüm maddelere itiraz etmiştir. Siyasi eşitliğin en önemli göstergesi olan dönüşümlü başkanlığı başından beri sürdürdüğü taktikle pazarlık konusu yapmaya çalışmış, üstelik Kıbrıslı Türkler açısından çok önemli olan garantilerle ilişkilendirmiştir. Crans Montana’da da bu tavrından bir adım geri adım atmamıştır. 

Normal bir Devlette  garantilere ihtiyaç olmadığını sıklıkla tekrarlayan Sayın Anastasiadis, kendisi de iyi biliyor ki  güven tesis edilmeden kurulan bir ortaklıkta, garantiler tehdit unsuru değil, caydırıcıdır. Kaldı ki geçen bunca yılda, Rum liderliği, iki toplum arasında güven tesis edilmesine yönelik adım atmazken,  güven yıkıcı eylemlerin devam ettiğini de üzülerek gözlemlemekteyiz. 

Ortaklık kurmaya hazır olduğunu her fırsatta tekrarlayan Rum Lider, ortak olmayı düşündüğü toplumun ekonomik gelişmesine engel olacak her türlü çabayı ortaya koymaktadır. Bu durum, ‘ortaklık’  kurmanın temel felsefesine de aykırıdır.

Ortak devlet kurmak istediği halkın ekonomisine, turizmine, kültürel faaliyetlerine, uluslararası toplumla her türlü ilişkisine, bilim, kültür, sanat, spor, sağlık alanlarında uluslararası faaliyetlerine engel olmak için elinden geleni yapmaktadır.  Birleşmiş Milletler yetkilileri tarafından da Rum tarafının bu tavrı bilinmekte ama sessiz ve pasif kalınarak bir nevi destek olunmaktadır.

Haksız izolasyon ve ambargo altında tutulmanın dezavantajlarını yaşayan halkımızın, bu ada üzerindeki hakları, siyasi eşitliği tartışılamaz. Hal böyle iken Rum Lider Anastasiadis verdiği demeçlerde  “Azınlık haklarını koruyan bir devlet için değil, çoğunluğun yöneteceği bir devlet” için çalıştığını açıkça söylemektedir. Rum liderliğinin aslında federasyon maskesi altında Üniter devlette azınlık hakları ile yetinmemizi beklediği gerçeği, birçok uluslararası gözlemci tarafından da bilinen bir gerçektir.

Kıbrıs Türk Halkının çözüm arzusunun her zaman güçlü olduğu uluslararası toplum tarafından çok iyi bilinmektedir. Adada buluncak adil bir çözüm, iki halkın yararına olacağı gibi coğrafyamıza da olumlu yansıyacaktır.Kıbrıs Türk Halkını üniter bir devlette azınlık yapma riski taşıyan, güvencesiz, garantisiz, adil olmayan bir anlaşma ile çözüm sağlansa bile barış sağlanamaz.

Bu gerçekler ışığında, BM Genel Sekreteri tarafından temaslar yapması için görevlendirilen Sayın Lute’un müzakerelerde gelinen nokta ile ilgili objektif değerlendirmeler yapacağını umuyoruz.

Birleşmiş Milletler’in çözüm çabaları;  on yıllardır zamana oynayıp, istediği çözümü elde etme düşüncesinde olan Rum tarafının arzusuna heba edilmemelidir. Çözüm formülünün adının ne olacağı değil, yaşayabilir olmasının önemli olduğunu bir kez daha vurgulamak isterim.