TC Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, "Ada'daki Türk varlığını yok sayarak Kıbrıs sorunu çözülemez. Kıbrıs’ta tek çözüm; eşit ve egemen iki devletin varlığıdır” dedi…

Haksız veya yanlış bir tavır mıdır bu?

Kesinlikle değildir…

Kıbrıs sorununa çözüm yollarından biri, elbette budur!

Ama Altun veya bu konuda fikir belirten herkesin “göz ardı” ettiği, Rum halkının referandumla bunu onaylaması gerektiğidir!

Ve mesela bence, Altun’un savunduğu da “tek çözüm” değildir!

-*-*-

Lord Hannay…

Hani bizimle ilgilendiği dönemde adı Sir David Hannay’dı…

Şu anda 85 yaşında ve Birleşik Krallık’ta Lordlar Kamarası üyesi…

-*-*-

Annan Planı döneminde, “Off the record” bir toplantıda, aralarında benim de bulunduğum bir gruba, Fahrettin Altun’un söylediklerini tam olarak söyledi…

Ama Altun’dan bir tek fazlası vardı; “benim eklediğimi” de eklemişti!

“Rum halkı bunu kabul etmez ki!”…

-*-*-

Rum halkı şu anda bunu kabul etmez!

Değil mi?

Ama ilerideki zamanlarda kabul ettirme yöntemleri yok mu?

Elbette çok azdır ama mutlaka vardır!

Ticari, askeri, stratejik, ekonomik hatta doğalgazik bazı pazarlıklar!

Ama unutmayın, aynı pazarlıklar, hep Kuzey’den esen rüzgara göre olmayabilir ve haliyle “iki devletli çözüm” önerisi, “tek devlete razı çözüm önerisine” dönüşebilir!

-*-*-

İşte tüm bu pazarlıklara, açıklamalara “siyaset” veya “uluslararası siyaset” denir!

-*-*-

Türkiye şu anda çözüm istemiyor!

Ve ne yapıyor?

Masayı darmadağın edecek bir öneride bulunuyor!

Bundan dolayı kimsenin Türkiye’yi suçlamasına gerek yok!

Mevcut durumda Türkiye için üniter çözüm veya federal çözüm, kesinlikle “çözümsüzlükten” iyi değildir!

Çıkar meselesi!

Değil mi?

Haksız mıyım?

-*-*-

Bölgesel ve küresel çıkarları göz ardı etmemek kesinlikle elzemdir.

Bu çıkarları gizlemek için de devlet yöneticilerinin “siyaset” yapmak adına propagandayla hareket etmesi de “çok şaşırtıcı” bir tavır olamaz!

-*-*-

Haaaa, bizdeki en temel sıkıntı, demokrasinin işleyiş şeklindeki “bozukluk”tur!

Türkiye’deki yönetim ve KKTC’deki yönetim, kendilerinin savunduğu dışında bir görüşün savunulmasını hazmedemiyor, beğenmiyor “tek doğru budur” demeye getiriyor!

Yöntem bu!

Öyle alışmışlar!

Bizde henüz hapse atmalar başlamadı ama Türkiye’de “tek doğru”yu kabul etmediğini yüksek sesle beyan edenler, hapse atılabiliyor!

-*-*-

Oysa gerçek demokrasi der ki, “tartışalım!”

Konuşalım!

Sandıkta da karar verelim!

Doğru olan budur!

-*-*-

Ayrıca, “tek gerçekçi çözüm federasyondur” diyenleri hain ilan etmek; küfretmek, saldırmak, korkutmak falan da aslında ne yazık ki “tek gerçekçi çözüm federasyondur” iddiasını adeta doğrulatmaktadır ki bu da ayrı bir sosyolojik vakadır!

-*-*-

Saldırmadan, korkutmaya çalışmadan, işsizlikle tehdit etmeden “egemen eşit iki devletli çözümü” savunmak, akılcı ve doğu olan savunma şeklidir!

Ancak aksi davranış, hem bu iddianın – yani çözüm şeklinin – doğru bir çözüm şekli olmadığı saptamasını güçlendirir hem de son derece anti demokratiktir, anti hümanisttir…

-*-*-

Çık, görüşünü savun!

Dileyen de çıksın aksini savunsun!

-*-*-

Halkı, seçmeni aptal yerine koymak da modern demokrasinin ayıpları arasındadır!

