Eski Başbakan ve Eski Meclis Başkanı Dr. Sibel Siber, Kıbrıs TV’de  katıldığı  “Ayrıntı“ Programında gazeteci Emin Akkor’un ülke gündemi ile ilgili sorularını yanıtladı. 

Cumhurbaşkanlığı seçiminde adaylığı konusundaki  bir soruya, henüz erken olduğunu ve halkın gündemimde Cumhurbaşkanlığı seçimi olmadığını söyledi. Siber, Cumhurbaşkanı’nın kim olacağından ziyade nasıl bir Cumhurbaşkanlığı görevi yürüteceğinin daha önemli olduğunu söyledi.  Cumhurbaşkanı’nın;  iç sorunlara daha çok eğilen, daha çok üreten, daha aktif,  Anayasal görev ve yetkilerini kullanan bir Cumhurbaşkanı olması gerektiğini belirtti. Siber; Cumhurbaşkanlığı görevinin Kıbrıs müzakereleri ile özdeşleştiğini ama  bununla sınırlı olmadığını, Anayasal görev ve yetkilerinin çok daha fazla olduğunu söyledi.

“Cumhurbaşkanlığının görevi, Kıbrıs Müzakereleri ile sınırlanmamalı.” diyen Siber, Müzakerelerin konunun uzmanlarından oluşacak bir ekiple yönetilebileceğini, bunun yanında halkımızın refahını ve mutluluğunu sağlayacak, projeler üreten bir görev üstlenilmesi gerektiğini söyledi. Ülke sorunlarına ve hükümet icraatlarına uzaktan bakıp, eleştiren bir yapıdan ziyade,  sorunlarının bir ucundan tutarak sorumluluk alan, hükümet, parlamento ile diyalog içinde bir Cumhurbaşkanlığına ihtiyaç duyulduğunu belirtti.

Kıbrıs Müzakereleri ile ilgili olarak ise, federasyonun bir ortaklık olduğunu, ortak olmak istemeyen tarafla zorla ortak olunamayacağının altını çizdi. 

Siber: “Şimdi beklenen uluslararası baskı ile bir federasyon anlaşması ise bunun yürümeyeceğini gayet net söyleyebilirim. Baskıyla kurulan fonksiyonel bir federasyon olan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ne kadar sürdüğü hafızalardadır. Federasyonlarda birinci şart, tarafların birbirini eşit görmesi, azınlık çoğunluk söyleminin olmaması, ortak değerlerin olması, kurulacak ortaklıktan birlikte fayda sağlayacaklarına inanılması. Bu değerleri içselleştirmiş, olgun toplumların kurduğu federasyonların başarılı olduğunu biliyoruz.

Şimdi bir de bizdeki duruma bakalım, 1968’de başlayan müzakerelerde Makarios; “%18 nüfusa sahip toplum bize hükmedemez” diyordu. Şimdi, ondan tam yarım asır sonra Rum Lider Anastasiadis; “%20 nüfusa sahip toplum bize hükmedemez” demektedir. Avrupa Birliği içinde Rum tarafının nüfusunun Almanya’nın ve birlikteki birçok Avrupa ülkesinin nüfusunun yanında ne kadar az olduğu ortada iken hak ve yetkilerinin, kararlara katılımının eşit olduğunu görmekteyiz. 

Rum Yönetimi, bizimle ortak olma müzakeresi yaptığını iddia ederken, bir taraftan da ekonomik gelişmemizi engellemek için elinden geleni ardına koymuyor. Turistlere havalimanında çıkarılan engeller, güven artırıcı önlemlerde ayak sürmeler, uluslararası temasları engellemek için baskılar, gönderilen protestolar... Bu durumda somut gerçekler ışığında sorulması gereken soru şu: Gerçekten ortak mı olmak istiyorlar? Yoksa güçsüz bırakıp üniter devlet içinde azınlık haklarına razı etme çabası mıdır bu?

Somut gerçekler bunlardır. O nedenle, BM  Genel Sekreteri’nin son raporunda da değindiği gibi yeni fikirleri kendi aramızda konuşma ve değerlendirme zamanı gelmiştir. Federasyonu istemeyen tarafın Rum tarafı olduğu ilk defa kendi liderliği ağzından, dolaylı da olsa bu kadar açık ifade edilmiştir. Bu durumda yapılması gereken, bunu iyi bir şekilde BM’ye anlatmak ve izolasyon ve ambargoların kaldırılmasını daha güçlü bir şekilde talep etmek.  Yoksa bu yapının devamı, yani ‘Görüşmelere yine kaldığımız yerden başlayalım da belki bu defa süreç duvara toslamaz’ hayali bizi çıkmaz sokakta tutmaya devam eder. Statükoya hizmet eder. Bu yolun sonunda, duvara toslamayacağımız yeni fikirleri masaya yatırmanın zamanı çoktan geldi. Burada esas görev Meclis’e düşmektedir. Parlamenter sistem ile yönetildiğimize göre Meclis’in büyük sorumluluğu vardır.

Birleşmiş Milletler Parametrelerinin dışına çıkmanın mümkün olup olmayacağı sorusuna ise verdiği yanıtta Siber; süreçlerin BM gözetiminde yaşandığını, BM’nin tüm olup bitenlere şahit olduğunu ama objektif davranmadığını söyledi. BM’nin bir taraf ile devlet düzeyinde ilişki kurarken, Kıbrıslı Türklerle toplum düzeyinde ilişki kurmaktan bile kaçındığını söyledi. Son olarak Sayın Lute’un Kıbrıs’a yapacağı ziyaretle ilgili BM tarafından yapılan resmi açıklamada, Sayın Lute’un Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı ve Kıbrıs Türk Toplumu lideri ile görüşeceği ifadesi yer aldı. Halbuki  özellikle Kıbrıs müzakereleri söz konusu olduğunda  ‘iki lider’ tanımlaması yapılması gerekirdi.”

Siber; BM’nin, iki toplumlu bir çözümden bahsedereken demokratik yolla seçilmiş bir parlamentonun başkanı ile görüşmekten kaçınmasını da eleştirdi. “Olası bir çözümü onaylayacak olan bu parlamentodur. Hal böyle iken Rum tarafı rahatsız olmasın diye en ufak bir temastan,  görüşmeden kaçınılması, BM’nin  objektifliğini tartışılır duruma getirmektedir. Bir devlet tanınsın veya tanınmasın demokrasi yoluyla seçtiği temsilcilerinin oluşturduğu parlamentoya saygı duyulur.”  dedi.