-*-*-

Ve günümüzde var olan sosyal medya da ayıpları ciddi anlamda artırıyor…

İki taraf, birbirini eleştirmiyor, “… resmen bir birine laf sokmaya” çalışıyor!

Sanki “Güldür Güldür”deki, “Ooooooo Fahrettin Altun size lafını koymuşşş” diyen oyuncularla dolu ortalık!

-*-*-

Bir arkadaşımız, “… Türkiye KKTC’yi tanıyorsa, takımları gelsin maç yapalım” diyor; öteki taraf “Rum devleti maç yapmana izin versin; niye onları eleştirmiyorsunuz?” sorusuyla karşılık veriyor!

-*-*-

Oysa işin gerçeği şu:

Türkiye, KKTC’yi tanıyor ama uluslararası kurumlar tanımadığı için, olası yaptırımlardan ve yasaklardan elbette çekiniyor!

Kıbrıs Cumhuriyeti ise KKTC’ye “haydi top oynayabilirsiniz” dese; bir nevi tanımış olacak, bunu yapmıyor.

Ve her iki ülkenin sporcuları, uluslararası platformda bangır bangır yer alabilirken, biz ağzımızı ayaza açıp sadece bakıyoruz!

Yani “çözümsüzlük” bu örnekte de görüldüğü gibi; Türkiye ya da Kıbrıs Cumhuriyeti’ne bir zarar vermiyor ki bu da yine apayrı bir gerçektir.

-*-*-

Haliyle, Kıbrıs sorununa çözüm bulmak için en öne çıkan Türkiye ve Kıbrıs Cumhuriyeti anlaşamadıkça, bundan dolayı kaybeden, masada zerre etkisi olmayan Kıbrıs Türk Toplumu oluyor!

-*-*-

Yani gerçek şudur ki; Kıbrıs sorununun çözülmemesi nedeniyle zarara uğrayan tek “grup”, Kıbrıslı Türklerdir!

Kıbrıslı Türkler çim; onlar fil!

Dövünüyorlar, biz eziliyoruz!

-*-*-

Son günlerde veya her zaman, Kıbrıslı Türklerin her türlü siyasi iradesini kontrol maksadıyla Türkiye’nin Ada’da uyguladığı nüfus siyaseti yine eleştirilir hale geldi.

Kıbrıs Adası’nın demografik yapısının değiştirilmiş olması veya değiştirilmek istendiği iddiası, çok titiz bir şekilde ele alınmalı ve “ırkçılık” formatından lütfen çıkarılmalıdır.

Hele bu tartışmayı, “solculuk” iddiasıyla “nasyonalist” çizgiye taşımak, dikkat edilmesi gereken bir siyasi tutum olmalıdır.

-*-*-

Efendim, ne yapabiliriz?

Asıl soru ve sorun budur!

Sizce ne yapalım?

Türkiye’nin çıkarları ile Kıbrıs Türk toplumunun çıkarlarının aynı çizgiye çekilmesi şansımız var mı?

Bir kısmımız “çıkarlarımız aynıdır” diyor ama bir kısmımız “asla aynı değildir” görüşünü savunuyor.

Elbette demokrasilerde, sandık bu “çatışmayı” çözecek tek adrestir.

Ancak KKTC’de bu seviyede bir demokratik olgunluğun bulunduğunu söylemek doğru olmaz.

O zaman, “sizden yana olanları çoğaltmak için örgütlenmek” yöntemlerden biridir.

Her halde, öteki yöntem olan “Türkiye’ye savaş açmak” kimsenin aklının ucuna dahi gelmemektedir; bu çılgınlıktır, aptallıktır ve tam fiyaskodur.

-*-*-

Öyleyse, kişisel egolar, partisel gulumbra kafalılıklar ortadan kaldırılmalıdır.

Örnek mi?

Federal çözüm mü istiyorsunuz?

O zaman, olası her seçime, bu çözümü savunan parti ve grupları tek çatı altında toplayarak girmek zorundasınız.

Bilimsel, çağdaş, güvenilir kamuoyu yoklamaları yani anketler yapmalısınız.

Anketlerde ortaya çıkan sonuç doğrultusunda aday belirlemelisiniz!

Egolar doğrultusunda aday belirlerseniz, son cumhurbaşkanlığı seçiminde olduğu gibi sadece ve sadece ağlamakla kalırsınız!

Bilmem anlatabildim mi?